İmralı döngüsünde komplo gerçekliği

img
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, asırlık düşmanları bir araya getiren uluslararası komplonun en büyük bölümünün İmralı’da hayata geçirildiğini belirterek, komployla yüzyıl daha sürecek anlaşmazlığın derinleştirmesinin amaçlandığını söyledi. 
 
“İmralı Adası’nda beni karşılayan AB Konseyi yetkilisinin yaklaşımı, komplonun AB boyutunu daha da açıklayıcı nitelikteydi. ABD, AB ve Türk yönetimi arasındaki antlaşma böylece açığa çıkmış durumdaydı. Operasyonun baştan sona ABD ve AB’nin siyasi sorumluluğu altında NATO Gladio’su tarafından yürütüldüğünü bu üç göstergeden (ABD Başkanı Clinton’un özel danışmanı General Galtieri’nin açıklamaları, AB Siyasi Komiserliğinden bayan yetkilinin yaklaşımı ve Türk Özel Kuvvet Komutanlığı Şefi Engin Alan’ın rolü) daha açıklayıcı kanıt olamaz. Daha sonra ortaya çıkan bu gerçeklerden önce de beni etkisizleştiren gücün Türk hükümeti güvenlik güçleri olmadığından şüphe etmiyordum, ama operasyon mekanizmasını tam kavrayamamıştım. Süreç gerçekte olduğundan çok farklı yansıtılıyordu. Türk hükümeti bastırıyor ve sonuç alıyor gibi bir hava ısrarla yaratılıyordu. Başbakan Bülent Ecevit’in beni niçin yakaladıklarını ve Türkiye’ye iade ettiklerini anlamadığını söylemesi bile bu iddiamı doğrulayıcı önemli bir kanıttır. Gelişmeler çözümlenip netleştirildikçe iddiam daha da doğrulanacaktır.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu değerlendirmesiyle asırlık düşmanların bir araya gelerek düzenlediği Büyük Gladio Komplosu’nun en önemli bölümünün İmralı’da yaşama geçirildiğini ortaya koydu. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1973’te Çubuk Barajı’nda bir grup arkadaşıyla “Kürdistan sömürgedir” teziyle harekete geçti ve tarih boyunca imha ve inkar konseptiyle soykırıma tabi tutulan Kürtler, özgürlük mücadelesi ile tarih sahnesine çıktı. Ancak Kürtleri ve Kürdistan’ı Ortadoğu planlarında tehlike olarak gören ABD öncülüklü küresel güçler, Ortadoğu’ya müdahalesinin ilk adımı olan uluslararası komplo planını devreye koydu. 
 
Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan komplo, 130 gün boyunca “sürek avı” ile sürdü. “Çarmıha gerilme” olarak tanımladığı bu sürecin ardından PKK Lideri Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek, İmralı Adası’na özel olarak dizayn edilen tek kişilik hücreye konuldu. 
 
Abdullah Öcalan, savunmalarından oluşan Demokratik Uygarlık Manitestosu’nun 5’inci cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Uygarlık Çözümü” kitabında, İmralı sürecinin uluslararası komplo niteliğini de göz önünde bulundurdu ve bu süreci kapsamlı bir şekilde ele aldı. 
 
İMRALI’DA İLK OLARAK KİMLER KARŞILADI? 
 
PKK Lideri, getirildiği İmralı Adası’nda kendisini ilk olarak resmi üniformalı ve kendisini Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi olarak tanıtan albay rütbesinde bir askerin karşıladığını, bu askerin ikili ve gizli olmasında yarar gördüğünü belirttiği önemli konuşmalar yaptığını söyledi. Resmen başlayan sorguda da aynı askerin ayrı ve önemli konuşmaları olduğunu belirten Abdullah Öcalan, devamında dört güvenlik biriminden (Genelkurmay, Jandarma, Emniyet ve Milli İstihbarat) oluşan bir heyetin çapraz sorgulamasının başladığını ve bunun da 10 gün sürdüğünü kaydetti. 
 
YÜZYILLIK KOMPLO FELSEFESİNİN ÜRÜNLERİ 
 
 
Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.
 
