İZMİR - Körfez kirliğinin 74 yıldır çözüme kavuşturulmadığını ifade eden İzmir Yaşam Alanları üyesi Yüksel Keleş, sorunun siyasi malzeme ve ranta dönüştüğünü belirtti.
Sanayileşmenin getirdiği göçle birlikte ortaya çıkan altyapı yetersizliği, doğa tahribatı çevre kirliliğinin görüldüğü yerlerinden olan İzmir'de, körfezin kirliliği günden güne artıyor. Balık ölümlerinin başladığı körfezde, balık ölümlerine neden olan kirliliğin Gediz Nehri'ne dökülen ve körfeze ulaşan endüstriyel ve tarımsal atıklar gösteriliyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Murat Kurum'un kirlilik üzerinden sürekli İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni hedef alırken, Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ise 70 yıldır devam eden sorunun çözümü için Bakanlığın somut adım atmadığı ifade ediyor. Tartışmalar sürerken İzmir Büyükşehir Belediyesi, kirliliği önlemek amacıyla körfezde dip çamuru temizliği başlatarak, Gediz deltasına kadar çalışmalarını ilerletti.
Hükümet ve yerel yönetimler arasındaki tartışmalar "siyasi zeminde" sürerken, İzmir Yaşam Alanları Üyesi Yüksel Keleş, kirlilik sorunu çözülmemesinin Türkiye'de çevre yönetim politikalarının iflasını gösterdiğini dile getirdi. Türkiye'de hiç bir canlının yaşamı ve sağlığı üzerine plan program yapılmadığını, buna örnek olarak körfez kirliliğini gösteren Keleş, körfezdeki kirliliğin nedeni olarak Gediz Nehri dökülen atıkları gösterdi. Atıkların temizlenmediğini vurgulayan Keleş, "Endüstriyel ve tarımsal atıklar maalesef körfezi kirletiyor. Bunun yanı sıra Aliağa’da bulunan sanayi kuruluşlarının atıkları da kirliliğe neden oluyor. Dolayısıyla İzmir yaşanılamaz bir hale geldi. Evsel ve endüstriyel atıklar karada olduğu gibi denizleri de kirletiyor. Denizlerdeki kirliliğin bir diğer sebebi ise balık çiftlikleridir. Deltadan gelen çamur atıklarla birleşiyor ve bu durum kirliliğe yol açıyor" ifadelerini kullandı.
İzmir Yaşam Alanları üyesi Yüksel Keleş
'SİYASİ MALZEME VE RANT'
Yerel ve merkezi yönetimin körfezi temizleme politikasında sınıfta kaldığını söyleyen Keleş, "Topu sürekli bir birilerine atıyorlar. Yalandan çeşitli çalıştaylar ve toplantılar yapılıyor. Binlerce balık öldükten ve körfez kirlendikten sonra, bu çalışmaların yapılmasının bir anlamı kalmıyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu konuda sorumluluk alması gereken iki kurum. Bu deniz kirliliği, sadece insanları etkilemiyor, aynı zamanda tüm ekosistemi etkiliyor. Ağustos ayında binlerce balık kıyılara vurdu. Bu durumun körfezi ne kadar kirlettiği ortada. Bu kirliliğin nedeni ilgili kurumlara sorduğumuz zaman, hükümet topu belediyeye atıyor, belediye de topu hükümete atıyor. Bu şekilde işi geçiştirmeye çalışıyorlar. Herkesin bu konuda sorumluluğu vardır. Ama maalesef bu sorumluluklarından kaçıyorlar. Ve bu şekilde yaşam alanlarımız yok ediliyor. Konu siyasi malzemeye ve ranta dönüştürülmüş durumda" diye konuştu.
'SÜRDÜRÜLEBİLİR EKOSİSTEME İHTİYACIMIZ VAR'
Tartışmaların bir an önce bitirilip körfezin yüzülebilir şekilde temizlenmesi gerektiğini dile getiren Keleş, "Bu konuda yaşam savunucuları olarak gerek belediyeyi gerekse bakanlığı uyarıyoruz. Geçici önlemlerin sorunu çözemeyeceğini vurguluyoruz. Sorunun kaynağını çözmek lazım. Çünkü sürdürülebilir ekosisteme ihtiyacımız var. Bizim dışımızda başka canlılar da var ve bu canlılar ekosistemin tam da kendisidir. Ancak ne yerel ne de merkezi yönetimin sürdürülebilir bir ekosistem derdi yok. Bununla ilgili çalışmaları yok. Doğayı koruyan ve ekosistemle barışık olan çalışmaların yapılması gerekiyor" diye belirtti.
'KİRLETİCİ KAYNAKLAR DENETİM ALTINA ALINMALIDIR'
Bir an önce körfezin temizlenmesi için gereken adımların atılmasını isteyen Keleş, temizlik için yapılabilecek çalışmaları şöyle sıraladı: "Öncelikle, İzmir Körfez'ine deşarj edilen kirlilik yükünün azaltılması ilk adım olmalıdır. Gediz Nehri'nin Körfezi'ne deşarj ettiği su kalitesi düzenli olarak izlenip, denetlenmeli, Körfez'e olan tüm atık su girişleri önlenmelidir. Atık sularını kanalizasyon şebekesine veren fabrika, küçük sanayi siteleri ve serbest bölge gibi kirletici kaynaklar denetim altına alınmalıdır. Tüm çözüm önerilerinde deniz suyunun niteliğinin arttırılması, denizdeki biyoçeşitliliğin geliştirilmesi, korunması ve kamu yararı öncelenmelidir. Alınacak tüm önlemlerde yaşamın geliştirilerek sürdürülmesi hedef alınmalıdır."