İmralı döngüsünde komplo gerçekliği

img
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, asırlık düşmanları bir araya getiren uluslararası komplonun en büyük bölümünün İmralı’da hayata geçirildiğini belirterek, komployla yüzyıl daha sürecek anlaşmazlığın derinleştirmesinin amaçlandığını söyledi. 
 
“İmralı Adası’nda beni karşılayan AB Konseyi yetkilisinin yaklaşımı, komplonun AB boyutunu daha da açıklayıcı nitelikteydi. ABD, AB ve Türk yönetimi arasındaki antlaşma böylece açığa çıkmış durumdaydı. Operasyonun baştan sona ABD ve AB’nin siyasi sorumluluğu altında NATO Gladio’su tarafından yürütüldüğünü bu üç göstergeden (ABD Başkanı Clinton’un özel danışmanı General Galtieri’nin açıklamaları, AB Siyasi Komiserliğinden bayan yetkilinin yaklaşımı ve Türk Özel Kuvvet Komutanlığı Şefi Engin Alan’ın rolü) daha açıklayıcı kanıt olamaz. Daha sonra ortaya çıkan bu gerçeklerden önce de beni etkisizleştiren gücün Türk hükümeti güvenlik güçleri olmadığından şüphe etmiyordum, ama operasyon mekanizmasını tam kavrayamamıştım. Süreç gerçekte olduğundan çok farklı yansıtılıyordu. Türk hükümeti bastırıyor ve sonuç alıyor gibi bir hava ısrarla yaratılıyordu. Başbakan Bülent Ecevit’in beni niçin yakaladıklarını ve Türkiye’ye iade ettiklerini anlamadığını söylemesi bile bu iddiamı doğrulayıcı önemli bir kanıttır. Gelişmeler çözümlenip netleştirildikçe iddiam daha da doğrulanacaktır.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu değerlendirmesiyle asırlık düşmanların bir araya gelerek düzenlediği Büyük Gladio Komplosu’nun en önemli bölümünün İmralı’da yaşama geçirildiğini ortaya koydu. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1973’te Çubuk Barajı’nda bir grup arkadaşıyla “Kürdistan sömürgedir” teziyle harekete geçti ve tarih boyunca imha ve inkar konseptiyle soykırıma tabi tutulan Kürtler, özgürlük mücadelesi ile tarih sahnesine çıktı. Ancak Kürtleri ve Kürdistan’ı Ortadoğu planlarında tehlike olarak gören ABD öncülüklü küresel güçler, Ortadoğu’ya müdahalesinin ilk adımı olan uluslararası komplo planını devreye koydu. 
 
Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan komplo, 130 gün boyunca “sürek avı” ile sürdü. “Çarmıha gerilme” olarak tanımladığı bu sürecin ardından PKK Lideri Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek, İmralı Adası’na özel olarak dizayn edilen tek kişilik hücreye konuldu. 
 
Abdullah Öcalan, savunmalarından oluşan Demokratik Uygarlık Manitestosu’nun 5’inci cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Uygarlık Çözümü” kitabında, İmralı sürecinin uluslararası komplo niteliğini de göz önünde bulundurdu ve bu süreci kapsamlı bir şekilde ele aldı. 
 
İMRALI’DA İLK OLARAK KİMLER KARŞILADI? 
 
PKK Lideri, getirildiği İmralı Adası’nda kendisini ilk olarak resmi üniformalı ve kendisini Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi olarak tanıtan albay rütbesinde bir askerin karşıladığını, bu askerin ikili ve gizli olmasında yarar gördüğünü belirttiği önemli konuşmalar yaptığını söyledi. Resmen başlayan sorguda da aynı askerin ayrı ve önemli konuşmaları olduğunu belirten Abdullah Öcalan, devamında dört güvenlik biriminden (Genelkurmay, Jandarma, Emniyet ve Milli İstihbarat) oluşan bir heyetin çapraz sorgulamasının başladığını ve bunun da 10 gün sürdüğünü kaydetti. 
 
YÜZYILLIK KOMPLO FELSEFESİNİN ÜRÜNLERİ 
 
 
Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.
 
