ANKARA - Ortadoğu’nun ideolojik kimliğine yönelik bir müdahale ve baskı olduğunu belirten Sebahat Tuncel, “Savaş ve çatışma temel bir politika olarak kullanılıyor. Filistin ve Kürt sorunu çözülmüyor çünkü bu sorun üzerinden devletler kendi politikalarını işletiyor” dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara İl Meclisi, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Genel Merkezi’nde “Barışı İnşa Etmek; Olanaklar, Olasılıklar, Yöntemler” adlı panel gerçekleştirdi. Çok sayıda dinleyicinin katıldığı panelde, HDK Kadın Koordinasyonu üyesi Sebahat Tuncel, AKP kurucularından barış akademisyeni ve insan hakları savunucusu Fatma Bostan Ünsal ile DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen konuşmacı olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise Remzi Altunpolat yaptı.
'BARIŞ İÇİN SÜREKLİ PEDAL ÇEVRİLMELİDİR'
Panelde ilk olarak konuşan Fatma Bostan Ünsal, adalet olmadan barışın sağlanamayacağını hatırlatarak, konuşmasına başladı. Eşitlik ve insan haklarının tanınmadığı ortamda barışın olmayacağını belirten Fatma Bostan Ünsal, “İnsan haklarının tanınmadığı ortamda çözümsüzlük ve sorun yumağı olur. Kuzey İrlanda’da barış için mücadele eden grupların bize şunu söylemiştir, ‘hiçbir zaman barış talepleri durmamalıdır.’ Bu nedenle sürekli barış için pedal çevrilmelidir. 1 Ekim öncesinde de hep barış talebinde bulunduk. Sonrasında Devlet Bahçeli’den bunu duyduk. Başörtüsü yasaklarının olduğu dönemde, Nesrin Ünal MHP’de başörtülü bir vekildi fakat o dönem partisinden ihtar gitmiş ve Meclis’e başörtüsüz gelmezse ihraç edileceğini belirtilmişti. Başörtüsü konusunda en görüşemediğimiz kesim MHP, milletvekillerinden biri başörtülüydü ama en radikal söylemi söyleyen ve başörtüsüne karşı olan bir yerdeydi. 2015’te ise siyasi iklimin değişmesiyle beraber desteklemeye yönelik bir siyasi tavra girdi. Bu döneme de baktığımızda yaptığı çıkışlarda ise Devlet Bahçeli’nin söylemini kendi partisinin ve ideolojisinin ötesinde bir çıkış olduğunu görüyorum” diye belirtti.
‘SÜREÇ DÜŞÜNMEYE İTTİ’
Kuzey İrlanda’daki çatışma ve barış sürecinden örnekler veren Fatma Bostan Ünsal, büyük güvensizlik ortamında dahi müzakere ile bütün sorunların üstesinden gelinmesine yönelik bir süreç işletildiğini hatırlatarak, “Türkiye’de barışı inşa etmenin ise çok olumlu temeli var. Türkiye siyasetçilerinin, akademisyenlerin, sivil toplumun göstereceği çabaya bağlıdır. Bunun başlangıcı ise temel insan haklarının tanınması ile olur. İnsan haklarının tanınmasını sağlayacak şartların da ortaya konulmasıyla barışın gelişeceği söylenebilir. Barış görüşmelerinin 1 Ekim’de dillendirilmesinin nedenlerinden biri olarak uluslararası çatışmalar gösteriliyor. Birkaç gündür Halep gündemde. Bütün bunlar Türkiye’nin kendi Kürt sorununu düşünmesi gerektiğine itmiştir. Şu anda da görüyoruz ki böyle bir zeminde Türkiye ne yapacak? Daha önceki barış sürecinden Türkiye şunu düşünmüştü; Esad’a karşı beraber mücadele edebiliriz ve Türkiye’de güçlü olur, bu talep görmedi ve Türkiye’nin istemediği bir durum ortaya çıktı. Türkiye bugün de bir değerlendirme yapıyor, umarım bölgedeki grupların inisiyatifine güveneceği bir yol izler” ifadelerini kullandı.
'MUHATAPSIZ BARIŞ OLMAZ'
Ardından konuşan Mehmet Emin Ekmen, sürece ve güncel tartışmalara ciddi yaklaşılması gerektiğini dile getirdi. Muhatapsız bir barış olamayacağını belirten Ekmen, “Türkiye’de hem örgüt hem de devlet tarafından sorunun diyalog yoluyla çözülmesi için 93’ten bu yana 12 girişim olmuştur fakat hiçbiri neticeye ulaşamamış ve maliyeti çok ağır olmuştur. ‘Acaba biz neyi yanlış yaptık da bu süreç tamamlanmadı’ diye bakmak gerek. Barışı inşa edecek bir kararlılık ve geçmişten ders çıkarmak gereklidir. Her ülke kendi modelini ürettiği gibi her süreç de kendi modelini yaratır. Keşke bir mimarisi, bir kolaylaştırıcısı olsa ama yok barış sürecine bir türlü giremiyoruz. Ama giremiyorsak barıştan vaz mı geçeceğiz, hayır. İlk olarak konuşacağız, ne olursa olsun konuşmayı sürdüreceğiz. Savaşmak çok kolaydır, zor olan barışı inşa etmektir” dedi.
