Besê Hozat: Bu süreçle bütün Türkiye değişecek

img
HABER MERKEZİ - PKK’nin 12’nci Kongresi’nde alınan kararların ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ile pratikleşebileceğini vurgulayan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, “Savaşçıların elinden silahları ancak Önder Apo alır" dedi. 
 
PKK'nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" üzerine gerçekleştirdiği 12. Kongresi'nde alınan kararlar gündemdeki yerini koruyor. PKK, kongrede “çalışmaları sonlandırma” kararı aldı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, kongreye dair Medya Haber’de katıldığı özel programda değerlendirmelerde bulundu. 
 
Kürt hareketinin öncü kadrolarından 18 Mayıs 1977’de katledilen Haki Karer’i anarak değerlendirmelere başlayan Besê Hozat, “Haki Karer yoldaş sahsında bütün Mayıs ayı özgürlük, devrim şehitlerini saygı ve minnet ile anıyorum. Mayıs ayı şehitler ayıdır. İsmini de Haki arkadaşın şahadetinden alıyor. Heval Haki Reber Apo’nun ilk yol arkadaşıdır. Önderlik özellikleri olan, Önder Apo’yu en iyi, güçlü kavrayan arkadaşlardan biridir. Önder Apo’nun ‘Gizli ruhum’ diyerek tanımladığı bir arkadaş. Bu anlamda partileşmede Haki Karer arkadaşın anısına gerçekleşti. Onun çizgisine mücadele bu günlere geldi. Mücadele tarihimizde çok apayrı bir yeri var. Aynı gün 18 Mayıs’ta İbrahim Kaypakkaya’nın da şehadet yıl dönümüdür. Amed zindanında çok büyük bir direniş gerçekleştirdi ve vahşi bir şekilde katledilmesi sonucu şehit düştü. Haki arkadaş ve İbrahim arkadaş şahsından tüm Kürdistan, dünya devrim şehirlerini saygı ve minnet ile anıyorum” diye konuştu. 
 
‘ÇOK BÜYÜK DEĞERLER YARATTILAR’
 
Yaşamını yitirdiği PKK’nin 12’nci Kongresi’nde açıklanan PKK’nin öncü kadrolarından Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ilk yol arkadaşları olduğunu hatırlatan Besê Hozat, “Bu arkadaşlar büyük hakikat arayışçıları, yolcuları, hakikatin kendisidir. Mücadeleye çok büyük emekleri var. Çok büyük değerler yarattılar. Gerçekten bu yoldaşların çizgisinde mücadele çok büyük gelişmeler kaydetti. Önder Apo’nun da ifadesiyle; Barış ve Demokratik Toplum sürecinin de, sosyalizminin de esinleyici gücü olacaktır, arkadaşların çizgisinde bu mücadele mutlaka başarıya gidecektir. Bu yoldaşların büyük hayallerini demokratik toplum sosyalizmini gerçekleştirerek, bunu yaratarak mutlaka sağlayacağız. Hayalleri, özlemleri ve anılarına bağlı kalacağız. Şehadet ilanını halkımız çok güçlü bir şekilde karşıladı. Kürdistan’da ülke dışında çok büyük anmalar oldu, kitlesel katılımlar gerçekleşti. Halkımız büyük bir saygı, sevgi ve minnet ile andı ve yad etti. Bu anmalar çok anlamlıydı. Bu anmalar arkadaşlarımızın halkımızın gönlünde taht kurduğunu gösterir. Halkımız yoldaşlarımızın yarattığı değerlerin kendileri açısından da insanlık açısından da ne anlama geldiğin derinliğine kavramıştır. Anmalar sonrası iki arkadaşımızın aileleri bu anmaları kutlayan, selamlayan bir açıklama yaptı. Bu yapılan açıklamada gerçekten anlamlıydı. Son derece içerikliydi” ifadelerini kullandı. 
 
‘HEVAL FUAT HAKİKATİN KENDİSİYDİ’
 
Yaşamını yitirdiği açıklanan Ali Haydar Kaytan’ı anlatan Besê Hozat, şunları söyledi: “Fuat arkadaş 3 Temmuz 2018’de şehit düştü. Bir eğitim akademisinde eğitim verirken hava saldırısına uğradı eğitim yeri. Bir grup arkadaşla birlikte şehit düştü. Önderliğimizin ilk yol arkadaşlarındandır. Mücadele, emeği çok fazladır. Heval Fuat insanlık ve Kürt halkının vicdanıdır. Gerçekten hakikatin kendisidir. Bu anlamda yanlışa, kötüye öfkesi büyük; doğruya, iyiye, güzele de sevgisi derin olan bir arkadaştı. Her gelişme karşısında ‘acaba Fuat arkadaş nasıl düşünür? Nasıl değerlendirir?’ derdik. Hep görüşlerini merak ederdik. Özlerdik, yeri hep aranan arkadaştı. Hep gözlerin aradığı arkadaştı. En zor süreçlerde büyük bir moraldi, hayat enerjisi, güçtü. Bu anlamda bilinç, anlam, yaşam ve anlam gücüydü. Mücadele tarihimizde bambaşka bir yeri var. Bazı şehadetler var gerçekten yerleri doldurulmaz. Bu arkadaşlar da böyle arkadaşlardır. Bu arkadaşların anıları, özlemleri ve hayallerini gerçekleştirmek için çok büyük mücadele etmemiz gerekiyor. Ancak öyle onlara bağlılığımızı, gerçek yoldaşlığımızı ifade edebiliriz.” 
 
‘HEVAL RIZA’NIN ETKİLEME GÜCÜ YÜKSEKTİ’
 
Rıza Altun’un da değerli bir yoldaş olduğunu belirten Besê Hozat, “Çok kıvrak bir zekaya sahipti. Hep satır arlarını okuyan, kimsenin görmediğini görendi. Son derece zeki, deha diye bileceğimi bir yoldaştı. Örgütleme, etkileme gücü çok yüksekti. İkna yeteneği, kabiliyeti çok gelişkindi. Her şart ve koşulda moral vermeyi, motive etmeyi bilen, harekete geçirmeyi bilen bir yoldaştı. Fuat arkadaş ve Rıza arkadaş açısından da entelektüel, ideolojik düzeyleri çok derindi. Bu anlamda çok sayıda arkadaş eğitti. Büyük, derin anlamlı değerler yarattılar. Anılarına bağlı kalacağız. Mutlaka hayalleri ve özlemlerini gerçekleştireceğiz. Bunun mücadelesini vereceğiz. Birçok arkadaş iki yoldaşımız ile ilgili çok anlamlı değerlendirmeler yaptı. Gerçekten bütün bu değerlendirmeler arkadaşları çok güzel anlatıyor. Tam da anlatıldığı gibiydiler” dedi. Yaşamını yitiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in PKK’nin 12’ni Kongresi’nde anıldığını hatırlatan Besê Hozat, “3 Mayıs’ta yaşamını yitirdi. Çok değerli bir insandı. Halkların özgürlük ve eşitlik temelinde kardeşliğine inanan, bu uğurda canını veren, canını ortaya koyan bir insandı. Gerçekten Barış ve Demokratik sürecinin fedaisi, öncüsüydü. Çok büyük bir emeği var. Onu da saygı ve minnet ile anıyorum” şeklinde konuştu. 
 