“Yaşadıkları katı Türklük bilinci, Türklük adına hareket edenlerin gerçekle bağlarını kopartmıştı” diyen Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefeyi kavramalarının da doğalarına aykırı olduğunu ifade etti ve nedenlerini de şöyle açıkladı: “Çünkü onlar da en az yüzyıllık bu komplo felsefesinin inşa ettiği yapılanmaların ürünüydüler. Dolayısıyla inşa edilmiş bu yapılanmalarını inkâr etmeleri ve eleştirel yaklaşmaları beklenemezdi. İster yargılanma komedisi sırasında ister hükümlülük sürecinde olsun, kendilerinden herhangi olumlu bir değişim iradesi beklemek anlamsız olurdu. Genelkurmay Başkanlığı temsilcisinin fısıltı halinde söylediklerine uygun davranılacağına inanmak, mevcut koşullarda safdillik olurdu. Zaten sözlerini uygulayabilecek bir karar gücünden yoksundular. Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.”
 
KOMPLONUN ARDINDAKİ ZİHNİYET
 
Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefi ve politik zihniyeti anlamanın büyük önem taşıdığını vurgulayarak, “Sıkça komplonun asırlık bir temeli olduğundan bahsediyor, döne dolaşa bunu açıklıyorum. Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Bunlardan sadece Kürtlere yönelik olanlarından Hamidiye Alayları komplosu, 1914 Bitlis’teki Melle Selim, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937 Dersim komploları, 1959’da 49’lar ve 1960’ta 400’ler Davaları, Faik Bucak’ın öldürülmesi ve Sait Kırmızıtoprak’ın KDP tarafından katledilmesi, yine PKK’nin ideolojik aşamasından günümüze kadar aynı zihniyet tarafından organize edilen yüzlerce komplo bir çırpıda sıralanabilir. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, öyküdeki çocuğun ‘Anne bak, kral çıplak’ demesine benzer bir duruma yol açacaktı. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır” dedi.
 
KOMPLO İÇİNDEKİ ÇEKİŞKİLİ GÜÇLER! 
 
Komplonun içinde birbirleriyle oldukça çelişkili güçlerin varlığına dikkat çeken Abdullah Öcalan, şöyle devam etti: “ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, Kenya’dan Tacikistan’a kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu. Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. PKK içinde bile kendileri için ikbal günlerinin geldiğine ve diledikleri gibi yaşamaları fırsatının doğduğuna inananların sayısı küçümsenemezdi. Şüphesiz en başta ve en genel bir gözlem tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim.
 
YÜZYILLIK HEGEMONİK HESAPLAR 
 
Örneğin İngiltere bu güçler içinde en tecrübelisidir. Benim Avrupa’da politika yapmamam için ilk işaret fişeğini sıkan güçtür. Avrupa’ya adım atar atmaz beni hemen ‘persona non grata’, yani ‘istenmeyen kişi’ ilan etmişti. Bu basit bir adım değildi, sonucu önceden belirleyen adımlardandı. Peki, Humeyni için, Lenin için bile alınmayan böylesi bir tavır neden hemen benim için alınmıştı? Savunmamın birçok bölümünde buna yönelik birçok ipucunu açık- lamaya çalıştım. Bu nedenle fazla tekrarlamaya gerek yoktur. Özcesi, Ortadoğu’ya yönelik iki yüz yıllık hegemonik hesapları önünde, özellikle Kürdistan politikasından ötürü (özetle ‘Ver Kerkük-Musul’u, yok et kendi sınırlarındaki Kürtleri’ politikası nedeniyle) ciddi bir engel olarak ortaya çıkmıştım. Bütün planları ve uygulayıcıları karşısında tehlikeli olmaya başlamıştım.”
 
KÜRDİSTAN’DA KİLİT GELİŞMELER
 
 
Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. 
 
Abdullah Öcalan, rolü üzerinde önemle durduğu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) devreye koymak istediğini belirterek, “Bunun için Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. Tarihinin çok önemli bir ekonomik krizini yaşayan Rusya’nın o dönemde çok acil krediye ihtiyacı vardı. Eğer derde derman olacaksa, bana karşı düzenlenen komploda yer alıp rolünü oynamaması için neden kalmayacaktı. Zaten diğerleri ‘Büyük Ağabey’in uslu küçük kardeşleriydi. Ağabey ne söylese başları üzerinde yeri vardı. Türk solculuğu (istisnalar hariç), Kürt işbirlikçileri ve PKK’deki rahatsızlar için ciddi bir rakipten kurtulma fırsatı söz konusuydu. Hepsinin bu tavırlarının derinindeki felsefe son tahlilde liberalizmin günlük çıkarcılığının, pragmatizminin, egoizminin felsefesidir” diye belirtti.
 