“Yaşadıkları katı Türklük bilinci, Türklük adına hareket edenlerin gerçekle bağlarını kopartmıştı” diyen Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefeyi kavramalarının da doğalarına aykırı olduğunu ifade etti ve nedenlerini de şöyle açıkladı: “Çünkü onlar da en az yüzyıllık bu komplo felsefesinin inşa ettiği yapılanmaların ürünüydüler. Dolayısıyla inşa edilmiş bu yapılanmalarını inkâr etmeleri ve eleştirel yaklaşmaları beklenemezdi. İster yargılanma komedisi sırasında ister hükümlülük sürecinde olsun, kendilerinden herhangi olumlu bir değişim iradesi beklemek anlamsız olurdu. Genelkurmay Başkanlığı temsilcisinin fısıltı halinde söylediklerine uygun davranılacağına inanmak, mevcut koşullarda safdillik olurdu. Zaten sözlerini uygulayabilecek bir karar gücünden yoksundular. Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.”
 
KOMPLONUN ARDINDAKİ ZİHNİYET
 
Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefi ve politik zihniyeti anlamanın büyük önem taşıdığını vurgulayarak, “Sıkça komplonun asırlık bir temeli olduğundan bahsediyor, döne dolaşa bunu açıklıyorum. Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Bunlardan sadece Kürtlere yönelik olanlarından Hamidiye Alayları komplosu, 1914 Bitlis’teki Melle Selim, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937 Dersim komploları, 1959’da 49’lar ve 1960’ta 400’ler Davaları, Faik Bucak’ın öldürülmesi ve Sait Kırmızıtoprak’ın KDP tarafından katledilmesi, yine PKK’nin ideolojik aşamasından günümüze kadar aynı zihniyet tarafından organize edilen yüzlerce komplo bir çırpıda sıralanabilir. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, öyküdeki çocuğun ‘Anne bak, kral çıplak’ demesine benzer bir duruma yol açacaktı. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır” dedi.
 
KOMPLO İÇİNDEKİ ÇEKİŞKİLİ GÜÇLER! 
 
Komplonun içinde birbirleriyle oldukça çelişkili güçlerin varlığına dikkat çeken Abdullah Öcalan, şöyle devam etti: “ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, Kenya’dan Tacikistan’a kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu. Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. PKK içinde bile kendileri için ikbal günlerinin geldiğine ve diledikleri gibi yaşamaları fırsatının doğduğuna inananların sayısı küçümsenemezdi. Şüphesiz en başta ve en genel bir gözlem tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim.
 
YÜZYILLIK HEGEMONİK HESAPLAR 
 
Örneğin İngiltere bu güçler içinde en tecrübelisidir. Benim Avrupa’da politika yapmamam için ilk işaret fişeğini sıkan güçtür. Avrupa’ya adım atar atmaz beni hemen ‘persona non grata’, yani ‘istenmeyen kişi’ ilan etmişti. Bu basit bir adım değildi, sonucu önceden belirleyen adımlardandı. Peki, Humeyni için, Lenin için bile alınmayan böylesi bir tavır neden hemen benim için alınmıştı? Savunmamın birçok bölümünde buna yönelik birçok ipucunu açık- lamaya çalıştım. Bu nedenle fazla tekrarlamaya gerek yoktur. Özcesi, Ortadoğu’ya yönelik iki yüz yıllık hegemonik hesapları önünde, özellikle Kürdistan politikasından ötürü (özetle ‘Ver Kerkük-Musul’u, yok et kendi sınırlarındaki Kürtleri’ politikası nedeniyle) ciddi bir engel olarak ortaya çıkmıştım. Bütün planları ve uygulayıcıları karşısında tehlikeli olmaya başlamıştım.”
 
KÜRDİSTAN’DA KİLİT GELİŞMELER
 
 
Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. 
 
Abdullah Öcalan, rolü üzerinde önemle durduğu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) devreye koymak istediğini belirterek, “Bunun için Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. Tarihinin çok önemli bir ekonomik krizini yaşayan Rusya’nın o dönemde çok acil krediye ihtiyacı vardı. Eğer derde derman olacaksa, bana karşı düzenlenen komploda yer alıp rolünü oynamaması için neden kalmayacaktı. Zaten diğerleri ‘Büyük Ağabey’in uslu küçük kardeşleriydi. Ağabey ne söylese başları üzerinde yeri vardı. Türk solculuğu (istisnalar hariç), Kürt işbirlikçileri ve PKK’deki rahatsızlar için ciddi bir rakipten kurtulma fırsatı söz konusuydu. Hepsinin bu tavırlarının derinindeki felsefe son tahlilde liberalizmin günlük çıkarcılığının, pragmatizminin, egoizminin felsefesidir” diye belirtti.
 