KONGRENİN TOPLANMA ŞARTLARI
 
PKK’nin 12’nci Kongresi’nin toplanma şartları ve sonrasında yaşanan gelişmelere dikkati çeken Besê Hozat, “2024’ün sonunda başladı, 2025’te gelişmeler devam etti ve çok tarihi bir sürece girdik. Bölgede ve Ortadoğu’da 3’ncü Dünya Savaşı yoğunlaştı. Bölgenin dizaynı çok gündemde. Süreci bütün bu gelişmelerden kopuk ele alamayız. 3’ncü Dünya Savaşı’nın geldiği düzeyden, dünya, bölgedeki gelişmeler, hegemonik güçlerin bir biri ile savaşı, çelişkisinden, bölgedeki statükocu güçleri le yaşanan çatışmalarda halkların verdiği mücadeleden bağımsız ele alamayız. Bu anlamda kapitalist, emperyalist güçler köklü bir kriz yaşıyor, sistem sarsılıyor. Sistem yeniden kendini dizayn etme sürecinde. Bu bölge üzerinden geliştiriliyor. Gelinen aşamada 21’nci yüz yılın dengeleri, siyasi sistemi yeniden dizayn ediliyor. Bu anlamda bölge dizaynı İsrail’in güvenliği ve çıkarları temeline ele alınıyor ve o temelde yeniden düzenleniyor. Giderek İsrail bölgede hegemonik güç oluyor. ABD, İngiltere ve batının ciddi desteği tüm bölge üzerinden etkisi giderek artıyor. Bu gelişmeler doğrudan Kürtleri de etkiliyor. Kürtler de bu gelişmelerin, savaşın tam merkezindedir. Bütün bu güçlerin İsrail ve ABD başta olmak üzere Kürtler üzerinden ciddi hesapları, planları var. Bu dizaynda kendi çıkarları, İsrail’in güvenliği temelinden bir şekilde Kürtlere de yer vermek isteyen bir politika, strateji izleniyor. Tüm bu gelişmeler Türk devletini ciddi bir şekilde ürküttü. Özellikle devletin ‘beka’ kaygısını yaşayan devletin içindeki kesimlerde bu ciddi bir kaygıya yol açtı. 52 yılı bulan özgürlük mücadelesi Kürdistan ve bölge ve dünyada çok önemli değerler ortaya çıkardı” diye konuştu. 
 
‘KONGREYİ ÖNDER APO YÜRÜTTÜ’ 
 
Türkiye’nin tüm imha saldırılarına rağmen Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilemediğinin altını çizen Besê Hozat, “Bu planları boşa çıkmıştı. Çok büyük darbeler de yemişti. Hareket dimdik ayaktaydı. Bu gelişmeler ile hareketin dik duruşu, dinamik bir şekilde mücadeleyi sürdüren durumu kaygıları daha da derinleştirdi ve depreştirdi korkuları. Bu gelişmeler Önder Apo ile diyalog kurmalarına yol açtı. Devlet heyetinin tekrardan Önder Apo ile İmralı’da temasa geçmesine Önder Apo değer biçti. Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar oldu. Devlet Bahçeli devlet aklını temsil ediyor. Yüz yıllık imha ve inkar politikası Devlet Bahçeli çizgisi, zihniyetinde yürütülüyor. Böyle bir kişiden -sadece bir kişi değil, devletin yüz yıllık aklının temsili, kuruluş felsefesinin ideolojisini temsili- çağrının gelmesini Önderlik önemli buldu ve buna bir cevap verdi. Kürtler üzerinde de çok fazla plan var, herkes kendi çıkarı doğrultusunda bir strateji yürütüyor. Önderlik de Kürtlerin yarattığı bu değerlerin bu güçler tarafından halkların aleyhine kullanılmasını, değerlendirilmesini tabi ki istemiyor. Önder Apo büyük bir Kürdistan ve Türkiye yurtseveridir. Bu anlamda halkların çıkarları, özgürlüğü, demokrasisi temelinde hareket eden, yaklaşan; bu konuda hassasiyeti çok yüksek olan bir Önderdir. Bu süreci Önder Apo değerlendirdi ve bir inisiyatif geliştirerek hareket çağrı yaptı. Hareket bu çağrıya olumlu cevap verdi. Önder Apo hareketi bundan hareketi bundan hareketle çok köklü değişim ve dönüşüm süreci içerisine koymak istedi. Buna hareketin yaklaşımı da olumlu oldu. Bunun üzerine kongre 5-7 Mayıs tarihleri arasında toplandı. Bu kongreye Önder Apo’nun önemli perspektifleri oldu. Kongreyi Önder Apo’nun perspektifleri yönetti, yürüttü ve yönlendirdi. Bizimde kongre öncesi temel talebimiz ‘Önder Apo olmadan biz bu kongreyi toparlayamayız, ancak Önder Apo toplayabilir, yürütebilir ve yönlendirebilir’ demiştik. Bu karşılık buldu” ifadelerini kullandı. 
 
‘KARARLAR ÖNDER APO’NUN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ İLE MÜMKÜN’ 
 
“Önder Apo’nun kapsamlı perspektifleri kongreye ulaştı” diyen Besê Hozat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çeşitli tarzlarda Önder Apo’nun katılımı da sağlandı. Bu anlamda Önder Apo yeterli düzeyde kongreye katıldı ve yürüttü diyebiliriz. Kongrede bu perspektifler çerçevesinde çok kapsamlı tartışmalar yürütüldü. Kongrenin en temel kararı PKK’nin feshi, silahlı mücadele dönemini sonlandırması oldu. Bu kongrenin en temel kararıydı. Bununla ilgili kapsamlı tartışmalar yürütüldü. Bu sürecin yürütülmesi, PKK’nin silahlı mücadeleyi durdurma kararının uygulanma ve pratikleşmesi de ancak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne bağlı. Önder Apo’un özgür çalışır ve yaşar koşullarının sağlanmasına ve bu anlamda bu sürecin Önder Apo’nun yürütmesi ile ancak kararların pratikleşmesi mümkün olabilir. Bu sürecin bir parçası ve gereğidir. Bu olmaz ise olmaz bir koşuldur. Demokratik siyaset hakkının tanınması gerekiyor. Bu temelde yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Demokratik siyaset hakkı tanınmadan, yasal ve hukuki düzenlemeler, Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır koşulları olmadan, süreci Önder Apo yürütmeden; PKK’nin fesih, silahlı mücadeleyi durdurma kararının pratikleşmesi mümkün değil.”
 