HEGEMONİK MÜCADELENİN MERKEZİ: ORTADOĞU
 
Kürdistan’daki gelişmeleri hatırlatan Abdullah Öcalan, “O günlerde Kürdistan’ın özgürlüğünden ve Kürtlerin kimliğini kazanmalarından yana olmak, her türlü günübirlik liberal çıkarları, pragmatizmi ve bencilliği aşmayı gerektiriyor; sağı ve soluyla kapitalist modernite yaşamından vazgeçmeyi veya bu yaşamın karşısına dikilmeyi emrediyor, buna zorluyordu. Tersine o günlerin dünyası küresel liberalizmin dünyayı fethetme savaşında şahlandığı günlerin dünyasıydı. Liberal faşizmin dünya çapında egemenliğini ilan ettiği yıllar yaşanmaktaydı. Politik açıdan ise, Ortadoğu hegemonik mücadelenin merkezi konumundaydı. Kürdistan üzerindeki mücadele hegemonik hesaplar açısından kilit roldeydi. PKK’nin ideolojik ve politik konumu hegemonik hesaplarla açık çelişki içindeydi. Dolayısıyla tasfiye edilmem bu hesapların önünün açılması anlamına geliyordu” değerlendirmesinde bulundu.
 
İMRALI DÖNGÜSÜNDE TARİHSEL HESAPLAR 
 
PKK Lideri Öcalan, İmralı döngüsünde tüm bu tarihsel hesapların şahsında yeniden canlandırıldığının altını çizerek, şunları söyledi: “İmralı sürecini çözümleyebilmem için uzun bir tarihsel temeli bulunan güncel çıkar çatışmalarının farkına varabilecek bir bilince sahip olmam gerekiyordu. Hegemonik sistemin komplo hesaplarında çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de ustaca planlanmış ve son iki yüzyılda uygulanan bölgeye ilişkin ‘böl-yönet’ politikalarına alet olmamak, özellikle derinleştirilmesi hedeflenen Türk-Kürt çatışmasında bu güçler yararına kullanılmamaktı. Bu politikalara alet olan Ermeniler, Grekler, Balkanlardaki etnik yapılar, Araplar, Süryaniler, Türkler ve Kürtler çok şey yitirmişlerdi. Bunlardan bazıları binlerce yıllık vatanlarından ve kültürel varlıklarından olmuşlar, hatta ulusal toplum olmaktan çıkarılmışlardı. Ayrıca Türklerle birlikte yaşadıklarından ötürü birçok güç Kürtlere karşı öfke içindeydi. Malazgirt Savaşı’ndan beri stratejik önemini her zaman koruyan bu birlik, özellikle 1925’ten bu yana uygulanan inkâr ve imha politikasıyla berhava edildi. Cumhuriyet’in bu asli unsurunun inkârı ve tasfiyesine yönelik süreç derinliğine araştırılıp tarih felsefesiyle yorumlandığında, özünde bu stratejik birliğin hedeflendiği açığa çıkıyordu. İngilizler ve iç uzantılarının Mustafa Kemal’i zorlamaları komplonun en önemli adımıydı. Geleneksel Türk yönetim olgusunda, felsefesinde Kürt düşmanlığı ve asimilasyonculuğu yoktu. Bu düşmanlık özel amaçlarla geliştirilmişti. İsyan süreçleri ve sonrasında yaşananlar bu gerçeği doğruluyordu. İmralı’da oldukça dikkatimi çeken ve üzerinde daha da yoğunlaştığım bu durum, politik felsefemde köklü bir dönüşüme yol açtı.”
 
‘KOMPLO TÜRKLERE DE YAPILDI’
 
 
Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, komplonun sadece Kürtlere değil, aynı zamanda Türklere de yapıldığını vurgulayarak, “Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti. Beni komploya düşürmeleri bu niyetleri için ideal bir fırsat sun- muştu. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdi. Aksini düşünmek mümkün değildi. Çünkü isteselerdi bu yöndeki çok olumlu gelişmelere katkı sunabilirlerdi. Oysa işleri sürekli çıkmaza sürüklüyorlar, sorunu çözmek yerine tam bir kördüğüme dönüştürüyorlardı. Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüzyıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür. İmralı gerçeği bu yöndeki ham bilgilerimi iyice olgunlaştırdı. Fakat karşımda duran en önemli sorun, bunu Türk yönetici elitine kavratabilmekti” tespitlerinde bulundu.
 
