ANKARA - Savaş politikaların en çok emekçi ve yoksul kesimleri etkilediğine dikkat çeken KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, iktidarın “Bir mermi kaç para” yönündeki söylemlerini hatırlatarak, “Merminin parası emekçinin cebinden çıkıyor” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, 28 Aralık’ta DEM Parti İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmeler sonucunda açıklanan 7 maddelik çözüm önerisinde demokratikleşme mesajları öne çıktı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, “barış” mücadelesinin, emek mücadelesinin ön koşulu olduğuna dikkat çekti. Savaş ortamında emeğin hak talebinin güvenlik kaygılarıyla bastırıldığı ve kaynakların yıkıma harcandığını ifade eden Ayfer Koçak, “Emekçiler için adil bir düzen, ancak savaş politikalarının sona ermesi ve bütçenin barış temelinde yeniden şekillendirilmesiyle mümkün olabilir” dedi.
EMEK VE BARIŞ
KESK’in, Kürt emekçilerin demokratik haklarıyla dahil olduğu tek konfederasyon olduğuna dikkat çeken Ayfer Koçak, emek mücadelesi ile “barış” atmosferinin doğrudan ilişkili olduğunu söyledi. Ayfer Koçak, “Barış ortamının olmadığı şartlarda ne demokrasi gerçek anlamda gelişebiliyor ne de emek mücadelesi. Emek mücadelesi de aynı zamanda demokrasinin de genişletilmesidir. Çalışan işçilerin çok büyük bir kısmının asgari ücretle yaşamak zorunda kaldığı bir süreç yaşanırken biz aynı zamanda barış şansını tartışmaya başlıyoruz” diye belirtti.
‘BİR MERMİ KAÇ PARA?’
Uzun süredir devam eden savaş politikalarının özellikle emekçileri etkilediğini kaydeden Ayfer Koçak, “Bizim açımızdan eğer bir kutsallık tanımlanacaksa yaşam hakkıdır. Savaş aynı zamanda bir rant da yaratıyor ve bu rant asla yoksul emekçilere doğru dönmez. Savaşın yaratmış olduğu rant daha çok silah tüccarları ve onun çeperindeki sermaye açısından bir anlam ifade eder. Dolayısıyla bu rant neyin üzerinden şekillenir? Yoksul emekçilerin emeği üzerinden şekillenir. Kazananı asla yoksul emekçiler olmaz. Zaten ülkemizde uzun süredir bir ekonomik kriz var. Bu savaş politikalarından elbette bağımsız değil. Zamanında Erdoğan, ‘Bir mermi kaç para’ diye sormuştu. Bu savaş politikalarının ne anlama geldiğini ve savaşın emekçileri nereye götürdüğünün en iyi itirafıdır. Kurşunlu bir hayat istemiyoruz. Merminin parası emekçinin cebinden çıkıyor” diye konuştu.
‘EN YÜKSEK KALEMLER SAVAŞA AKTARILIYOR’
Bir yandan “barış” tartışmaları sürerken Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarının çelişki oluşturduğunun altını çizen Ayfer Koçak, “Savaşta, çatışmalarda hayatını kaybeden insanlar sadece bu topraklarda değil, dünyanın bütün bölgelerinde yoksul emekçilerin çocuklarıdır. İşçilerin yüzde 60’tan fazlası açlık sınırının altında kalıyorsa bunun sebeplerinin başında savaş politikaları var. Çünkü çok ciddi bir kaynak buraya aktarılıyor. Savaş politikalarında sadece saldırı üzerinden değil, aynı zamanda sürekli bir savunma gerekçesi üzerinden bir bütçelendirmeye gidiyor. Dolayısıyla bize bu noktada düşen yoksulluk ve açlık oluyor” ifadelerini kullandı.