'SÖMÜRGE HUKUKU UYGULANIYOR'
Son olarak konuşan Sebahat Tuncel ise konuşmasına, “Konuşmanın maliyetini ödeyenlerden biriyim” diyerek başladı. Sebahat Tuncel, şöyle devam etti: “Kobanê Davası’nda mahkeme defalarca ‘Kürt sorunu, mahkeme salonunda çözülmez diyalogla çözülür’ dedik. Bunu anlatmaya çalıştık. Bugün yine bunu konuşuyoruz. 2013-2015 Meclis’te kurulan komisyonda 438 sayfalık rapor çıkartılmıştı, sonrasında yasanın Kürt tarafı cezaevinde Türk tarafı cezaevinde demiştik. Bu rapor çok önemliydi, uluslararası örnekleri de yer alıyordu. Ama şuna katılıyorum her ülkenin kendi süreci ve barış koşulları vardır. Bizim de en büyük problemimiz devlet kimliğimizi tanımıyor. Kürtlere yönelik inkar ve imha söz konusu, hala Türk kökenli olarak anlıyoruz. Her şey olabiliyorsunuz ama Kürt olamıyorsunuz. Kürtlere yönelik Türkiye’de bir sömürge hukuku uygulanıyor ve biz bunları tartışamıyoruz. En son bakın kayyımlar atandı. Kürtler seçiyor iktidar halkın iradesini gasp ediyor, vekil seçiyor cezaevlerine koyuyor itibar suikastı yapılıyor. Bu meselinin esasını koymadan çözüm gelişmez, etrafında dolanmamak gerek.
'TÜM TÜRKİYE’NİN SORUNU'
Türk-Kürt ilişkilerinde bütün tarihsel arka plan anlatılabilir, en büyük birliktelik ümmettir belki ama bu hep Kürtlerin aleyhine kullanıldı. 21.yüzyılın eşiğinde bir yandan Sayın Öcalan ile görüşmeler oluyor bir barış ihtimali var ve süreç destekleniyor ama bir öğreniyoruz ki devlet tarafından ‘çöktürme planı’ hazırlanıyor. Topluma barış satılırken, devlet bir yandan gizli planla süreci başka yana evriltti. Yeni bir şeyden bahsetmiyoruz 93’ten bu yana bu böyle, tüm iktidarlar örgüt liderleriyle müzakere ve diyalog yoluna gitti. Diyalog için güven önemlidir. Toplumdaki güvensizliğin nedeni belki budur, en olumlu dönemde güvensizlik yaratıldı, sözler tutulmadı şimdi toplum güvensizlik duyarken 1 Ekim’de Devlet Bahçeli çağrı yaptı. Bence bu DEM Parti’nin sorunu değil Meclis’te konuşulmalıdır, tüm Türkiye’nin sorunudur. Pazarlık yapmaya çalışarak ‘umut hakkını’ işleteceğini söylüyor temel insan hakları pazarlık konusu yapılamaz. Bir kez yaparsanız herkes için pazarlık konusu yapmış olursunuz. Öncelikle özgürlük koşulları sağlanmalıdır.”
FİLİSTİN VE KÜRT SORUNU
Türkiye’deki denge ve denetim mekanizmalarının ortadan kaldırıldığını ifade eden Sebahat Tuncel, “Akademi konuşamıyor, hukuk araçsallaştırıldı. Sivil toplum işlevselleştirildi. Denetim mekanizmaları ortadan kalktı, Meclis işlevsiz. Akademide, sokakta ve Meclis’te bu konuları konuşamayacaksak eğer barışı nasıl inşa edeceğiz? ‘Savaşmak kolay barışı inşa etmek zordur’ kesinlikle katılıyorum. Bakın Ortadoğu’ya. Ortadoğu’nun ideolojik kimliğine bir müdahale ve baskı var. Savaş ve çatışma temel bir politika olarak kullanılıyor. Filistin ve Kürt sorunu çözülmüyor çünkü bu sorun üzerinden devletler kendi politikalarını işletiyor. Uluslararası güçlerin de çözüm için hazır olması ve olanaklarını ortaya koyması gerekiyor” diye belirtti.
'EŞİT YURTTAŞLIK TEMELLİ ÇÖZÜM OLMALI'
“AKP’nin barışı ile bizim barışımız aynı olmayabilir ama barış bizim için önemlidir” diyen Sebahat Tuncel, barış için mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çekti. “Eşit yurttaşlık temelinde bir çözüm oluşturmalıyız” diyen Sebahat Tuncel, şöyle devam etti: “Barışı iki devletin insafına bırakamayız ne devletin ne de Devlet Bahçeli’nin. Barış için bazı şeyleri göze almalıyız. Doğru olan tecridin bir an önce kalkmasıdır. Şu çok soruluyor; ‘AKP ile barış olur mu’ diye. İktidar kimse onunla olur, CHP’nin şu an net yaklaşımını bilmiyoruz fakat CHP’nin de burada rolü önemlidir. Şu an avantaj olarak tüm partiler daha olumlu konuşuyor, herkes ‘aman bir şey olur mu’ diye düşünerek sözlerini kuruyor.”
Panel, konuşmaların ardından soru cevap bölümüyle sona erdi.