İSTANBUL - HTŞ’nin Halep’e saldırısıyla başlayan yeni çatışma halini değerlendiren HDK Genel Meclis üyesi Esengül Demir, "Saldırının bütünlüklü olarak bölge halklarına dönüktür" diyerek ortak mücadele çağrısı yaptı.
El Kaide'nin Suriye kolu olarak bilinen ve 2017 yılında El Nusra olan adını Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olarak değiştiren cihadist grup ile Türkiye destekli paramiliter gruplar, 26 Kasım'da Suriye’nin Halep kentine yönelik saldırı başlattı. Halep'i rejim güçlerinden alan gruplar, Hama, Humus'a yöneldi. Türkiye'nin Efrîn'e yönelik saldırısıyla birlikte Tel Rıfat'a göç eden Kürtler ve Halep'in Halep'in Şêx Mexsut Mahallesi'ndeki Kürtler, Türkiye destekli grupların tehdidi altında. Suriye Demokratik Güçleri (QSD) de bölgedeki çatışma risklerine karşı seferberlik çağrısı yaptı.
Yaşanan gelişmeleri değerlendiren Halkların Demokratik Kongresi HDK) Genel Meclis üyesi Esengül Demir, saldırılarla İsrail'in Ortadoğu'da İran ve Rusya'nın etkisini azaltarak bölgede kendisine alan açmayı amaçladığına belirtti. Saldırıların, cihatçı örgütlerin yeniden örgütlenip saldırıya geçtiği bir durum olarak açıklanamayacağını ifade eden Esengül Demir, "Özellikle Halep saldırısıyla Suriye rejiminin de gücünü zayıflatarak, o alandaki etkisini de kırmak üzerine düşünülmüş olabilir" dedi.
ABD SALDIRININ NERESİNDE DURUYOR?
Saldırın amacının Suriye rejiminin gücünü zayıflatmak olmadığını belirten Esengül Demir, Halep'e yapılan saldırıların İsrail ve Lübnan arasında yapılan ateşkesin hemen ardından gerçekleştiğine işaret etti. Esengül Demir, "Burada başka bir planın devreye girdiğini düşünmek lazım. Bu gruplar kim, profilleri nedir, nasıl gruplardır diye baktığımızda da bir şekilde ABD tarafından desteklenen gruplar olduklarını söyleyebiliriz. HTŞ liderinin yakın bir zamanda ABD istihbarat birimleriyle yaptığı görüşmeler var. Bu görüşmelerin hemen ardından Halep saldırısı gerçekleşiyor. Bu gruplar, uluslararası güçler tarafından destekleniyor. Dolayısıyla bu saldırıları ABD ve İsrail'in Ortadoğu siyasetini şekillendirmesine dönük bir hamle olarak okumak mümkündür" diye konuştu.
'TÜRKİYE CİHADİST GRUPLARI DESTEKLİYOR'
Türkiye’nin bölgeye müdahalesine işaret eden Esengül Demir, Türkiye'nin Misak-ı Milli sınırlarına ulaşma hedefi ve Kürt kazanımlarına yönelik tavrına işaret ederek, "Türkiye, M4, M5 Karayolu'nun kontrolünü eline almak istiyor. Bu yolların kontrolü demek bölgenin kontrolü anlamına geliyor. Türkiye'nin Kerkük ve Musul sınırlarının yeniden devreye girmesi demektir. Türkiye'nin böyle bir hedefi var. Bir diğer amaç ise Türkiye Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesinde etkili aktör olmak istiyor. Devre dışı kalmak istemiyor. Türkiye bu süreci fırsat bilerek kendi kontrolü altındaki gruplar aracılığıyla Kobanê'ye saldırı hedefleyebilir. Dolayısıyla Türkiye, cihadist grupların devrede olduğu bir dönemde Kürtlerin yönetimindeki bölgenin kuşatılarak kendi arzularını hayata geçirebileceği bir fırsat olarak bakıyor" diye ifade etti.
SAVAŞA YATIRILAN BÜTÇE
Suriye'deki savaşın yükselmesi Türkiye'deki halkları doğrudan etkilediğini dile getiren Esengül Demir, şunları söyledi: "Türkiye, bütçesinin büyük bölümünü burada kendisine pozisyon yaratmak için kullanıyor. Türkiye geleneksel Kürt düşmanlığı ve Kürtler kazanım elde etmesin perspektifinin dışında ayrıca Ortadoğu'nun belirleyicilerinden biri olmak istiyor. Türkiye, son 10 yıldır özellikle dış siyasette yayılmacı, kendisine alan açmaya çalışan bir pozisyonda ve hala bu pozisyonu sürdürüyor. Bu yaklaşım ister istemez Türkiye'deki pek çok meselenin büyümesine ve sorunların içinden çıkılamaz hale dönüşmesine yol açıyor. Bir diğer faktör de Türkiye'nin ilişki kurduğu cihadist yapılardan kaynaklı olarak kendi iç huzurunu bozması olacaktır. Bu gruplar Türkiye'ye geliyor, burada onlara alan açılıyor ve olanaklar sunuluyor. Bu insanlar Türkiye'de yaşayan bölge halkların huzurunu bozacaktır. Bunlar iç güvenlik meselesinde de sorun yaratan yapılardır. Onun ötesinde savaşa ayrılan bütçeden kaynaklı olarak çok ciddi anlamda yoksulluk yaşıyoruz. Bugün yaşadığımız enflasyonun temel nedenleri Türkiye'nin savaşa yatırdığı bütçeden kaynaklıdır. Dolayısıyla Türkiye hükümeti, bu yayılmacı politikalarını sürdürebilmek için ülkedeki kaosu da iç huzuru da bozacak kararlar alıyor."
HALKLARIN ORTAK MÜCADELESİ
Paramiliter grupların yerleşim bölgelerini işgal etmesini ve Suriye rejiminin buna karşı direniş göstermemesi üzerine oluşacak sorunlara da işaret eden Esengül Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: "2013'lerdeki süreci biliyoruz. O dönemki saldırılar bir taraftan halklara korku salarken, bir taraftan da kendisini destekleyenler arasından da başka bir propaganda oluşturdu. Yeniden böyle bir risk var. Şu anda en güvenli bölge Rojava, ama orası da her an her türlü saldırıya açık bir noktadadır. Bölge halkları için çok büyük bir tehlike söz konusudur. Cihadist grupların herhangi bir etnik grubu koruyan bir yaklaşımı olmadığını, saldırının bütünlüklü olarak bölge halklarına dönük olduğunu çok net söyleyebiliriz. Geçmişte IŞİD tarafından binlerce Êzidî kadın ve çocuk kaçırıldı. IŞİD'in yarattığı o zulüm ve katliamdan binlerce insan hayatını kaybetti ve göç etmek zorunda kaldı. Bugün Avrupa'nın yaşadığı göç krizi, o göçmenleri almak istememesi, sınırlarını kapatmasının temel nedeni orada müdahil oldukları savaştır. O yüzden bunun karşısında bölgede olmayan halkların da buna karşı durması gerekiyor."