‘İKTİDAR MEDYASININ DİLİ SÜRECİ ZEHİRLEYİCİ’
 
PKK’nin 12’nci Kongresi sonrası iktidara yakın ana akım medyada kullanılan dili eleştiren Besê Hozat, “Birçok tartışma var. Silah üzerinden çok iştahlı bir tartışma yürütüyorlar. PKK’nin aldığı kararların uygulanması Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne, özgür yaşar ve çalışır koşuların sağlanması, demokratik siyaset hakkının tanınmasın, yasal ve hukuki düzenlemelerin sağlanmasına bağlıdır. Mutlaka bunun sonuç alması içinde elbette demokratik, özgürlük, halkların eşitliğini garanti altına alan, Türkiye’de yaşayan tüm kesimlerin kimliklerini tanıyan demokratik bir Anayasa’ya ihtiyaç vardır. Önderlik ‘toplumsal sözleşme’ olarak tanımladı, Türkiye’de de böyle bir gündem var. İktidar bunu hep kendine yontmaya çalışıyor. Bu konuda AKP’nin, iktidarın yaklaşımı son derece ciddiyetsiz, oyalayan, ayak direten, ipe un seren, arabayı atın önün koyan şekilde. Bu deyimlerin hepsi aynı anlama geliyor. Durumun ciddiyetini AKP’nin içinde olduğu pratiği daha iyi kavraya bilmek adına bunu ifade etmek istedim. Oyalayan bir yaklaşım var. Zamana yayan bir yaklaşım var. Ayak direten bir yaklaşım söz konusudur. Bu konuda kongre sonrası tartışmalarda sürece ne kadar gayri ciddi yaklaşıldığını, zamana oynandığını, oyalama içinde olduğunu gösteriyor. Kongrenin kararı son derece nettir; fesih ve silahlı mücadele yöntemi sonlandırılmıştır, silahlı mücadele dönemine kongre kararı ile son verilmiştir. Fakat bunun uygulanması Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, demokratik siyaset hakkının tanınması, yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılması ilke mümkün olur. Kongre sonrası iktidar tarafından bununla ilgili ciddi adımlar atılması gerekirken, Önderliğin fiziki özgürlüğünden tutalım demokratik siyaset hakkımın tanınması, yasal ve hukuki düzenlemelere kadar çok gereksiz, yersiz bir şekilde bir silah tartışması almış başını gidiyor. Kongre zaten yaklaşımını ortaya koymuş, karar net, dünyaya bunu deklere etti. İrade beyanı var. Bu konuda sağlıklı bir gündemin yaratılmadığı ortaya çıkıyor. Bunu elbette hızla aşmak gerekiyor. Şu çok net; savaşçıların elinden silahları ancak Önder Apo alır. Bu da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, özgür çalışır ve yaşar koşullarının sağlanması ile mümkün olur. Bu insanlar (Gerilla) gelip ne yapacak?” diye sordu.  
 
‘GÜNDEMİ DOĞRU TARTIŞMAK GEREKİR’
 
Silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin alacağının altını çizen Besê Hozat, “Evet PKK silahlı mücadele dönemine son verdi, bunun kararını verdi, son verecek, silahlı mücadele yürütmeyecek ama silahlı mücadelenin yerine demokratik siyaset geçecek. İnsanlar gelip demokratik siyaset yapacak, demokratik toplumu örgütleyecek, demokratik toplum çalışmasında yer alacak. Her halde bu insanlar gelip kurbanlık koyun gibi kendini imhaya açık hale getirmeyecek,  zindanlara doldurulmayacak. Bu konuda yaklaşım son derece gayri ciddidir. Bu açıdan gündemi bu konuda doğru belirlemek ve tartışmak gerekir. Buda zamanın boşa harcanması anlamına geliyor. Bu zehirli dilden kurtulmak gerekiyor. Bu kadar ciddi bir sürecin içindeyiz. Bir bütün olarak Türkiye değişecek. Sadece Kürtlerde bir değişim olmayacak. Bir bütün Türkiye’nin değişmesi anlamına geliyor. Toplumu buna hazırlamak ve katmak gerekiyor. Bunda çok güçlü bir sahiplenme yaratmamız gerek. Bunu kim yapacak? Bunu siyaset, basın yapacak. Şimdi siyasetin dili de dil değil, basının dili de dil değil. Önder Apo da bu dili eleştiriyor. Basının dili savaş propagandasıdır. Sürekli savaşı kışkırtan, toplumu zehirleyen, milliyetçilik, ırkçılık harlatan, Kürt düşmanlığı yapan bir dil var. Bu dilin eşit, özgür temelde Kürt-Türk halklarının kardeşliği ile ne alakası var? Bu dil ile Türkiye’nin demokratikleşmesi sağlanamaz. Toplum Barış ve Demokratik Toplum’a bu şekilde hazırlanamaz. Toplumun katılımı bu şekilde sağlanamaz. Özel savaş kalemleri 24 saat bu dil ile toplumu zehirliyorlar. Bir de konuşan o tipler hiç değişmedi. Yıllarca Kürt düşmanlığı yapan, savaş rantçılığı yapanlar bu güne kadar televizyonda özel savaş yaparak; toplumu zehirliyorlar. Bu konuda bile bir düzenleme yok. Bu durum kimseye güven vermiyor, herkeste büyük bir öfke yaratıyor. Buna öfke duymayan yok. Bu gayri ciddi durumun aşılması gerekiyor” diye konuştu. 
 
‘SÜREÇ SAVAŞ RANTÇILARINI ORTAYA ÇIKARDI’
 