TÜRK YETKİLİLERİN ZAFER ŞEHVETİ! 
 
Başarı şehvetine kaptıran Türk yetkililere komplo gerçekliğini ısrarla anlattığını, bu çabalarının 2005’te Kürt kimlik ve özgürlük hareketinin eskisinden daha diri olduğunu kavramalarına kadar sürdüğünü ifade eden Abdullah Öcalan, “Konu üzerinde daha derinliğine yoğunlaştığımda, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki komplo unsurlarını daha yakından gördüm. Türk bağımsızlığı denilen olayın en fena bağımlılık türlerinden biri olduğunu fark ettim. Türklerin bağımlılığı ideolojik ve politikti. İnşa edilen milliyetçilik ve ulusçuluğun yabancı menşeli olduğunu, Türk toplumsal olgusu ve tarihiyle pek az ilgisinin bulunduğunu gittikçe daha iyi fark edebiliyordum. Hegemonik güçler Türk yönetici elitinin iktidar konusunda ne denli zaaflı olduğunu biliyorlar ve bu zaafı kullanıyorlardı. Kürtler üzerinde kurdukları sınır tanımaz hâkimiyet de aynı zaaftan ileri geliyordu. Bu hâkimiyet aynı zamanda mahkûmiyetleri demekti. Hâkimiyetleri hep güdümlüydü, öz ideolojileri yoktu; daha doğrusu, ‘hâkimiyet her şey, ideoloji hiçbir şey’ kuralı işletiliyordu” değerlendirmesi yaptı. 
 
GLADİO ÇATIŞMALARININ LABORATUVARI 
 
 
Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı.
 
Abdullah Öcalan, hegemonik güçlerin Türk-Kürt ikileminin derinleştirilmesinde kullandıkları yöntem “tavşan kaç, tazı tut” olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Öyle ki, hem tazı hem de tavşan bu kovalamacada yorgun düşecekler, sonuçta her ikisi de sahiplerinin hizmetine ve kullanımına gireceklerdi. Bana bizzat uygulananlar bu yöntemin doğrulanması anlamına geliyordu. Gerek AB Konseyi’nin yaklaşımları gerekse AİHM’nin kararları tam da bu politikanın uygulanmasına hizmet ediyordu. İki tarafı da kendine sonsuz bağlama mantığı geçerliydi. Amaç adalet ve çözüm değildi. Savunmalarımı daha çok bu mantığı teşhir amacıyla geliştirdim. Hiçbir NATO ülkesinde görülmeyen bir biçimde Gladio örgütlenmesini devletin tepesine oturtmak iyi niyet ve güvenlikle izah edilemez. İpleri kendi ellerinde olduğu ve ülkeyi diledikleri gibi yönetmelerine eşsiz bir fırsat sunduğu için, hegemonik güçler Gladio’nun Türkiye uzantısına göz yummuşlardı. Bir bütün olarak Gladio yakından incelendiğinde ve felsefesi açığa çıkarıldığında görülecektir ki, hedef en kısa yoldan ülkeyi işgal etmek, halkını bölüp parçalamak ve çatıştırmaktı. Özellikle Ortadoğu’daki uzantılarında bu gerçeklik sıkça yaşanan uygulamalarla kendini ortaya koyuyordu. Bir halkı yönetmenin en etkili aracıydı. Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı. Ülke âdeta Gladio çatışmalarının laboratuvarı haline getirilmişti. Sadece PKK tarihinin tüm önemli süreçlerinde yaşanan Gladio’dan kaynaklı çatışmalar devletin ve halkların yüzyıllarca süren geleneksel dostluklarının sonunu getirmeye yeterli olmuştu.”
 
ÇÖZÜMÜN FELSEFİ VE PRATİK ARGÜMANLARI 
 
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendiren Abdullah Öcalan, bu yönlü çabaları ve amaçlarına dair şunları anlattı: “Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aslında komplo sürecinde rol alanların niyeti farklıydı. Benim şahsımda PKK’nin ve Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. Benden arındırılmış bir Kürt Hareketi hedefleniyordu. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. 
 