HEGEMONİK MÜCADELENİN MERKEZİ: ORTADOĞU
 
Kürdistan’daki gelişmeleri hatırlatan Abdullah Öcalan, “O günlerde Kürdistan’ın özgürlüğünden ve Kürtlerin kimliğini kazanmalarından yana olmak, her türlü günübirlik liberal çıkarları, pragmatizmi ve bencilliği aşmayı gerektiriyor; sağı ve soluyla kapitalist modernite yaşamından vazgeçmeyi veya bu yaşamın karşısına dikilmeyi emrediyor, buna zorluyordu. Tersine o günlerin dünyası küresel liberalizmin dünyayı fethetme savaşında şahlandığı günlerin dünyasıydı. Liberal faşizmin dünya çapında egemenliğini ilan ettiği yıllar yaşanmaktaydı. Politik açıdan ise, Ortadoğu hegemonik mücadelenin merkezi konumundaydı. Kürdistan üzerindeki mücadele hegemonik hesaplar açısından kilit roldeydi. PKK’nin ideolojik ve politik konumu hegemonik hesaplarla açık çelişki içindeydi. Dolayısıyla tasfiye edilmem bu hesapların önünün açılması anlamına geliyordu” değerlendirmesinde bulundu.
 
İMRALI DÖNGÜSÜNDE TARİHSEL HESAPLAR 
 
PKK Lideri Öcalan, İmralı döngüsünde tüm bu tarihsel hesapların şahsında yeniden canlandırıldığının altını çizerek, şunları söyledi: “İmralı sürecini çözümleyebilmem için uzun bir tarihsel temeli bulunan güncel çıkar çatışmalarının farkına varabilecek bir bilince sahip olmam gerekiyordu. Hegemonik sistemin komplo hesaplarında çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de ustaca planlanmış ve son iki yüzyılda uygulanan bölgeye ilişkin ‘böl-yönet’ politikalarına alet olmamak, özellikle derinleştirilmesi hedeflenen Türk-Kürt çatışmasında bu güçler yararına kullanılmamaktı. Bu politikalara alet olan Ermeniler, Grekler, Balkanlardaki etnik yapılar, Araplar, Süryaniler, Türkler ve Kürtler çok şey yitirmişlerdi. Bunlardan bazıları binlerce yıllık vatanlarından ve kültürel varlıklarından olmuşlar, hatta ulusal toplum olmaktan çıkarılmışlardı. Ayrıca Türklerle birlikte yaşadıklarından ötürü birçok güç Kürtlere karşı öfke içindeydi. Malazgirt Savaşı’ndan beri stratejik önemini her zaman koruyan bu birlik, özellikle 1925’ten bu yana uygulanan inkâr ve imha politikasıyla berhava edildi. Cumhuriyet’in bu asli unsurunun inkârı ve tasfiyesine yönelik süreç derinliğine araştırılıp tarih felsefesiyle yorumlandığında, özünde bu stratejik birliğin hedeflendiği açığa çıkıyordu. İngilizler ve iç uzantılarının Mustafa Kemal’i zorlamaları komplonun en önemli adımıydı. Geleneksel Türk yönetim olgusunda, felsefesinde Kürt düşmanlığı ve asimilasyonculuğu yoktu. Bu düşmanlık özel amaçlarla geliştirilmişti. İsyan süreçleri ve sonrasında yaşananlar bu gerçeği doğruluyordu. İmralı’da oldukça dikkatimi çeken ve üzerinde daha da yoğunlaştığım bu durum, politik felsefemde köklü bir dönüşüme yol açtı.”
 
‘KOMPLO TÜRKLERE DE YAPILDI’
 
 
Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, komplonun sadece Kürtlere değil, aynı zamanda Türklere de yapıldığını vurgulayarak, “Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti. Beni komploya düşürmeleri bu niyetleri için ideal bir fırsat sun- muştu. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdi. Aksini düşünmek mümkün değildi. Çünkü isteselerdi bu yöndeki çok olumlu gelişmelere katkı sunabilirlerdi. Oysa işleri sürekli çıkmaza sürüklüyorlar, sorunu çözmek yerine tam bir kördüğüme dönüştürüyorlardı. Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüzyıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür. İmralı gerçeği bu yöndeki ham bilgilerimi iyice olgunlaştırdı. Fakat karşımda duran en önemli sorun, bunu Türk yönetici elitine kavratabilmekti” tespitlerinde bulundu.
 