Savaştan nemalanan, savaş rantı yiyen kişilerin olduğunu vurgulayan Besê Hozat; “Bu süreç ne kadar rantçı olduğunu ortaya çıkardı. Meğerse sürülerce rantçı, savaştan beslenen kesim varmış. Bu süreç onları son derece rahatsız ediyor. Barış ve Demokratik Toplum süreci gerçekleşir, halkların özgürlüğü ve eşitliği temelinde bir kardeşlik olursa bu rantçıların cepleri boşalacak, rantçılar şatafatlı yaşamları olmayacak, ekranların karşısında çubuklar ile çirkin egolarını konuşturup kariyer yapamayacaklar. Bu süreç onlar açısından bitecek. Bunun için son derece hırçınlar, süreç karşıtılar. Halkların evlatlarının kanı üzerinden besleniyorlar. Bu sürecin gelişmesinden yana olan bir siyaset nasıl bu rantçıları günün 24 saati televizyonda konuşturuyor? Ağızlarından salya, zehir saçan bu rantçı, çete, savaş baronu, kandan beslenen bu güruhları nasıl konuşturuyorlar? Anladık ki Türkiye’de 50 yıllık savaş, 41 yıllık topyekun savaş süreci Türkiye’de ciddi bir çürümeye yol açmış. Ahlaki, siyasi, bir bütün olarak hayatın her alanından çürüme, ciddi bir yıkım yaratmış. Bunun içinde de sürülerce rantçı çıkmış. Savaştan, kandan, kaostan beslenen, ceplerini dolduran vicdanı, ahlakı ve duygusu olmayan, doğru çalışan bir beyni de olmayan bir sürü, güruh ortaya çıkmış. Bu süreç bunu da ortaya çıkardı. Kimin halkların kardeşliği, barış, demokrasi, adalet, eşitlikten yana olduğunu; kimin de kan emici, kandan, savaştan beslendiğini, ülke halk kaygısı olmayanları ortaya çıkardı. Gerçek demokrat ile faşist kafatasçı ortaya çıktı. Demokratik kesimlerde buna karşıda elbette ciddi eleştiriler var. Bu kesimleri daha çok yoğunlaştırmak lazımdır. Süreci zehirleyenleri de teşhir etmek gerekir. Çok ciddi bozucu bir rol oynuyor. Barış ve Demokratik Toplum sürecinin toplumsallaşmasının önünde en büyük engeli oluşturuyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘KÜRTLERİN İNKARCI SİSTEM İLE SORUNU VAR’
 
Besê Hozat, son dönemde muhalefete dönük saldırılar, muhalefetin sürece dair yaklaşımları, Barış ve Demokratik Toplum sürecine kadınların katılımı, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük süren saldırıları, Kürtlere dönük farklı yerlerde yapılan baskı ve tutuklamaların amacı, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın Türkiye ziyaretine dair şu değerlendirmelerde bulundu: “Baştan itibaren ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere -böyle birkaç rantçı, savaştan beslenen, adı parti ama aslında kontra (Zafer Parti, İYİ Parti) olan kendini muhalif olarak tanımlayanlar dışında- muhalefet partileri destek verdi, olumlu yaklaştı. Olumlu yaklaşımlar oldu. Yaklaşımları bu güne kadarda çok kötü değil. Fakat yeterli midir? hayır yeterli değil. Muhalefet içinde de rahatsızlığı olan, eleştirenler var. Bir kesim ‘Kürtler ile AKP anlaştı, CHP’yi laikliği tasfiye edecekler’ diyor. Bu değerlendirmeler çok akıl dışı. Böyle düşünenlere karşı insan gerçekten hayret ediyor. Eğer bunların niyetleri kötü değilse, farklı bir hesap peşinde değilse gerçekten tam bir cahiller. Nasıl böyle düşünebiliyorlar? Önder Apo’nun verdiği mücadele, geliştirdiği inisiyatif, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı bir bütün olarak Türkiye’yi, Demokratik Cumhuriyetin inşasını, Kürtler-Türklerin bir arada kardeşçe yaşamasını, halkların demokratik ortak yaşamını hedefliyor. CHP ve diğer muhalefetin de özgürce muhalefet yapacakları, mücadele edecekleri, iktidar mücadelesinde büyük ilerlemeler kaydedecekleri zeminin de köşe taşlarını döşüyor. Aslında bu sürecin en büyük katkısı; demokrasi, eşitlik, adalet mücadelesi verenlere oluyor. Bu süreci adeta sağlıksız tartışmalara sürükleyenler birçok şeyin olmasını da engeller, sürecin önünde de geçer. Bu iktidara can simidi olur, politikalarını besler. Buna düşmemek lazım. Bu yaklaşımlar yanlıştır. Kürtlerin Türkiye’nin sınırları, cumhuriyet, laiklik, bayrak ile bir sorunu yok. Kürtlerin sorunu; tekçi, baskısı, tek tipleştirici, inkarcı, faşist Türk devlet yapısı iledir. Bu zihniyet ile, Cumhuriyet anlayışı ile Kürtlerin sorunu var. Kürtler inkarcı, imhacı, tekleştiren, faşist cumhuriyet anlayışını ret ediyor. Kürtler Demokratik Cumhuriyet için çok ağır bedeller verdi. CHP bugün her yerde görkemli mitingler yapıyorsa bu on yıllardır bu kadar topyekun faşist saldırılar karşısında Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin verdiği mücadele, direniş sayesindedir. Bu ortamı da Kürtler ve demokrasi mücadelesi verenler oluşturdu. Bunu CHP’nin muhalefeti yapmadı. Bu güne kadar CHP iktidara karşı ciddi bir mücadele yapmadı. CHP, her zaman bu iktidarı en zor günde destekleyen, kurtaran, can simidi olan bir politika izledi. Bu kadar siyasetçi bugün zindandaysa CHP’nin iktidara verdiği destek sayesindedir. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına CHP’nin oyları ile karar verildi. Bu kadar sınır dışı operasyon yapılması, Kürt katliamlarına CHP’nin oyları ile karar verildi ve uygulandı. Tüm soykırım saldırıları böyle gelişti. Kayyım politikası muhalefetin izlediği politikanın bir sonucudur. CHP şimdi kendini böyle demokrasi havarisi gibi lanse etmeye çalışıyor. Ne alakası var? CHP bugün eylem, miting, yürüyüş yapabiliyorsa bu Kürtlerin, demokrasi güçlerinin her saldırı karşısında yılmaz direnişi ve mücadelesi sonucudur. Bunu görerek hakkını teslim etmeleri lazımdır.
 
SÜREÇ EN FAZLA CHP’YE KATKI SAĞLAR
 
Muhalefetin tavırları süreç karşısında çok olumsuz değil. Fakat daha cesur, radikal bir siyaset yürütebilir. Kürt sorununun çözümü, demokratik siyasete dönük daha güçlü bir yaklaşım ortaya koyabilir. Pratik adım atabilir. CHP, Meclis’te yetkilendirilmiş bir komisyonun kurulması, bu sorunu gündeme alan komisyonun kurulması için daha pratik adımlar atabilir. Evet, süreci desteklemesi olumlu bu pratik adımlara dönüşebilir. Önder Apo konusunda tecridin ortadan kalkması, İmralı işkence sisteminin lağvedilmesi, Önder Apo’nun özgür çalışır ve yaşar koşullarının yaratılması konusunda CHP ve muhalefet daha cesur yaklaşabilir. Önder Apo’nun muhataplığını kabul etmeli. Süreç ancak bununla gelişir. Kürtler Önder Apo’yu baş müzakereci ilan etmiş, kabul etmiş. Kürtlerin baş müzakereci olarak kabul ettiği Önder Apo’yu CHP muhatap olarak kabul etmezse, özgür çalışır ve yaşar koşullarının yaratılmasına destek vermez ise CHP bu süreci ne kadar doğru sahiplenir? Katılımı bu açıdan eksiktir. Açıklama ve tutum olumlu ama çok yetersizdir. Bu konuda daha cesur olabilir. Sürecin gelişmesi en fazla CHP’ye, muhalefete fayda sağlar. Demokratikleşen Türkiye CHP’nin çok dilendirdiği ve sahiplendiği demokratik hukuku beraberinde getirir. Bu; hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, adalet, özgürlük, eşitlik, getirir. CHP samimi bir şekilde bu değerleri savunuyorsa bu süreç bu sonuçları ortaya çıkarır. O zaman muhalefetin çok daha güçlü katılması gerekiyor. 
 
