Kürt kadınların mücadelesi özgürlük vadediyor

  • kadın
  • 09:00 20 Kasım 2025
  • |
img

AMED - Kürt kadın hareketini farklı kılanın kadın özgürlük çizgisinde gelişen yeni yaşam iddiası olduğunu belirten Sabahat Tuncel, “Burada kadınlara başka özgürlük vaadi ve özgürlük daveti var. Heyecanlandıran da bu" diye belirtti.

Kadın mücadelesinin en dinamik kesimlerinden olan Kürt kadınlar, verdikleri kimlik ve eşitlik mücadelesini 1919 yılından bugünlere getirdi. Direnişin öncüsü ise "Jin jiyan azadî (Kadın yaşam özgürlük)” felsefesi oldu. 1919’da Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti ile başlayan, 1970’lerde Devrimci Demokrat Kadınlar Derneği (DDKAD) ve 1987’de Yekitiye Jinen Welatparezên Kurdistan (YJWK), 1991’de Yurtsever Kadınlar Derneği ile sürdürülen mücadele,  90’lardaki baskı ve yasaklara rağmen 2000’li yıllarda özgün örgütlenmeyle 21. yüzyıla damgasını vurdu.
 
İlk özgün örgütlenmelerine Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) çatısı altında giden Kürt kadınlar, 2015’de Özgür Kadın Kongresi’nin (Kongreya Jinên Azad’ın-KJA) kuruluşunu ilan etti. 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe teşebbüsünün ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile KJA’nın kapatılmasının ardından 20 Kasım 2016’da Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) ile yola devam edildi. Bu yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü “Bi civaka demokratîk ber bi jiyana azad a bê tundî ve (Demokratik Toplumla Şiddetsiz Özgür Yaşama)” şiarıyla karşılayan TJA, ayrıca mücadelelerinin 9’uncu yılına girdi. 
 
TJA üyelerinden Sabahat Tuncel, hem TJA'nın kuruluş yıldönümü hem de 25 Kasım dolayısıyla mücadelenin yarattığı değişim ve dönüşüme dair sorularımızı yanıtladı.
 
 
Kürt kadınların, Türkiye ve Kürdistan’daki çatı örgütlenmesi olan TJA’nın devraldığı mücadele geleneğini anlatır mısınız? DÖKH’ten bu yana nasıl bir süreç gelişti?
 
Kürt kadın hareketinin 90'lı yıllardan bugüne legal demokratik sahada bir örgütlenme deneyimi var. Belki bağımsız kadın örgütlenmesi olarak değil ama siyasi partide, DÖKH’e gelene kadar bir dizi mücadele deneyimi var. İlk çatı örgütlenmemiz DÖKH. Daha önce platform ya da koordinasyon şeklinde bir araya gelme durumu oluyordu. İlk bağımsız kadın örgütlenmesi diyebileceğimiz Yurtsever Kadınlar Derneği 91'de İstanbul merkezli olarak açıldı ama çok uzun ömürlü olmadı. Daha sonra siyasi partide kadın komisyonu, kadın kollaşması, kadın meclisleri şeklinde devam eden bir süreç var. Yine Dicle Kadın Kültür Merkezi, MKM'de kadın sanatçıların özgün grupları oluşturduğu çalışmaları, siyasi parti de Gökkuşağı Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği, belediyelere bağlı kadın merkezleri gibi bir dizi deneyim var Kürt kadın hareketinde. Ama esas itibariyle 2003 yılında bütün sendikalarda, siyasi partide, bağımsız kadın örgütlenmesinde yer alan bütün kadınlar tarafından, kadın özgürlük çizgisini ortaklaştıracağı ve bulunduğu her alanda kadın özgürlük çizgisini geliştirmek üzerine DÖKH çatısı altında bir örgütlenme yapıldı. Daha sonra DÖKH 2013 yılında kendini feshetti. KJA'nın kuruluşuyla birlikte kendisini yeni bir formata dönüştürmüş oldu. 2016 yılında bütün kurumlarımıza yönelik büyük bir saldırı yaşandı. Hem kayyım rejimi devreye konuldu hem de kurumlarımız kapatıldı. O günden sonra 2016 yılında da KJA geleneği TJA ile devam etti.
 
Kürt kadınlar bir yandan inkar, imha ve asimilasyon politikasına karşı mücadele ederken diğer yandan da erkek egemenliğine, partiyarkadan kaynaklı sorunlara karşı çözüm ve politika üreten bir yerde gelişti. Kadın özgürlük çizgisi sadece bağımsız kadın örgütlenmelerinde değil, bütün karma örgütlerde bir politikaya dönüştü. 
 