BARIŞ VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM YOLU
 
Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici elitiyle bu temelde ittifaklara açıklardı. Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Yüzlerce yıldır uyguladıkları tasfiye yöntemlerinin bir benzeri PKK’ye ve devrimci, kolektif özgürlük ve eşitlik hareketine uygulanıyordu. İmralı sürecinden beklenen esas sonuç buydu; üzerinde çokça çalışılan ve ustaca uygulanmak istenen plan buydu. Strateji ve taktikler bu plan çerçevesinde geliştiriliyordu. Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik ortodoks dogmatik tutuma ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.”
 
Yarın: Güneşimizi Karartamazsınız eylemleri

Diğer başlıklar

25/07/2025
14:24 Amed’de kadın cinayeti
14:08 Dêrsim Aliboğazı'nda yangın
14:07 İHD’den basın raporu: Baskılar kalıcı hale getirildi
13:29 Ege'de 3 kentte orman yangını
13:28 Avrupalı gençler Asrın Hukuk Bürosu’nu ziyaret etti
13:00 İzmir ve Bilecik 'Afet Bölgesi' ilan edildi
12:18 Avrupa-İran nükleer görüşmesi İstanbul'da başladı
12:06 Munzur Festivali'nde madene karşı yürüyüş
11:51 DEM Parti İmralı heyeti İmralı’da
11:41 Suriye'de 635 kadın katledildi
11:26 Antalya'nın 3 ilçesinde yangın
11:23 Cizîr’de tıbbi malzemenin çalınması Meclis gündeminde
11:06 CHP’nin mitingine katılan 10 TİP’li gözaltında
10:40 Cemil Bayık: Demokratik siyasete hazırız
10:34 Hasta tutsak Hadi Elçiçek’in cenazesi toprağa verildi
09:55 Karabük'te yangın: 14 köy boşaltıldı
09:30 Asrın Hukuk Bürosu'ndan 'umut hakkı' için Bakanlar Komitesi’ne başvuru
09:15 Gabar’da kesilen ağaçlar TIR’larla askerlerin gözetiminde taşınıyor
09:14 Ahmet Şiray: Umut hakkına yönelik düzenleme yapılmalı
09:13 MSD Şam Temsilcisi: ABD’nin politikası HTŞ'yi cesaretlendiriyor
09:12 Avrupalı gençler: İlk adım Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü
09:11 Belediye tesisine yoğun ilgi: Yurttaşlar sayının artırılmasını istiyor
09:09 ‘Kawa’dan bugüne gelen bu mesleği devam ettirmekte ısrarcıyız’
09:09 İhsan Colemêrgî: Kürtlerin birliği bu süreci başarıya götürür
09:07 Yanlış şehirleşme sıcaklığı arttırıyor
09:05 Pastör Eyüp Badem: Barış bu topraklarda yeşerecek
09:05 İnfazı ertelenen hasta tutsak Hadi Elçiçek yaşamını yitirdi
09:03 Ekonomik krizin etkisi: Wan’da artık kıyafetler kiralanıyor
09:02 Eren Keskin: ‘Umut hakkı’na dair devletin adım atmama şansı kalmadı
09:01 ‘Türk ve Kürt anneleri barış için bir araya gelmeli’
09:00 25 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:55 88 Nobel ödüllü isimden uluslararası kurumlara mektup
08:30 BM Suriye raporu: Kadın ve kız çocukların kaçırılması soruşturmalı
08:03 Petrol kuyusunda patlama: 7 yaralı
24/07/2025
22:58 Macron: Filistin'i resmen tanıyacağız
22:37 Halk buluşmalarında 'devlet somut adım atsın' çağrısı
22:10 Munzur Festivali’nin ilk gününde 'Bijî Serok Apo' sloganı yükseldi
21:58 Êzidî Rîham Hecî, 11 yıl sonra DAİŞ'ten kurtarıldı
21:42 Selman Yakut, 10 yıl sonra memleketinde karşılandı
21:19 Muğla'daki çimento fabrikasına karşı dava açıldı
21:15 İdlip'te patlama: 12 kişi öldü
21:10 Metin Bakalcı: Yaralar sarılmazsa iyileşemeyiz