CHP İKTİDARIN TUZAĞINA GELMEMELİ
 
Buna karşı iktidarın muhalefete karşı ciddi saldırıları var. Tabi bu saldırılar kesinlikle amaçlıdır. Bu saldırılar ile iktidar muhalefette hep sürece karşı bir kuşku uyandırıyor. Muhalefetin komple sürecin içine katılmasının önün geçmeye çalışıyor. Bizim değerlendirmemiz öyledir. Bizde de bu ciddi kuşkulara yol açıyor. AKP, muhalefeti bertaraf etmeye çalışan, sürecin dışına atan, muhalefetin süreci sahiplenmesinin önüne geçen bir politika izliyor. Bu çok tehlikelidir. Muhalefet bunu görmeli ama süreç dışına da çıkmaması gerek. Bunun tersine iktidarın bu politikasını bozmak için daha fazla süreci sahiplenmeli. Bu önemlidir. Bu saldırıların temel amacı muhalefeti süreç karşıtı haline getirip, muhalefeti zayıflatmaktır. Muhalefeti Kürtler ve demokrasi güçlerinden koparıp karşı karşıya getirmek amaçlanandır. CHP buna gelirse baltayı kendi ayağına vurmuş olur ve büyük kaybeder. Muhalefetin büyük kazanması için bu sürece büyük sahiplenmesi gerekiyor. İktidarın muhalefet üzerinde uygulamaya çalıştığı politika ancak böyle boşa düşer. Bu konuda son derece bilinçli, politik ve ufku geniş yaklaşması gerekiyor. İktidarın tuzakların gelmemesi gerekiyor. 
 
KADINLAR BU SÜRECİN ÖNCÜSÜDÜR
 
Bu süreç gerçekten kadınların sürecidir. Barış ve Demokratik Toplum süreci kadınların kendi yaşamını kurduğu bir süreçtir. Demokratik Toplum; binlerce, on binlerce yıllık kadınların yarattığı kominal değerlerin günümüzde toplamıdır. Demokratik Toplum kadın toplumdur. Kadınların binlerce, on binlerce yılda yarattığı değerlerin toplamı, birikimi, yaşamıdır. Kadın bir bütün olarak bu sürecin merkezinde, kalbinde, yüreğindedir. Kadınlar bu sürecin merkezindir, bu sürecin öznesi, motor gücüdür. Önderliğimizin ifadesi ile ‘kadınlar bu sürecin öncüsüdür, kendisidir.’ Kadınlar bu süreci çok güçlü sahiplenmeli, öncülük etmeli, her yerde seferber olmalıdır. Bu konuda belli bir duyarlılık var. Özellikle Kürt kadınlar, Türkiyeli kadınlarda bu var ama bunu daha da güçlendirmek gerekiyor. Bir bütün olarak bu süreci Türkiyeli kadınlara anlatmak, kavratmak, güçlü bir şekilde katılımı ve sahiplenmeyi yaratmak önemlidir. Bu konuda Kürt kadın hareketi daha güçlü çalışmalı, mücadele etmeli, örgütlenmelidir. Dünyanın dört bir yanında, bölgede, Ortadoğu’nun dört bir yanında Kürt kadın hareketi çalışmalarını güçlendirmelidir. Dünyada ve bölgede kadınların sürece katılımı ancak güçlü bir çalışma, mücadele ile olur. Barış ve Demokratik Toplum sürecini anlatmalı yoksa mevcut dünya kadınlar açısından bir cehennem dünyasıdır. Her yerde savaş, şiddet, kaos, erkek egemenlik maddi uygarlık, erkek egemenlik yaşam, toplumsal kültür, zihniyet, sistem tamamen kadın soykırımı üzerinden kendini yaşatıyor. Sistem, kadını yok ederek, özünü boşaltarak, tüm değerleri yok ederek ayakta duruyor. Demokratik Toplum’da bunun alternatifidir. Bu katliamların önüne geçmek içinde, bu dünyanın demokratik bir dünya haline gelmesi içinde kadınları çok daha güçlü mücadele etmesi gerekiyor. Erkek uygarlığının günümüzdeki temsilcileri, aileyi ve ülkeyi yönetenler, cinsiyetçi kültürü üretenler her gün konuşuyor;  çoğalmaktan, aile kurmaktan, evlenmekten bahsediyor ve kadınları buna teşvik ediyor. Daha fazla nüfusun çoğalması erkek egemen sistemi besler. Bunun ne kadına ne de topluma bir faydası var. Kadın ve erkek özgürlüğü ve eşitliğine dayanmayan bir evlilik katliamdır. Kadın ve erkek özgürlüğüne dayanmayan bir evlilik tamamen bir katliam yeridir. Şuan da yaşanan odur. Her yerde katliamlar ve yıkım var. Bu erkek egemenlik maddi uygarlık gerçekten gezegenimizi yok etti, yaşamı çölleştirdi. Kadını kendine yabancılaşır hale getirdi. Demokratik toplum, barış süreci, demokratik toplum sosyalizmi demokratik özgür yeni bir yaşamın kuruluşunu, özgür bir örgütlenmeyi ifade ediyor. Bu konuda kadınalar, gençler, Aleviler, demokrasi güçleri, demokratik toplumun temel birleşeni, öznesidir. Bu yaşam onların, halkların, kadınların, gençlerin, emekçilerin yaşamıdır. Bunun içinde tüm kesimler bu sürece güçlü sahip çıkması gerek. Bu sürecin başarıya ulaşması için herkes seferber olmalı. Bunu iktidardan beklemek doğru değil. Onlar oyalama peşindedir. Bu süreç halklar açısından iktidara bırakılmayacak kadar kıymetli bir süreçtir.  İktidara bırakılırsa bu süreç heba olup gidecek. Buna yol vermemek için tüm toplumsal güçlerin birlikte hareket etmesi gerekir. Bu mücadele ile olur. Beklemek ve izlemek ile olmaz.
 