TÜRK YETKİLİLERİN ZAFER ŞEHVETİ! 
 
Başarı şehvetine kaptıran Türk yetkililere komplo gerçekliğini ısrarla anlattığını, bu çabalarının 2005’te Kürt kimlik ve özgürlük hareketinin eskisinden daha diri olduğunu kavramalarına kadar sürdüğünü ifade eden Abdullah Öcalan, “Konu üzerinde daha derinliğine yoğunlaştığımda, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki komplo unsurlarını daha yakından gördüm. Türk bağımsızlığı denilen olayın en fena bağımlılık türlerinden biri olduğunu fark ettim. Türklerin bağımlılığı ideolojik ve politikti. İnşa edilen milliyetçilik ve ulusçuluğun yabancı menşeli olduğunu, Türk toplumsal olgusu ve tarihiyle pek az ilgisinin bulunduğunu gittikçe daha iyi fark edebiliyordum. Hegemonik güçler Türk yönetici elitinin iktidar konusunda ne denli zaaflı olduğunu biliyorlar ve bu zaafı kullanıyorlardı. Kürtler üzerinde kurdukları sınır tanımaz hâkimiyet de aynı zaaftan ileri geliyordu. Bu hâkimiyet aynı zamanda mahkûmiyetleri demekti. Hâkimiyetleri hep güdümlüydü, öz ideolojileri yoktu; daha doğrusu, ‘hâkimiyet her şey, ideoloji hiçbir şey’ kuralı işletiliyordu” değerlendirmesi yaptı. 
 
GLADİO ÇATIŞMALARININ LABORATUVARI 
 
 
Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı.
 
Abdullah Öcalan, hegemonik güçlerin Türk-Kürt ikileminin derinleştirilmesinde kullandıkları yöntem “tavşan kaç, tazı tut” olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Öyle ki, hem tazı hem de tavşan bu kovalamacada yorgun düşecekler, sonuçta her ikisi de sahiplerinin hizmetine ve kullanımına gireceklerdi. Bana bizzat uygulananlar bu yöntemin doğrulanması anlamına geliyordu. Gerek AB Konseyi’nin yaklaşımları gerekse AİHM’nin kararları tam da bu politikanın uygulanmasına hizmet ediyordu. İki tarafı da kendine sonsuz bağlama mantığı geçerliydi. Amaç adalet ve çözüm değildi. Savunmalarımı daha çok bu mantığı teşhir amacıyla geliştirdim. Hiçbir NATO ülkesinde görülmeyen bir biçimde Gladio örgütlenmesini devletin tepesine oturtmak iyi niyet ve güvenlikle izah edilemez. İpleri kendi ellerinde olduğu ve ülkeyi diledikleri gibi yönetmelerine eşsiz bir fırsat sunduğu için, hegemonik güçler Gladio’nun Türkiye uzantısına göz yummuşlardı. Bir bütün olarak Gladio yakından incelendiğinde ve felsefesi açığa çıkarıldığında görülecektir ki, hedef en kısa yoldan ülkeyi işgal etmek, halkını bölüp parçalamak ve çatıştırmaktı. Özellikle Ortadoğu’daki uzantılarında bu gerçeklik sıkça yaşanan uygulamalarla kendini ortaya koyuyordu. Bir halkı yönetmenin en etkili aracıydı. Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı. Ülke âdeta Gladio çatışmalarının laboratuvarı haline getirilmişti. Sadece PKK tarihinin tüm önemli süreçlerinde yaşanan Gladio’dan kaynaklı çatışmalar devletin ve halkların yüzyıllarca süren geleneksel dostluklarının sonunu getirmeye yeterli olmuştu.”
 
ÇÖZÜMÜN FELSEFİ VE PRATİK ARGÜMANLARI 
 
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendiren Abdullah Öcalan, bu yönlü çabaları ve amaçlarına dair şunları anlattı: “Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aslında komplo sürecinde rol alanların niyeti farklıydı. Benim şahsımda PKK’nin ve Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. Benden arındırılmış bir Kürt Hareketi hedefleniyordu. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. 
 