‘BU DÜŞÜNCELERE KİM KARŞI ÇIKABİLİR Kİ?’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı tecrit koşulları altında gönderdiği 7 maddelik mesaj içerisinde öne çıkan en önemlisinin, “Demokratikleşme” vurgusu olduğunu söyleyen Ayfer Koçak, “Bu düşüncelere kim karşı çıkabilir ki? Ülkemizdeki gerçek özgürlük alanlarının açılmasının ve halkların kendini ifade etmesinin gerçekleşmesi koşullarında çatışma sistemi zemininin oluşmayacağını düşünüyoruz. Ortadoğu'da yaşanan süreç ve emperyalistlerin yeni bir düzen kurma gayreti uzun süredir devam ediyor. Önce Irak üzerinden gerçekleşmişti, şimdi de Suriye üzerinden gerçekleşen bir müdahale var ve bu müdahalenin iyi okunması gerekiyor. Bu doğrultuda da Ortadoğu'nun bütününü ilgilendiren bir mesele olması itibariyle de Kürt meselesinin iç barış meselesi tekrardan tartışılmaya başlamıştır. Bu dönemin önemini biraz aslında oradan değerlendirmek mümkün” dedi.
‘İKTİDAR SÜRECİ ŞEFFAFLAŞTIRMALI’
Demokratik açılımların bir an önce gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yapan Ayfer Koçak, ortak bir aklın ortaya çıkması gerektiğini belirtti. Ayfer Koçak, “Tüm kesimlerin ortaklaştığı ve demokratik kazanımların da tanımlanmış olduğu bir sürecin yürümesi gerekiyor. Bu süreç de elbette tüm kesimlerle yürüyecek. Bizler de geçtiğimiz dönemdeki çatışmasızlık sürecinde üstümüze düşen görevleri yerine getirme noktasında bir tavır içerisinde olduk. Toplumun bütün kesimleriyle bu tartışmanın bir parçası haline gelmesi gerekiyor. Bir tarafıyla sürecin şeffaf yürümesi gerekiyor. Sürekli sadece DEM Parti ve heyetler üzerinden şeffaflık sağlanıyor. İktidarın da bu süreci şeffaflaştırması gerekiyor. Ve kamuoyuyla da şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekiyor” diye belirtti.
HUKUKİ VE DEMOKRATİK ZEMİN VURGUSU
2013-2015 yılları arasında adına “Çözüm Süreci” denilen süreç sonrası birçok siyasetçi, sivil toplum temsilcisi ve yurttaşın cezalar aldığını anımsatan Ayfer Koçak, “Bu nedenle hukuki ve demokratik bir zemine ihtiyaç var. İktidar bir taraftan ‘barışmalıyız’ ifadelerini kullanırken diğer taraftan da demokratik kararları tamamen tıkıyor. Bugün insanlarla konuştuğumuzda en apolitik insan bile ülkemizdeki adalete inanmadığını söylüyor. Anayasa Mahkemesi'nin kararları dahi beğenilmediğinde bu iktidar tarafından yok sayılıyor. Hala insanlar cezaevlerinde. Kendi üyelerimizin gösteri ve yürüyüş hakkı yok sayılıyor. Şimdi siz zemini demokratikleştirmiyorsanız ortaya çıkartacağı bir barış arayışının karşılığı olmaz. Ancak en ufak bir ihtimal varsa KESK olarak destekleyeceğiz” dedi.
'GEZİ RUHUNA İHTİYAÇ VAR'
Türkiye halklarının birlikte yaşamayı tercih edecek bir sürece evirilmesi gerektiğini aktaran Ayfer Koçak, “Hatırlarsınız çatışmasızlık döneminden bir Gezi aydınlanması çıkmıştı. Orada birbiriyle yan yana gelmez gibi görmüş olduğumuz bir sürü siyasal anlayışın mücadele içinde yürüdüğünü görmüştük. Biraz o ruha ihtiyaç var. Gezi’deki gibi farklı farklı düşüncelerin farklı farklı taleplerle yan yana geldiği bir süreç gereklidir” diye belirtti.
MA / Fırat Can Arslan