SAVAŞTA ISRAR DURUMU VAR 
 
Çatışmalarda saldırılarılar da devam ediyor. Savaşta bir ısrar durumu görünüyor. Bunu yapmamak lazımdır. Saldırılar sürdükçe Gerilla kurbanlık koyun değil, öz meşru savunmasını yapacak. Kimse kendisini imhaya dayatmaz. Buda giderek savaşı, çatışmayı yoğunlaştırır. Biz bu sürece ateşkes ile cevap verdik. Bundan da duyarlılık göstermeye devam edilecek. PKK’nin fesih ve silahlı mücadeleyi durdurma kararı, bu savaşta ısrarı da kamuoyuna bırakıyoruz. Herkes bu durumu değerlendirmeli. Kim ne istiyor? Kim savaş istiyor? Kim barış istiyor? Kim demokratik Türkiye istiyor? Kim savaştan, ranttan oluşan bir Türkiye istiyor? Her kes bunu bilmesi lazım. Saldırılar devam ettiği sürece öz savunma devam edecek. Yoğun bir saldırı ve savaş durumu yok, yoğunluk biraz azalmış durumda ama iç içe olunan bazı yerlerde ön cephelerde oluyor. Keşif tüm alanlarda oluyor, Kandil üzerinde de çok sık olmasa da keşifler var.
 
IRAK MAXMÛR’A DÖNÜK POLİTİKALARINDAN VAZGEÇMELİ
 
Maxmûr’a dönük saldırılar Sudani ve Erdoğan görüşmesi sonrası gerçekleşti. Böyle bir sürecin içinde Türkiye hala saldırı ve savaşta ısrar ediyor. Her gücü kendi politikasına getirmeye çalışıyor. Irak’ın yaklaşımını da baştan beri eleştiriyoruz. Irak kendi halklarının çıkarı temelinde hareket etmiyor. Savaştan, ranttan beslenen, Türkiye’deki iktidarın çıkarları doğrultusunda bir hareket etme söz konusu. Bunun Irak’a bir faydası yok. Irak bu süreci desteklediğini açıkladı, yetkililer gerekli katkıyı sağlayacaklarını belirtti. Irak katkı sağlayacaksa Maxmûr’a dönük baskı yapma, temsilcileri gözaltına almak değildir. Bu süreci desteklemek Türkiye’nin kirli politikalarına alet olmamaktır. Bu kirli politikalar süreci sabote etmeye dönüktür. Irak bunu bir parçası olmamalı; çözümün, Barış ve Demokratik Toplum’un bir parçası olmalı. Bunlar önemlidir. Maxmûr ile alıp veremedikleri nedir. BM’nin denetiminde bulunan bir mülteci kampıdır. DAİŞ’in çok ciddi saldırıları oldu, siviller yaşamını yitirdi. Daha DAİŞ saldırısı devam ediyor. Maxmûr halkı kendi tedbirini alacak tabi. Olası bir saldırı karşısında bir sığınağı olacak. Buna karşı alınan tedbirler neden sorun oluyor. Bunları ret ediyoruz, sürece bir katkısı yoktur. Irak sürece destek olmak istiyorsa bu politikalardan vazgeçmeli. 
 
ALMANYA İSTİKRARSIZLIK İLE KENDİNİ AYAKTA TUTUYOR
 
Almanya’nın da politikaları benzerdir. Almanya baştan beri NATO’nun temel gücüdür, Türkiye’nin verdiği savaşta da baştan beri yer aldı. Her türlü destek verdi. Rojava işgal saldırılarından Almanya’nın ciddi destekleri oldu. Almanya’nın tankları Êfrîn’e, Serêkanîyê’ye girdi. Bakûr ve Başûr’da da durum böyle. Almanya baştan beri Kürtler dönük kötü bir politika uyguluyor. Almanya bundan vazgeçmeli. Böyle bir süreç olurken sivil bir kitle örgütünün temsilciliğini yapan Yüksel Koç’un tutuklanması yanlış. Demokratik bir yaşam için mücadele eden birini tutuklamak ne anlama geliyor. Sürekli Türkiye’yi istikrarsızlık içinde tutarak, istikrarsızlık yaratarak kendi politikalarını dayatıyorlar ve kabul ettiriyorlar. Türkiye’den sürekli taviz alarak kendilerini ayakta tutuyorlar. Bunu görmek gerekiyor. 
 
TÜRKİYE KÜRT DÜŞMANI POLİTİKALARINI DEĞİŞTİRMELİ
 
Şam’ın yoğun görüşmeleri var. Suudi Arabistan’da da bir görüşme olmuştu, Erdoğan’da online katılmıştı. Sonra Macron ile görüştü. Türkiye’ye geldi. ABD Şam üzerindeki yaptırımları 6 aylığına askıya aldı. Mevcut Şam hükümetini meşrulaştırmaya dönük uluslararası bir politika var. Bu ortada. Giderek Şam hükümetini İsrail’e yakınlaştırma, İsrail ile ilişkileri normalleştirme, İsrail’in güdümünde bir Şam hükümeti oluşturma çabaları sürüyor. Giderek İsrail ve Suudi Arabistan’ın Suriye’de etkisi artıyor. Türkiye’de bu dizayn içinde olmak istiyor. Bunun için çalışıyor. Şara ile peş peşe görüşülüyor, Şam’a sefer üstüne sefer oluyor, Şam’da Ankara’ya sefer üzerine sefer yapıyor. Bu dizaynda yer almak için elinden geleni yapıyor. Türkiye Kürtlere dönük Kürt düşmanı politikalarını sürdürdükçe, Suriye’de de bu Kürt düşmanı politikaları sürdürdükçe Suriye’de yeri olmaz. Türkiye Suriye’de yer almak istiyorsa Suriye’deki Kürtlerin haklarını tanımak zorundadır. Yolunu oradan geçer. Kürt karşıtlığı Türkiye’yi Suriye’de kalıcı yapmaz. İstediği kadar çırpınsın, istediği kadar Şara ile görüşsün Suriye İsrail’in hegemonyası altın kalacak. İsrail bölgede hegemonyasını artıyoruz ve batı bloku bunu destekliyor. ‘Netanyahu’ya mesafe koydum, Trump Netanyahu’ya rağmen Suudi’de görüşmeler yapıyor’ hikayedir. İsrail’e karşı ABD, İngiltere bir politika yürütmüyor. Türkiye kendini kandırmasın. Şuanda ABD ve İngiltere İsrail’in Suriye’de ve bölgede hegemonyasını tesis etmek için çalışıyorlar. Suriye’ye dönük politikaları budur. Şara, açık olmada da İsrail ile İbrahimi anlaşmaları kabul etmiş. Türkiye gerçekten akıllı olmalıdır. Bu Kürt düşmanı politikalarından vazgeçmeli. Kürt düşmanlığı üzerinden Suriye’de bir çok Türkmen yaşıyor onların da haklarının önüne geçiyor. Kürtler Suriye’de kimlik sahibi olmasın diye Türkmenlerin haklarını inkar eden bir siyaset yürütülüyor. Geçici bir hükümet kurmuşlardı, Türkmen olan Başbakanı her gün çıkıyor ‘Suriye Arap Cumhuriyeti olmamalı’ diyordu. Türkmenlerin de hakları, örgütlülükleri, öz savunmaları olmasını savunuyorlardı. Şimdi belli ki onlara para yedirmişler, tehdit ile onlarda bir çıt yok. Bunun Türk milliyetçiliğinin neresine koyacaksın? Türk milliyetçisiyim diyen kişiler bunu savunuyor. Olacak iş değil. Türkiye Kürt düşmanı politikasında ısrar ederse Suriye’de ve bölgede en büyük kaybeden güç Türkiye olacak.”
 