20:32 Wan’da 'Ji bo zarokan çîrokên rengîn' etkinliği
20:28 Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü önünde protesto: Bakan Yumaklı istifa etmeli
20:11 Êlih’te trafik kazası: İki kişi yaşamını yitirdi
20:00 Munzur Festivali’nde panel ve yürüyüş
19:54 Şirnex Ekoloji Derneği'nden Valiliğe: Yasağa talancılar dahil mi?
19:21 Akdeniz’de ‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ atölyesi
19:09 Emine Ocak Gazi Mezarlığı’nda toprağa verildi
18:44 Qamişlo’da Suriye’nin geleceğinde kadının rolü tartışıldı
18:27 İzmir'de orman yangını: 5 ev tamamen yandı
18:04 Gazze'de ölüm sayısı 59 bin 587’ye çıktı
18:01 Peyas Belediyesi’nin eski kayyımına ‘Dolandırıcılık’ cezası
17:56 Munzur Festivali’nde Veradardz Grubu'nun sahne alması yasaklandı
17:42 Sakarya yangını söndürüldü
17:39 Kadınlar aşureyi pay etti
17:22 Beşiri Cezaevi’nde sular akmıyor: Bulaşıcı hastalık riski var
17:07 Kurtulmuş'tan Özel'e 'komisyon' ziyareti
16:45 KESK: Yangına müdahale yetersiz
16:36 Kerboran'da keyfi elektrik kesintileri
16:04 Avrupalı gençlerden çağrı: Abdullah Öcalan serbest bırakılsın
16:00 Amedspor’un yeni sezon formaları satışa sunuldu
15:51 Fatma Tokmak için hastag çalışması
15:48 DEDAŞ’ın önünde oturma eylemi
15:37 Brezilyalı profesör: Kürt halkı barış içinde yaşamayı hak ediyor
15:32 İskenderun’daki sağlıkçılardan şiddet protestosu
15:21 Silopiya'da yangın
14:47 Faiz yüzde 43’e düştü
14:41 HDK ve DEM Parti Öcalan'la görüşmek isteyen gençleri kabul etti
14:16 Özerk yönetim ile HTŞ görüşmesi ertelendi
14:16 Ahlat Cezaevi’ndeki tutsaklara saldırı
14:08 GÖÇ-DER: Meclis’te kurulacak komisyonda yer almak istiyoruz
14:06 Yangın çıkar diye girişe kapatılan ormanlarda korucular kesim yapıyor
14:02 4 kişinin ifade dönüşü hayatını kaybettiği soruşturmada takipsizlik
13:57 Kürt şairlere ait beyitler kamusal alanda görünür kılınıyor
13:56 Gazeteci Yılmaz’ın cenazesi isim hatası nedeniyle günlerdir getirilemiyor
13:39 Zarokistanlarda kayıtlar başladı
13:36 İzmir ve Manisa'daki yangınlar kontrol altına alındı
13:34 Yargıtay Dedeoğulları Katliam Davası kararını onadı
13:24 Olaş'ın taziyesine kitlesel ziyaret
13:00 DEM Parti Kadın Meclisi: Özgürlüğü inşa etme sorumluluğunu üstlendik
12:32 Avrupalı gençler Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuruda bulundu
12:19 Munzur Festivali başladı
12:15 İşçi servisi kaza yaptı: 7 yaralı
11:58 10 kişinin hayatını kaybettiği yangın devam ediyor
11:52 88 Nobel ödüllü isimden Abdullah Öcalan’ın çağrısına destek mektubu
11:50 Cemil Bayık: Af değil, özgür ve demokratik yasalar istiyoruz
11:49 Rusya'da 49 kişiyi taşıyan uçağın enkazı bulundu
11:48 'Çöktürme Planı direnişle başarısız oldu'
11:28 Finansal güven temmuzda geriledi
11:23 Berivan Bahçeci: Mahallede, sokakta, evde barışı büyüteceğiz
11:19 Çocuk Köy Şenlikleri’nde çocuklar doyasıya eğlendi
11:08 Akdeniz Belediyesi kayyımı esnafları yerlerinden etti
10:48 Gazeteci meslek örgütleri: Sansür devam ediyor
10:18 Askerler kestikleri ağaçları traktörlerle taşıyor
10:08 Emine Ocak Galatasaray Meydanı’ndan uğurlandı
09:31 Ege'de orman yangınları: Karayolları kapandı
