RIHA - Saldırı ve amborgoya rağmen Halep'in Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê mahallelerinde 13 yıldır direnen halkların özsavunmalarından ödün vermediğini söyleyen Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê Meclisi Eşbaşkanı Nûrî Şêxo, iki mahallenin karanlığı aydınlatan iki meşale olduğunu belirtti.
Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş ile birlikte tekçi BAAS rejimine karşı ayaklanan halklar, kendi kaderlerini tayin etmek için özsavunma güçlerini oluşturdular. İlk kıvılcım ateşinin Suriye'nin güneyinde bulunan Dera'da yakılması ile birçok kentte farklı milletlerden halklar "Demokratik bir Suriye" için arayışlara girdi. Örgütlü bir halk olan Kürtler ve dostları işe, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üçüncü yol stratejisini benimseyerek birçok yerde özsavunma ve yönetim sistemlerini inşa ettiler. Bugün Suriye'de halklara bir gelecek vaat eden tek oturmuş sistem olmasından kaynaklı tüm dikkatleri üzerine çeken Demokratik Kuzey ve Doğu Suriye'ye Özerk Yönetimi, 13 yıldır büyük bedeller ile bugünlere getirildi. İç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana birçok kent, mahalle farklı güçlerin eline geçti, el değiştirdi. Ancak Halep'te 2012 yılından bu yana özsavunmada olan Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê'nin harita üzerindeki rengi hep sarı kaldı.
Dera'da ilk kıvılcımın yakılmasından kısa bir süre sonra mahalle yönetimlerini ele alan halklar, özsavunmaları ile aradan geçen 13 yılda paramiliter, selefi ve rejim güçlerinin bütün saldırı ve ambargolarını boşa çıkardı. İki mahallede demokratik ulus perspektifi ile örülen ortak yaşam, halklara gelecek ve umut vadediyor. Sağlık, eğitim, yönetim, toplumsal yaşam başta olmak üzere, birçok konuda kendi örgütlenmelerini tamamlayan Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê'de, Kürt, Arap, Ermeni, Süryani ve Türkmen halkları yaşıyor. Bunun yanında Türkiye ve desteklediği paramiliter güçlerin 2018'de toprakarını işgal ettiği binlerce Efrînli yurttaş da yaşamlarını bu iki mahallede idame ediyor.
Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê Meclisi Eşbaşkanı Nûrî Şêxo, mahallelerde 13 yılda yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.
Suriye'nin 2011'de yeni bir eşiğe girdiğini belirten Nûrî Şêxo, "Adına Arap Baharı denilen süreç ile birlikte Suriye'de de bir şeylerin başlayacağı aşikardı. Tunus ve Libya'da yaşananların Suriye'yi etkilememesi beklenemezdi. Halklar dikdatörlere karşı başkaldırmıştı. Bunun akıbeti Suriye'ye de er geç uğrayacaktı. Suriye'de tekçi bir sistem mevcuttu. Hakikati görmeyen, dile getirmeyen bir sistem mevcuttu. Halkları tahakküm altına alarak, korkutarak yol yürümeyi düşünen bir BASS rejim gerçekliği vardı. 2011'de buna karşı ilk kıvılcım Suriye'nin güneyinde yer alan Dera'da çakıldı" diye konuştu.
'SELİN ÖNÜNDE DURMAMIZ GEREKİYORDU'
İlk kıvılcımın Dera'da çakılması ile halkların kendi kendini yönetmek için arayışlara girdiğini hatırlatan Nûrî Şêxo, "Bizde Suriye'nin temel bir unsuru olarak burada yerimizi aldık. Bunun için 'bizden ne isteniyor, ne bekleniyor?' soruları çerçevesinde bir araya geldik ve tartıştık. Bunun yanında bizim dışarıdan beklentimiz ve taleplerimiz ne olacak? diye bir çalışma içine girdik. Dera'da yaşananları analiz ettik ve halkın yüzde yüz haklı olduğu sonucuna vardık. Bizde ilerde yaşanacakları ön görerek özsavunmamızı kurma ve yeni demokratik bir sistem inşa etmenin zorunlu olduğunu gördük. Suriye'de bir sel olacak ve bizim o sele kapılmamamız için gerekli her tedbiri almamız kaçınılmaz olmuştu. Bunun için toplumu örgütlemek gerekliydi" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE VARLIĞINI KÜRTLERİN YOKLUĞUNDA GÖRÜYOR'
Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê'de yaşayan halkların örgütlü olduğuna dikkati çeken Nûrî Şêxo, sözlerini şöyle sürdürdü: "Zaten mücadeleci, devrimci, özgürlük İçin her türlü fedakarlığı yapabilecek örgütlü bir halk gerçekliği vardı. Hal böyle olunca yaşanabilecek sellere karşı bir bend oluşturmak daha kolay oldu. Halkın meşru özsavunma gücü kendiliğinden ortaya çıktı. Bununla birlikte Kürtlerin hedef olacağı, soykırıma uğratılmak için saldırıya uğrayacağı değerlendirmeleri de yapıldı. Buna karşı kendimizi korumamız gerekliydi. Etrafımızda her yer ateş yerine dönerken bize kimsenin saldırmayacağını beklemek saflık olurdu. Kısa sürede bizim kendi kendimizi yönetmemiz yönündeki irademiz karşısında kirli pazarlıklar yapılmaya başlandı. Bu kirli planlarda başta Türkiye olmak üzere bölgede bulunan ulus devletlerin eli vardı. Türkiye, Kürtleri kendi için bir tehdit olarak algılıyor ve varlığını Kürtlerin yokluğu üzerine inşa etmeye çalışıyor. Kürtlerin varlığını kabul etmiyorlar. Bu gerçek değil. Milliyetçi saiklerle halklar arasında bir düşmanlık yaratılma arayışı uzun yıllardır var. Bununla kendi tekçi, faşist iktidarlarının ömrünü uzatmak istiyorlar."