 

Diğer başlıklar

23:15 Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali başladı
23:10 11 il için ‘sarı’ meteorolojik uyarı
23:05 Çin'de kimya fabrikasında patlama
22:59 Özerk Yönetim danışmanı, Suriye dosyası sorumlusuyla Almanya’da görüştü
21:52 ‘Demokrasi, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasıyla gelir’
21:43 Wan’da ‘Çîrokên Müzikal’ buluşması
21:32 Gözler DEM Parti-AKP görüşmesinde
21:24 Amed’de Kürtçe Kitap Günleri başladı
20:26 Sudan Sağlık Bakanlığı kolera salgınına karşı uyardı
20:20 Ege Denizi’nde 4.3 büyüklüğünde deprem
20:17 Özgür Özel, Ahmet Davutoğlu ile görüştü
20:09 DEM Parti - AKP görüşmesinde Yargı Paketi ile ilgili öne çıkanlar
19:31 AP ve DEM Parti heyeti Şengal’i ziyaret etti
19:24 AB'den 150 milyar euroluk ‘savunma’ planı
18:41 Vali korumasının çocuğa tecavüz ettiği ATK raporuyla kesinleşti
18:39 30 yıllın ardından tahliye edilen Altun’a kitlesel ziyaret
18:31 Uyuşturucuyla Mücadele Platformu'ndan bilgilendirme çalışması
18:14 SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara hakkında tahliye kararı
18:07 HDK İzmir: İşçilerle dayanışmamız kriminalize edilemez
17:34 Cizîr’de üç gün sürecek festivalin startı verildi YENİLENDİ
17:26 ETHA muhabiri Akgün gözaltına alındı
17:23 Gazze'de 54 bin kişi katledildi
17:16 DEM Partili Sevtap Akdağ çiçeklerle karşılandı
16:54 AKP ve MHP’nin Meclis Başkanı adayı Kurtulmuş
16:47 İran'da 1 ayda 170 kişi idam edildi
16:33 Erdoğan yeni anayasa için 10 hukukçu görevlendirdi
16:12 Efkan Ala'dan yeni anayasa açıklaması
15:52 Gazetecilerin yargılandığı dava ertelendi
15:46 Marmaris'te orman yangını
15:31 İtalya'dan Werîşe Muradi'ye onursal vatandaşlık
15:24 İstanbul Barosu'ndan duruşma öncesi dayanışma çağrısı
15:18 Amed’de 31 Mayıs’taki yürüyüşün hazırlıkları sürüyor
15:15 Bahçeli: Her şeyin bir vakti var ve o vakit yaklaşmıştır
15:02 ÇHD’lilerden mahkemeye: Pişmanlığı suçlulardan bekleyin
15:01 Kadınlardan kayyıma 'protokol iptali' tepkisi
14:17 Siyasilerin yanına konulan adli tutuklu yangın çıkardı
14:16 Sınır dışı edilen El Gazi için çağrı: Geri dönüşünü sağlayın
14:02 Madra'da maden kapasite artışına tepki
13:26 DEM Partili Sevtap Akdağ hakkında tahliye kararı
12:43 Bakırhan: Bu sürecin menziline demokrasi ve hukuku koyduk
12:37 DEM Parti’den MHP görüşmesine dair açıklama
12:24 DEM Parti ve MHP görüşmesi sona erdi
12:02 SGDF Eşbaşkanı Berfin Polat hakkında tahliye kararı
11:43 İBB Başkan Vekili Aslan hakkında soruşturma
11:28 DEM Parti ve MHP görüşmesi başladı
10:57 DEM Parti ve AKP görüşmesi tarihi netleşti
10:44 'Yasak kitap' davasında beraat
10:34 Şiddet faili Hebun Eker tutuklandı
10:06 İdris Şahin: İktidar hak ve özgürlükleri pazarlık konusu yapmadan adım atmalı
09:51 SES Eş Genel Başkanı: Barış toplum sağlığı için de önemli
09:48 'Organik' pazarda işler durgun
09:42 29 yıldır oğlunun kemiklerini arıyor
09:41 İnsan hakları savunucuları TMK'nin kaldırılmasını istiyor
09:18 Yazar Sever: 'Demokratik toplum' halklar arası köprü olabilir
09:17 Yasadışı bahis operasyonu: 8 şirkete kayyım atandı
09:12 Devlet kendi komisyonunun belirlediği rayiç bedeli az buldu
09:12 Avrupa’daki kadınlar inisiyatif kurdu: Sürecin öncüsü olacağız
09:11 30 yıl tutsak kalan Oral: Sürecin hızlı ilerletilmesi gerekiyor
09:09 Şengal Özerk Meclisi Eşbaşkanı: Asıl mücadele yeni başlıyor
09:06 Amed’de kadınlar 31 Mayıs’a hazırlanıyor
09:04 Wan'da şüpheli kadın ölümlerine 'intihar' kılıfı
09:04 'Süreç kadın fikriyatıyla ilerlemeli, eşit temsiliyet olmalı'
09:01 Mahkemeden emsal karar: Vali tüm eylem ve etkinlikleri yasaklayamaz
09:00 27 MAYIS 2025 GÜNDEMİ
26/05/2025
22:32 Dolapdere’de Güneş Dayanışma Evi açıldı
22:25 Vanspor-Elazığspor maçı yarıda kaldı
22:09 Hasta tutsaklar için çağrı: Reform süreci başlatılsın
22:03 Ankara’da ‘İmamoğlu’na özgürlük’ yürüyüşü
21:57 Özel’den ‘Free İmamoğlu’ açıklaması: DEM Parti’nin özel durumu vardı
21:02 Almanya'da 50’den fazla okul tahliye edildi
20:47 Sivas'ta maden ocağında patlama: 1 kişi hayatını kaybetti
20:27 Besê Hozat: Bu süreçle bütün Türkiye değişecek
20:07 Özerk Yönetim, Hol Kampı için Şam iktidarıyla anlaştı
19:57 ABD 'ateşkes' haberlerini yalanladı
19:52 İBB soruşturmasında 36 kişi hakkında tutuklama talebi
19:26 Bir sigara grubuna daha zam
19:23 Narin Güran cinayetinde verilen cezalar onandı