BARIŞ VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM YOLU
 
Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici elitiyle bu temelde ittifaklara açıklardı. Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Yüzlerce yıldır uyguladıkları tasfiye yöntemlerinin bir benzeri PKK’ye ve devrimci, kolektif özgürlük ve eşitlik hareketine uygulanıyordu. İmralı sürecinden beklenen esas sonuç buydu; üzerinde çokça çalışılan ve ustaca uygulanmak istenen plan buydu. Strateji ve taktikler bu plan çerçevesinde geliştiriliyordu. Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik ortodoks dogmatik tutuma ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.”
 
Yarın: Güneşimizi Karartamazsınız eylemleri

Diğer başlıklar

12:54 DFG ve MKG: Katledilen meslektaşımızın kalemi yerde kalmayacak
12:35 DBP: Hakikati duyuran gazeteciler hedef alınıyor
12:08 Kadınlardan miting öncesi ‘jin, jiyan, azadî’ yürüyüşü YENİLENDİ
10:58 Gazeteci Ali Barış Kurt tutuklandı
10:49 Gazeteci Köylüoğlu'nun katledilmeden önceki değerlendirmeleri
10:47 Nehre atladığı iddia edilen genç kadının cenazesine ulaşıldı
10:30 Suriye’de her şey sil baştan
10:21 Ev hapsindeki gazetecilerin ilk duruşmaları görülecek
10:06 Gazeteci Aziz Köylüoğlu katledildi
09:59 Çandar: Öcalan’dan beklenen açıklama yeni bir dönemin miladı olacak
09:07 ‘Çözüm için anadilin önündeki engeller kaldırılmalı’
09:04 Mersin mitingi yarın: Özgürlük ve barışı haykıralım
09:04 İmralı döngüsünde komplo gerçekliği
09:01 DEDAŞ yüzde 98 engelli Türkiye’yi elektriksiz bıraktı
09:00 Şirnex'te talan da rant da AKP'li başkana ait: 2 yılda 933 milyon TL
09:00 08 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
07/02/2025
23:41 Ferhad Şami: Bir MİT ekibi güçlerimizin elinde
23:06 Gazeteci Öznur Değer: Hakikatin çığlığı olmaya devam edeceğiz
22:20 Tişrîn çevresi bombalandı
21:50 Trump’tan Gazze için ‘acelemiz yok’ açıklaması
21:16 Amed'de Dünya Anadil Günü çeşitli etkinliklerle kutlanacak
20:56 Mitinge tag çalışmasıyla çağrı: Barış ve özgürlük için buluşalım
20:06 Açlık grevinde olan Mesutoğlu için tag çalışması
20:01 Dink suikastındaki kamu görevlilerinin davasında karar çıktı
19:44 Mersin büyük mitinge hazırlanıyor: Hep birlikte barışı haykıralım
19:32 Adana'da biri çocuk 3 kişi tutuklandı
19:26 Gazeteci Öznur Değer’e darp raporu verilmedi!
19:01 Dêrsim’de köylüler yol ve sondaj çalışmasına karşı çıktı
18:58 Türkiye'den Kobanê’ye bağlı köye saldırı
18:54 Ege Denizi’nde 4.8 büyüklüğünde deprem
18:46 DFG: Tutuklamalar gerçeği gizleyemez, Daştan ve Bilgin gazetecidir
18:21 Duhok’ta bir eve SİHA saldırısı
18:04 Birçok kentte ‘Barış için özgürlük’ mitingi çalışması
17:35 Temelli: Abdullah Öcalan’dan eminiz, mesele iktidar ne yapacak?
17:09 Gazeteci Öznur Değer tutuklandı
16:51 Gazeteci Ali Barış Kurt gözaltına alındı
16:41 Kandilli Rasathanesi’nden 4’üncü deprem raporu
16:28 Pınar Selek'in davası 'savunmasının akıbeti' için ertelendi
16:12 Sêrt kayyımına tepki: Senden ala hırsız mı var?
15:54 Gazeteci Öznur Değer'e tutuklama talebi
15:49 Emeklilerin protestosunda ‘Sefalet’ oyunu sahnelendi