TEMEL ŞİAR: DİRENİŞ
Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê'ye dönük gerçekleşen ilk saldırılarda Türkiye'nin elini açık bir şekilde görmenin mümkün olduğuna vurgu yapan Nûrî Şêxo, "Dünyanın birçok yerinden getirilen çeteler mahallelerimize saldırmaya başladı. Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê mahallelerinin işgal edilmesi ve halkkarın katledilmesi kararı alındı. Buna karşı halklar örgütlülüklerini artırdı, özsavunmalarını daha da genişletti. Saldırılara cevap bu şekilde oldu. Bu iki nokta bizim temel yaşam felsefemiz oldu" dedi. Yaşlı genç, kadın erkek, Kürt Türkmen herkesin özsavunma görevinde yerini aldığının altını çizen Nûrî Şêxo, "Bu savaş 2012'de başladı. Mahallelerimiz 24 saat bombalandı. BASS rejimi de aynı şekilde yaklaştı. Rejimin içinde de çeteler vardı. Saldırılara karşı direnen halkların kahramanlıkları ortaya çıktı. Halklar iradelerini kimseye teslim etmeyeceklerini belirterek, direnişi seçti. 'Savaşın bir ahlakı, kuralı var' denilir ama bunların hepsi Halep'te Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê mahallesinde ayaklar altına alındı. Mahalleler rast gele bombalandı, siviller katledildi" diye konuştu.
'HERKES DİRENİŞTE GÖREVİNİ ALIYOR'
Mahallelerde en büyük savaşın 2016 yılında verildiğini belirten Nûrî Şêxo, "Mahalleler tamamıyla ablukaya alındı. Su kesildi, gıda geçişlerine izin verilmedi. Bir ekmek bulmak dahi zorlaştı. Ancak Kürt kadınları, gençleri 'Biz ekmeksiz kalabiliriz ama statüsüz, iradesiz kalamayız' dediler. Bu şiyar pratikte de kendini gösterdi. Binlerce şehit ve yaralı verdik ama saldırılarının hepsini kırdık. Saldıranların hepsi bir bir ortadan kalktı ama Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê mahallelerinin halkları yerli yerinde ve daha direniyor. Herkes bu direnişte görevini alıyor. Asayiş ön cephelerde savaşırken halk onların bütün ihtiyaçlarını karşıladı" ifadelerini kullandı.
'DEVRİMCİ HALK SAVAŞININ İLK DURAĞI'
"Suriye'de devrimci halk savaşının ilk örneği Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê mahallesinde verildi" diyen Nûrî Şêxo, devamında şunları söyledi: "Bu bizim için bir onurdur. Bu tecrübe Kuzey ve Doğu Suriye için büyük bir tecrübe oldu. Bu tecrübe bütün Kuzey ve Doğu Suriye'ye yayılarak işgalci güçlerin emellerini bir bir boşa çıkardı. Bir yandan direniş, bir yandan da inşa başladı. Halklar kendi yönetimlerini belirledi, yerel yönetimlerini oluşturdu. Bir yandan asayiş güçleri büyütüldü, bir yandan da meclislerini kurdu. Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê halkları bütün dünyaya yep yeni bir sistem armağan ettiler. Halklar direnerek kendi iradelerini nasıl koruyabileceklerini bütün dünyaya gösterdi. Eğer Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê halkları olmasaydı Kuzey ve Doğu Suriye'de de demokratik bir sistemden bahsetmek şuan mümkün olmazdı. Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê'de bugüne kadar yaşananlar bir destandır. Bu destan halkların iradesi ile yazıldı ve yazılmaya devam ediyor. Bu destanı yazanlar bölgeyi tamamen işgal etmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bıraktı."
'KARANLIĞI AYDINLATAN MEŞALE'
Nûrî Şêxo, sonuna kadar tüm saldırılara karşı direneceklerini dile getirerek "Biz Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê halkları olarak bütün dünya kamuoyuna şu mesajı vermek istiyoruz; işgal ve faşizm siyaseti kaybetti. Bizim beklentimiz bunun yerine demokratik bir sistemin inşa edilmesiydi. Maalesef ama maalesef yıkılan tekçi BASS rejiminin yerine radikal cihadist bir rejim geldi. Bu bizim umutlarımızın tükendiği anlamına gelmesin. Şêxmeqsûd ve Eşrefîyê halkları direnişçi bir haktır. Biz burada onurumuz ile yaşamaya devam edeceğiz. Biz burada karanlığı aydınlatan bir meşale olacağız. Elbet bu meşale yavaş yavaş çevresini de aydınlatacak. Bu aydınlatma nihai olarak demokratik bir sistem inşası ile taçlanacak. Suriye, Suriye halklarınındır. İşgalci Türkiye devletinin elini Suriye'den çekmesi gerek. Suriye de bulunan rejim eğer demokratik olma iddiasında ise, Türkiye'nin işgal girişimlerine tepki göstermek zorundadır. Türkiye hem geçici hükümete müdahale ediyor, hemde bir çok yerde Kürtlere saldırıyor. Buna karşı daha fazla sessiz kalmamak gerek."
MA / Emrullah Acar