19:05 AKP Sözcüsü Çelik: Süreçte ortaya koyulan diyaloglar fevkalade sonuçlar doğurdu
18:10 DEM Parti, MHP ile görüşecek
17:59 Zehra Kınık Demir’e ödül gibi ceza!
17:31 ‘Genim Gêrano Elo’ kilamı yeniden aranje edildi
17:27 Emek Demokrasi Güçleri’nden Çiğli işçilerine dayanışma ziyareti
17:09 DEM Parti il binasına taşlı saldırı
15:58 'Çıplak arama' dayatması Tıp Dünyası'nda ele alındı
15:37 İzmir'de rektör atamaları protestosu
15:18 Tutsak Yaküt’ün tahliyesi 6 ay ertelendi
14:50 Êlih kayyımından kadın çalışanlara mobbing
14:49 AYM '3600 ek gösterge' düzenlemesini iptal etti
13:49 İHD Amed Şubesi: Süreç heba edilmemeli
13:34 Gülistan Kılıç Koçyiğit: Derhal hukuksal adımlar atılmalı
13:15 Amed'deki toplantıda 'Demokratik Kadın Konfederalizmi' vurgusu
12:51 Cizîr dosyası avukatı Demir: Beklentimiz hızlı ve hakkaniyetli bir karar
12:05 AİHM, Cizîr için Türkiye'den savunma istedi
12:02 Esenyurt'ta yangın
11:45 CHP kurultay davasında tedbir talebine ret
11:15 Siyasette hareketli bir hafta başlıyor
10:15 Venezuela’da seçim: Katılım yüzde 42, kazanan Maduro
09:48 'Zıplamayan Tayyipçi'ye tutuklama: Karar ifade hürriyetine aykırı
09:43 İBB soruşturmasında gözaltına alınanlar adliyeye sevk edildi
09:42 Öcalan: Bir isyanı bitiriyoruz, parlamento karar almadan nasıl olacak?
09:29 Keskin Bayındır: Meclis tatile girmeden inisiyatif oluşturulmalı
09:20 Valilik engeli nedeniyle onlarca hayvan öldü
09:06 Amed'de 'Kürt Kadın Parlamenterler Konferansı' yapılacak
09:05 Yüzde 92 engelli hasta tutsağın durumu kötüye gidiyor
09:04 CPT üyesi Osman: Saldırılar sürecin önünü tıkıyor
09:03 Sarıkaya: Özsavunmamız örgütlülüğümüzdür
09:02 DGD-KON Başkanı Daş: Kürt sorunu eşitlik temelinde çözülmeli
09:02 Hasta tutsağın avukatı: Hayatından endişe duyuyoruz
09:01 Laura Castel: Abdullah Öcalan serbest bırakılmalı
09:00 İran'da Kürtçe öğretenlere yargı tehdidi
09:00 26 MAYIS 2025 GÜNDEMİ
08:31 İsrail'den okula saldırı: En az 24 ölü
25/05/2025
21:43 Malta, Filistin’i tanımaya karar verdi
21:36 Konya’da bir kadın katledildi
21:30 Amed Kadın Emek ve Kültür Sanat Buluşması konserle son buldu
20:57 Kaypakkaya’nın mezarı iki kamerayla izlenmeye alındı
20:26 Açlık grevindeki hayvanseverler taleplerini dile getirdi
20:20 Felsefeci Alenka Zupancic’den Abdullah Öcalan’a destek
19:29 Uzman çavuş, babasını öldürdü
19:25 Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri göreve devam edecek
19:19 Bahar Şenliği’nde şarkı söyleyen Cem Akarsu tutuklandı
18:55 Bedrettin Akdeniz mezarı başında anıldı
18:42 KNK Kongresi sona erdi: Yürütme Konseyi üye sayısı artırıldı
17:54 ‘Kürtçe’ye dönük engel ve yasaklar kaldırılsın’
17:11 Barış paneli: Süreç bin yıllık stratejik bir ortaklık temelinde ilerliyor
15:40 Leyla Güven: Devlet adım atarak samimiyetini ortaya koymalı
14:12 Dêrsim'de kavga: Cemevi Başkanı Seyrek öldürüldü
14:10 30 yıllık tutsak Altun'a kitlesel karşılama
13:59 İzmir'de vapur seferleri iptal edildi
12:50 Tülay Hatimoğulları: Barışa sadece Kürtlerin değil 86 milyonun ihtiyacı var
12:18 TSP’den Yüksel Koç’un serbest bırakılması çağrısı
11:55 KNK Eşbaşkanlığı’na yeniden Ahmet Karamus ve Zeynep Murad seçildi
11:35 KNK’den ortak deklarasyon: Ulusal konferansla güçlerimizi birleştirelim
11:15 Öğrencilerin gündemi tutsak arkadaşlarının özgürlüğü için mücadele
10:26 İtalyan sağlık heyetinin Şengal ziyaretine engel
10:10 Bakırhan: Kardeşlik hukuku Meclis’teki pratiklerle vücut bulacak
10:02 Jin dergi 'Bedel, hafıza, direniş' kapağıyla çıktı
09:40 Riha Barosu Başkanı: Toplumsal barış için ‘umut hakkı’ uygulanmalı
09:33 Melda Onur: Meclis'teki komisyonda STÖ'ler de olmalı
09:12 ‘Yüzleşmeye’ çağrı romanı: Aram ile Leyla
09:10 Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü: Savcılar net bir şey söylemiyor
09:09 6 çocuğunu yitiren anne: Evlatlarımızı güzel günler görmek için toprağa verdik
09:08 Arjantin İşçi Partisi’nden Kane: Türkiye’de Kürtler özgür değilse kimse özgür değil
09:07 Kadınlar demokratik toplum için yerel yönetimleri tartıştı
09:06 Hacı Lokman Birlik'in annesi: Toprağımızda özgürce yaşamak istiyoruz
09:04 Amed Kadın Emek ve Kültür Sanat Buluşması: Bu tür etkinlikler artırılsın
09:01 Hasta tutsağın annesi: Yasal düzenlemeyle çocuklarımıza kavuşmalıyız
09:00 25 MAYIS 2025 GÜNDEMİ
24/05/2025
23:44 Kulîlkên Biharê çocuk korosuna yoğun ilgi
23:36 Ev ziyaretinde süreç konuşuldu