15:47 Amed’de miting çağrıları aralıksız sürüyor
15:14 IFJ İran'daki gazetecilere yönelik baskıyı kınadı
15:13 Keskin Bayındır: İktidar çözüm için yol haritasını açıklamalı
15:03 Cizîr'de yasaklarda katledilenler unutulmadı
14:40 Evin Cezaevi’ndeki 27 kadın tutsağa ceza
14:29 Osman Kavala'dan Ayşe Barım açıklaması
14:01 Sewreg'de kadını katletme girişimi
13:47 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Öcalan’ın özgürlüğü ertelenemez
13:43 UCM Trump'ın yaptırım kararını kınadı
13:22 Afet Yönetimi ve Dayanışma Derneği 2 yıllık stratejik planını açıkladı
12:31 Gazeteci Öznur Değer adliyeye sevk edilecek
12:11 Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahmini arttı
12:08 Fidanlığa adliye yapılması kararına itiraz
11:59 2 yaşındaki Sıla Yeniçeri davasında karar verildi
11:50 Aileler İmralı’ya gitmek için başvurdu
11:37 Dêrsim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan'a ceza
11:32 Gazetecilerden Adalet Bakanlığı’na İmralı başvurusu
11:31 Ege'de depremler sürüyor: Tsunami uyarısı
11:02 Halide Türkoğlu: Abdullah Öcalan'la görüşmeler yasal çerçeveye kavuşturulmalı
10:59 Bakanlıktan Nevzat Bahtiyar kararına itiraz
10:58 Ankara'da 33 kişi sahte içkiden hayatını kaybetti
10:17 Halise Aksoy'a 6 yıl 3 ay ceza
10:15 Mêrdîn’de ev baskınları
09:55 Eğitim Sen Sekreteri Güneş: Anadilde eğitim çözüme katkı sağlar
09:53 Amed Şehir Tiyatrosu'nun Şubat programı
09:50 8 Şubat mitingine çağrı: Öcalan’ın çözüm çabalarını büyütmek için alanda olalım
09:16 Mêrdîn kayyımı 3 ayda 301 işçiyi işten çıkardı
09:15 Yaşı büyütülerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi
09:13 Cizîr Belediyesi'nden Kezî Dayanışma Mağazası
09:12 Ercan İpekçi: Gazetecilerin tutuklanmasıyla toplum cezalandırılıyor
09:12 Çıplak aramaya karşı çıkan hasta tutsağa şiddet
09:11 Latmos'ta RES genişletme kararı: Elinizi Aydın'dan çekin
09:10 3'üncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı
09:08 Tahliye edilen gazeteci: Toplum üzerindeki şiddetin duyulmasını istemiyorlar
09:07 Çepni mahalleleri kültürlerini yaşatma arayışında
09:00 07 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:54 Pexşan Ezîzî'nin temyiz başvurusuna ret
08:01 16 kent için kar uyarısı
07:52 Gazeteci Öznur Değer darp edilerek gözaltına alındı
06/02/2025
23:51 Rojava Halklar Mahkemesi Türkiye'ye dair ön kararlarını açıkladı
23:42 İtalyan kadınlardan Kuzey ve Doğu Suriye ziyareti
22:18 Ege Denizi'nde 4.5 büyüklüğünde deprem
21:16 ‘Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları’ devam ediyor: Barışa hazırız
21:04 Karayılan’dan ‘silah bırakma’ çağrılarına yanıt
20:49 DEDAŞ trafolara el koydu, köyü elektriksiz bıraktı
20:39 Uzun Yürüyüş'ün 17'nci gününde 'özgürlük çemberi'
20:28 ABD'den İran petrolüne yaptırım
20:02 Meletî'de sesiz yürüyüş: Unutmadık, helalleşmeyeceğiz
19:50 Devlet Bahçeli ameliyat oldu
19:44 AKP'li eski belediye başkanı tutuklandı
19:09 Ayşe Barım'ın kardeşi ve arkadaşı da gözaltına alındı
18:47 Artı Gerçek'in X hesabına erişim engeli
18:43 Türkiye saldırısında yaralanan çocuk yaşamını yitirdi
18:40 ‘Barış ve Özgürlük’ mitingine katılım çağrısı