09:29 Cizre Devlet Hastanesi hakkında inceleme başlatıldı, müfettiş görevlendirildi
09:21 Telegram'da dijital torbacılık: 81 ile kuryeli teslimat
09:18 Şirnex’te su akmıyor, belediye reklam peşinde
09:16 Mexmûrlular: Onurlu bir şekilde topraklarımıza dönmek istiyoruz
09:16 Ekolojist Açıkgöz: Şirketlerin önü açıldı, maden ihracatı artacak
09:14 Abdülhamit yok ama sansürü yaşıyor!
09:13 Şap hastalığında tedbirsizliğin faturası besicilere kesildi
09:06 Miks’te yayla yolları yapılmıyor
09:05 Colemêrg Baro Başkanı: Özgürlük yasaları bir an evvel hayata geçirilmeli
09:04 Barış Anneleri Meclisi: Barış tek taraflı olmaz
09:03 Bazîd ile Mêrdîn’de ‘Süreç’ ve ‘Birlik’ konferansları
09:02 Hak ve hukuk örgütleri umut hakkı için AK Bakanlar Komitesi’ne bildirimde bulundu
09:00 24 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
00:09 Yangında hayatını kaybedenlerin isimleri belli oldu
00:06 Siweyda'da ateşkes bir kez daha ihlal edildi
23/07/2025
23:56 Rusya ve Ukrayna arasında esir takası yapıldı
23:17 Eskişehir'deki yangınlar hakkında soruşturma başlatıldı
23:05 Beyoğlu'nda bir binada patlama
22:52 SOHR: Siweyda’da bin 339 kişi yaşamını yitirdi
22:36 Halk buluşmaları sürüyor: Kürtler birlik olmalı
21:33 Bakırhan: Bu yolu barışla taçlandıracağız
21:14 Eskişehir'de 5 işçi ve 5 AKUT çalışanı yangında hayatını kaybetti
20:48 Heyva Sor a Kurd'dan Siweyda halkı için yardım kampanyası
20:44 Humus’ta şiddetli patlama
20:37 WHO: Gazze halkı kitlesel açlıkla karşı karşıya
20:29 Erdoğan: Hiçbir tuzak Türkiye'yi girdiği tarihi yoldan döndüremeyecek
19:46 Trump: Japonya'nın gümrük vergisi yüzde 15'e düşürüldü
19:23 Şirnex Baro Başkanı’nın durumu iyiye gidiyor
19:19 İzmir ve Manisa'da orman yangınları
19:17 Demokratik Birlik İnisiyatifi'nden Riha'da halk paneli
18:43 Koma Amed 30 yılın ardından Amed'de konser düzenleyecek
18:30 Ağır yaralı Kürt Kolber hayatını kaybetti
18:22 Rusya-Ukrayna arasındaki müzakerelerin 3. turu başladı
18:15 Tunç: Çocuk yargılamalarıyla ilgili yeni paketi Meclis'e sunacağız
17:59 Safranbolu’da orman yangını: Köy tahliye edildi
17:34 Ege Denizi açıklarında deprem
17:29 Akkuyu işçilerine TOMA'lı saldırı
16:57 Şırnak Valiliği’nden trajikomik bir yasaklama kararı
16:39 Avrupalı gençler Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuruda bulunacak
16:38 Çocuklardan maden yasasına karşı eylem: Geleceğimizi savunuyoruz
16:27 DEM Parti ve DBP aşiret kavgalarını sonlandırmak için hareket geçti
16:26 Özelleştirilen santralin parası şirkete geri ödendi
16:06 DEM Parti PM: Her ilde 'Barış ve Demokrasi Platformları' oluşturalım
15:41 Adana'da 'Kadın Kurtuluş İdeolojisi' atölyesi düzenlendi
15:12 Bahoz Zerdeşt’in taziyesine kitlesel ziyaret
15:10 Festival Komitesi'nden 'Kirmançkînin dışlandığı' iddiasına yalanlama
14:56 Siweyda’da bin 311 kişi hayatını kaybetti
14:40 Gabar’da orman kıyımı sürüyor
14:26 Toplu iş sözleşmesinde ortak mücadele çağrısı
13:17 Vesek ve Ertene'nin taziyesine kitlesel ziyaret
13:02 Emine Ocak Galatasaray Meydanı'ndan uğurlanacak
12:49 Elektrik akımına kapılan işçi yaşamını yitirdi
11:47 DEM Parti: Emine Ocak’ın mirası adalet mücadelemizde yaşayacak