İZMİR - EGEÇEP Eş Sözcüsü Av. Arif Ali Cangı, Akbelen'deki zeytinliklere yapılan saldırının durdurulamaması durumunda tüm zeytinliklerin talana açık hale geleceğini belirtti.
Maden ve enerji şirketlerinin önünü açmak amacıyla hazırlanan ve 24 Temmuz'da yayımlanarak yürürlüğe giren 7554 Sayılı Kanun ilk olarak zeytinlikleri hedef aldı. Muğla Milas'da Akbelen Ormanı içinde yer alan zeytinlikler Yeniköy-Kemerköy Enerji Şirketi tarafından yerlerinden taşınmaya başlandı. 15 Eylül'de bölgeye asker eşliğinde giren şirket yetkilileri, köylülerin direnci sonrasında bir kaç ağaç sökerek, bölgeden ayrıldı. Fakat ekolojistler yasanın yürütmesinin durdurulmadığı sürece başta Akbelen olmak üzere tüm zeytinliklerin maden ve enerji şirketlerinin tehdidi altında olduğunu belirtti.
Kanuna karşı 77 yurttaş tarafından 18 Ağustos'ta Danıştay 8'inci Dairesi'ne açılan yürütmeyi durdurma davasından halen sonuç çıkmazken, şirketler ise zeytinlikleri talan etmek için gün bekliyor.
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Eş Sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı, Akbelen ile başlayan ve tüm zeytin ağaçlarını tehdit eden sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
7554 Sayılı Kanunun maden ve enerji sektörünün önündeki tüm engelleri ortadan kaldıran "Süper izin yasası" olduğunu vurgulayan Cangı, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin etkisiz hale geldiğini, maden şirketlerinin tüm izinlerinin Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından alındığını ve onlara dikensiz bir gül bahçesi sunulduğunu kaydetti. Bu yasanın içinde tartışacak çok yön olduğunu vurgulayan Cangı, "En çarpıcı olanı da Maden Kanunu'na eklenen geçici 45'inci Madde. Adrese teslim, kişiye özel bir düzenleme. Bununla Milas ve Yatağan'da krokiler çizilmiş zeytinlikler sökülüp başka yere taşındı ve oralar madenciliğe açıldı. Zeytincilik Kanunu ciddi olarak aşındırılmış olsa bile 20'inci maddesinde zeytinlerin üremesine engel olacak toz ve benzeri üreten faaliyetlere 3 kilometre yarıçapında izin verilmiyor. Bu düzenleme zeytinleri koruduğu gibi çevrenin korunması anlamında elimizde önemli bir silahtır. Bunu etkisiz hale getirmek için zaman zaman çabalıyorlar. Yatağan ve Milas için özel olarak çıkarılan kanun ile bu madde aşındırıldı" dedi.
'SIRA ÖZEL MÜLKLERE GELECEK'
Yasayı hazırlayanların da kabul edenlerin de anayasaya aykırı davrandıklarını belirten Cangı, yasa yürürlüğe girdikten sonra iptal davası açıldığını fakat iptale kadar uygulanan tüm işlemlerin geriye döndürülemez olduğunu aktardı. Bu süreçte şirketlerin oldu-bitti ile zeytinleri yerlerinden sökebileceğini dile getiren Cangı, "Yatağan ve Milas'da zeytinleri sökülecek olan 77 yurttaş ile 18 Ağustos'ta bir dava açıldı. Davada geçici 45'inci maddenin iptalini ve yürütmeyi durdurma kararı verilmesini istedik. Aradan 1 ay geçmesine rağmen, Danıştay 8'inci Dairesi ilk incelemeyi tamamlayamadı. Sürekli olarak daha çabuk karar çıkması için çabalarken, pazartesi günü Akbelen'de zeytinlerin bir kısmı söküldü. Aynı gün tekrar başvuru yaptık. Bu başvuru da halen incelemede. Karar gecikmesi durumunda yürütmeyi durdurma kararı verilmesinin bir anlamı kalmayacak. Şu an şirket satın aldığı ya da daha önce kamulaştırılan yerlerdeki zeytinlere müdahale etti. Bundan sonra sıra özel mülk olan zeytinliklerin acele kamulaştırılması ve zeytinlerin sökülmesi olacaktır” diye belirtti.
'HERKESİ İLGİLENDİRİYOR'
Yaşanan durumun sadece Muğla'yı ilgilendiren bir sorun olmadığına dikkati çeken Cangı, yasa iptal edilmediği durumda bir sonraki hamlenin; Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik'in 20'inci maddesinin değiştirilmesi olacağını vurguladı. Böylece geçici yapılan işlerin temelli hale geleceğini belirten Cangı, "Zeytin gıda krizine çare olacak en önemli gıdalardan bir tanesidir. Geldiğimiz aşama itibariyle iklim krizi ve beraberinde gelen gıda krizini göz önüne alındığı zaman gıdaya ihtiyacı olan her insanın sorun etmesi gereken bir konu. Enerji, madene olan ihtiyaçla gıdaya olan ihtiyacın karşılaştırılması gerekir. Kaldı ki yürütülen madencilik faaliyetleri en az enerji üreten linyit madenciliği ve termik santraller de küresel iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden bir tanesi. Bir yandan doğal ortam yok oluyor, insanlar yerlerinden ediliyor, geçim kaynakları yok ediliyor, zehirlenip hasta oluyorlar. Bir yandan da çalışan termik santraller ve maden ocaklarıyla, iklim krizi derinleşmeye, dünya hastalanmaya devam ediyor. Gelecek kuşaklara bırakılacak yaşanabilir bir dünya kalmayacak bu gidişle. O nedenle herkesin sorumlu davranması gerekiyor" diye konuştu.
'VARLIK YOKLUK MESELESİ'
Artık varlık yokluk mücadelesi verildiğini kaydeden Cangı, "İkizköy'deki mücadele başarıya ulaşırsa, oradan oluşacak sinerjiyle tüm dünyadaki yaşam alanlarının korunması mücadelesi güç kazanacaktır. Bu hem zeytinlerin hem de ekosistemin korunması açısından hem de birazcık hukuk güvenliği kalmışsa onun da yok edilmemesi açısından son derece önemli bir süreç. Danıştay ve AYM'yi görevini bir an önce yapmaya çağırıyoruz. Meşru bir karar olmadığı sürece direnmekten başka çare yok, İkizköylüler de onu yapmaya çalışıyor. Barış ortamının sağlanabilmesi için mutlaka hukuksal denetimin sağlanabilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
MA / Tolga Güney