HABER MERKEZİ- İHD ve kayıp yakınlarının Amed, Êlih ve Colemêrg’te düzenledikleri eylemlerde, Meclis’te kurulan komisyona zorla kaybettirilenlerin akıbetini ortaya çıkarma çağrısı yapıldı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla Amed, Êlih ve Colemêrg’te düzenledikleri eylemlere bu hafta da devam etti.
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle sürdürdükleri eylemin 861’inci haftasında Amed’in Rêzan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Kayıp yakınları açıklamaya ellerinde kayıplarının fotoğraflarıyla katılırken, alanda kayıpların fotoğraflarının olduğu pankart açıldı.
İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na zorla kaybettirilenlerin akıbetinin ortaya çıkarılması konusunda adım atması çağrısında bulundu. İHD Amed Şubesi Kayıplar Komisyonu Üyesi Berfin Elçi, Amed’in Hêne (Hani) ilçesine bağlı Hurê köyünde 15 Ağustos 1994’te gözaltında kaybedilen İbrahim Kartay’ın hikayesini okudu.
İbrahim Kartay’ın okunan hikayesi şu şekilde: “1965 Licê doğumlu İbrahim Kartay, Hênê ilçesinin Hurê köyünde ikamet eder. Evli ve üç çocuk babası olan Kartay’ın köyüne 15 Ağustos 1994 tarihinde askerler tarafından baskın düzenlenir. Askerler, köylüleri meydanda toplayıp, köyü boşaltmalarını ister. Köylülerin eşyalarını almalarına izin verilmeden evler yakılmaya başlanır. Köylülerin geçim kaynağı olan hayvanlar da silahlarla taranarak öldürülür. Köy çıkışında eşini bekleyen Salime Çakır’a köylüler eşinin gözaltına alındığını söyler. Çocuklarıyla komşu köye sığınan Salime Çakır, eşinden haber alma umuduyla 10 gün bekledikten sonra kayınpederi ile birlikte Hêne’ye giderek Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Savcılıktan haber alamayan aile, Hani Jandarma Karakolu’na gider. Karakoldaki yetkililer aileye ‘İbrahim Kartay gözaltına alınmadı’ cevabını verir. Bir süre sonra baba Kadri Kartay tekrardan karakola gider fakat karakoldaki kişiler tarafından kendisine ateş edilir ve oğlunun bir daha sormaması için tehdit edilir. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kalır. Gözaltına alınırken ve gözaltında tutulurken insanlar tarafından görülmesine rağmen gözaltına alındığını inkâr edilen İbrahim Kartay’dan bir daha haber alınmaz.”
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
ÊLIH
İHD Êlih Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 697'nci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra faili meçhul cinayetlerde kaybedilen yurttaşların aileleri de katıldı.
Bu haftaki eylemde, 10 Ağustos 1994’te merkeze bağlı Zorava (Soğuksu) köyünde ikamet ederken, gece sivil giyimli uzun namlulu silah taşıyan 4 kişi tarafından evlerinden alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan İbrahim Çelik ile oğlu Edip Çelik’in akıbeti soruldu. İHD Êlih Şube Yöneticisi Erkan Kolaldıran, İbrahim Çelik ve Oğlu Edip Çelik’in hikayesini İbrahim Çelik’in eşi Medrese Çelik’in anlatımıyla şöyle dile getirdi:
‘‘Eşim İbrahim Çelik ve oğlum Edip Çelik Êlih Merkeze bağlı Zorava köyünde ikamet ederken Ağustos 1994 tarihinde akşam saat 20:00 sularında sivil giyimli uzun namlulu silahlı 4 kişi evimize gelerek eşim İbrahim ve oğlum Edip’i sordular. Eşim ve oğlum dışarı çıkıp onlarla görüştükten sonra birlikte bahçeye indiler. Bahçede konuşurlarken ben de onlara bir şeyler ikram etmek için içeri girdim. 15 dakika sonra bahçeye indiğimde kimseyi bulamadım, komşulara sordum onlardan da gören olmamıştı. Ertesi gün Batman İl Jandarma Karakolu’na gidip yazılı başvuruda bulundum. Dünden beri eşim ve oğlum kayıp onlardan bir haber alamadım. Gözaltında olup olmadığını sordum. Bana verilen cevap ‘İbrahim ve Edip Çelik bizde gözaltında değiller, bu isimdeki kişileri görmedik’ dediler. O günden beri eşim ve oğlum kayıp, sağ veya ölü kendilerinden bir haber alamadım. Kaybettiklerimize ait birer mezarları olsa belki kabullenirdim bu acıyı. Maalesef acımız ilk günkü gibi taze”
Kolaldıran, Aile’nin daha sonra olayla ilgili Hizbullahçıların isimlerini vererek savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, ancak yapılan bütün başvuruların sonuçsuz kaldığını söyledi.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
COLEMÊRG
Colemêrg’de kayıp yakınları, eylemlerinin 187’incı haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede”, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartları ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
İHD Colemêrg İHD Eşbaşkanı Ozan Akbaş, 1994’te Gever’de gözaltında katledilen Abdullah Kançi’nın akıbeti soruldu.
1994 yılında hayvanlarını otlatmak için köyünden çıkan Abdullah Kançi’nin bölgede operasyon yürüten Bolu Komando Tugayı’na bağlı askerler tarafından gözaltına alındığını söyleyen Ozan Akbaş, O günden sonra kendisinden bir daha haber alınamadığını belirtti. Ozan Akbaş, “Ailesi ve köylüler, günlerce, haftalarca, aylarca onun akıbetini sordu, resmi makamlara başvurdu. Ancak tüm başvurular “kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle sonuçsuz bırakıldı. Abdullah Kançi’nin cansız bedeni, ağır işkence izleri, kesilmiş ayaklar ve yanıklarla bulundu. Bu vahşet, yalnızca bir insanın yaşam hakkının elinden alınması değil, aynı zamanda işkence ve kötü muamele yasağının en ağır ihlalidir. Aradan geçen 31 yıla rağmen, olayın sorumluları yargı önüne çıkarılmamış, dosya cezasızlık duvarına çarpıp durmuştur” ifadelerini kullandı.
Gözaltında kayıp ve faili meçhul cinayetler, insanlığa karşı suç kapsamında olduğunu vurgulayan Ozan Akbaş, “Bu suçlarda zamanaşımı olmaz. Adalet, ancak etkin, bağımsız ve tarafsız bir yargı süreci ile sağlanabilir. Taleplerimiz açıktır; Abdullah Kançi’nin gözaltında katledilmesine ilişkin dosya derhal yeniden açılmalıdır. Olayın sorumluları tespit edilerek adil bir yargılama süreci başlatılmalıdır. Cezasızlık politikalarına son verilmeli, benzer ihlallerin tekrarlanmaması için devlet gerekli yasal ve kurumsal adımları atmalıdır. Bizler kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak, Abdullah Kançi’nin ve tüm kayıplarımızın akıbeti ortaya çıkana, failler yargı önünde hesap verene kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Hakikat ortaya çıkmadan adalet sağlanmadan barış mümkün değildir” dedi.