18:28 Tişrîn'e hava saldırısı: 3 yurttaş yaralandı
18:24 Avukat Epözdemir’in tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi
18:21 DEM Partili eşbaşkanlar hakkında tahliye kararı
17:59 İsrail BM İnsan Hakları Konseyi'nden çekildi
17:55 Suriye gündemli kadın kongresinin sonuç bildirgesi açıklandı
17:31 Yunanistan'da cumhurbaşkanı seçimi dördüncü tura kaldı
17:26 Fail Cihan Oral hakkında ‘kırmızı bülten’ kararı
17:20 Fransa, Ukrayna’ya 2000-5 tipi savaş uçakları teslim etti
17:17 Şengal'de yeni bir toplu mezar bulundu
17:00 Amed’de ‘Özgürlük’ mitingi seferberliği
16:49 TJA’dan deprem açıklaması: İhmallerin hesabını sormaya devam edeceğiz
16:46 DEM Parti'den mahalleleri için direnen Haçovalılara ziyaret
16:43 Dêrsim’de ‘özgürlük’ buluşması
16:33 Eşbaşkan Alkan’ın duruşması ertelendi
16:27 ‘Beyaz Bayrak’ davasında İHD’li Vural’a ceza
16:09 SES’ten deprem uyarısı: İzmir’de iki hastane risk altında
15:55 Sinan Ateş davasında komiser Aykal'a tahliye
15:54 Tanık beyanlarına rağmen tecavüz failine tutuklama yok
15:48 Samandağ’da deprem anması
15:01 Kayyımın işçi kıyımına tepki
14:40 Tuncer Bakırhan: Devletin olanakları savaşa hizmet ediyor
14:26 'İktidar IBAN verdi, Kızılay çadır sattı'
14:06 Mısır Çarşısı'nın yanındaki restoranda yangın
13:03 Rojava Halklar Mahkemesi ikinci gününde
13:01 Türkiye Şarbajar’ı bombaladı
12:48 Depremde hayatını kaybedenler mezarları başında anıldı
12:38 44 ülkeden Pexşan Ezizî ve Werîşe Muradî için çağrı
12:16 Gazeteci Wirya Hemê Kerîm yaşamını yitirdi
12:14 MKG Ocak ayı raporu: 9 gazeteci tutuklu
12:11 Türkiye nüfusu 85 milyon 664 bine ulaştı
12:10 İSİG: Ocak ayında 177 işçi hayatını kaybetti
11:39 DEDAŞ'ın 'kaçak elektrik' baskınında 3 gözaltı
11:34 Asrın Hukuk Bürosu'ndan İmralı başvurusu
11:23 Gazeteci Melek Avcı’nın davasında mütalaa hazırlanacak
11:13 Wanlılar: Çözümü sağlayacak tek kişi Abdullah Öcalan’dır
10:38 İran'da son 8 yılda 621 Beluc idam edildi
10:36 HADEP yöneticisi Dilsiz yaşamını yitirdi
10:22 'Vahşet bodrumlarında' kızını yitiren anne: O günleri unutmayacağız
10:13 'Barış İçin 1 Milyon İmza' kampanyasına katılım çağrısı
09:42 'Barış için özgürlük' mitingine çağrı: Alan hıncahınç dolmalı
09:37 DDK'ye 'kayyım' yetkisi: Keyfi uygulamalar artacak
09:34 Geçinemeyen öğrenciler eğitim yerine işe zaman ayırıyor
09:28 Mahkeme kararları eko-kırımı durduramıyor
09:23 Gençler 9 Şubat'ta 'özgürlük' yürüyüşüne başlayacak
09:21 Belediyeye girmelerini engelleyen polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklar
09:20 Tek bir SMS ile mahallelerine el konuldu!
09:19 Rojava'yı ziyaret eden Simonnet: Öcalan’ın paradigması ilham verici
09:18 'Barış İçin 1 milyon İmza' kampanyası sürüyor: Kazananı çok olur
09:12 15 Şubat Komplosu: NATO'cu savaşın son halkası
09:05 İhraç eşbaşkan meclis üyelerinin odasına kamera yerleştirdi
09:04 Erkeği kadın müdürlüğüne, kadınları ise temizliğe gönderdi!
09:00 06 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:36 23 kentte kar tatili
08:29 17 kent için sarı kodlu uyarı
05:49 Amed'de depremde hayatını kaybedenler unutulmadı