 TJA, 20 Kasım 2016 tarihinde kuruldu. TJA’nın var olan mücadeleye katkıları neler oldu? Nasıl bir yol kat etti?
 
Kürt kadınlar bir yandan Kürt halkına yönelik inkar, imha ve asimilasyon politikasına karşı mücadele ederken, Kürtlerin varlık mücadelesi içerisinde yer alırken diğer yandan da erkek egemenliğine, partiyarkanın baskısı altında olmaktan kaynaklı sorunlara karşı çözüm, politika üreten bir yerde gelişti. ‘Kadın özgürlük’ çizgisi diye ifade ettiğimiz bu çizgi, sadece bağımsız kadın örgütlenmelerinde değil, bütün karma örgütlerde bir politikaya dönüştürüldü.  Bu açıdan örneğin yerel yönetimlerde sadece hizmet alanı değil aynı zamanda ‘kadın özgürlük’ çizgisinin gelişmesi konusunda politikalar oluşturuldu. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeden tutalım, kadının sorunlarıyla ilgilenecek, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve caydırıcılığı konusunda bazı tedbirler alındı. Kadın sığınma merkezleri, kadınların gelip başvurabileceği alanlar yapıldı. Yüzde 25 olan HADEP’te başlayan kota sistemi, DEM Parti’ye gelene kadar eşit temsil ve eşbaşkanlık sistemiyle birçok kazanıma yol açtı. TJA bu deneyimi daha da ilerletmek, geliştirmek konusunda bir mücadeleyi geliştirdi. Tabii sürecin gelişmesi, Kürt sorununun geldiği düzey, Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, Rojava Devrimi, İran'da ‘jin, jiyan, azadî’ serhildanları bütün bunlar esas itibariyle demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma dediğimiz paradigmanın toplumsallaşması ve kadın özgürlük çizgimizin bir sistem haline gelmesi konusunda verilen mücadeleydi. Bu konuda mümkün oldukça siyasal, sosyal, kültürel, sportif her alanda kadınların örgütlenmesi ve özgürlük sorununu eşitlik talebini çözmesi konusunda bir mücadele hattı devralındı. Bu önemli. 2013-2015 sürecinde sürdürülen diyalog ve müzakere sürecinin bitirilmesiyle, koyu faşizm koşullarında kadınları savunmasız bırakan bir dizi karar alındı. İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı. Kadınlar daha çok eve kapatıldı. Kürt karşıtı politikalar derinleşti. El-Kaide, DAİŞ gibi cihadist gruplara verilen destek; aslında ideolojik politika olarak da kadın özgürlüğüne yönelik bir saldırıya dönüştüğü dönemde; kadın özgürlük çizgisini temsil eden TJA’nın varlığı, topluma da kadınlara da nefes aldıran bir durumda.
 
Yine Kürdistan coğrafyası dört ulus devletin sınırları arasında parçalandığı için Kürtler arasında birlik önemli bir konu. TJA aynı zamanda hem bu dört parça Kürdistan’daki kadınların hem diasporada hem de dünyada yaşayan Kürt kadınların ulusal demokratik birliğini sağlamak, kadın öncülüğünde bunu geliştirmek için çeşitli eylem, etkinlik, buluşma, dayanışma çalışmaları yapıyor. Esas itibariyle önünde çok yönlü program var. Yani bir yandan kadın özgürlük çizgisini geliştirme, bir yandan Kürt halkının özgürlük sorunu çözme, bir yandan Ortadoğu, dünya halklarının eşit özgür yurttaşlık temelinde bir arada yaşayacağı bir yaşamı mümkün kılmak için barış mücadelesi, özgürlük mücadelesi yürütme gibi misyonu var.
 
Bu mücadele neden kriminalize edilmeye çalışılıyor, bu durumda devleti rahatsız eden nedir?
 
Bu çok doğal aslında. Çünkü şu an erkek egemen kapitalist sistemin temsilcileri ile kadın özgürlük çizgisini savunan ve bunun mücadelesini yürütenler arasında bir çatışma ve çelişki var. Sonuçta iktidardakiler kadın özgürlük çizgisini kendisine tehdit ve tehlike olarak görüyor. O açıdan da saldırı ve baskı altına alıyor. Zaten kadın özgürlük meselesi aynı zamanda ideolojik bir mesele. Erkek egemenliği devletin tüm kurumlarında kendisini örgütlemiş durumda. Bugün ‘erkek-devlet şiddeti’ diye kadınların somutladığı şey aslında öyle soyut bir şey değil, somutta toplum üzerinde bir baskı aracına dönüşmüş bir durum. Üstten erkek egemenliği dayatılıyor, kurumsallaştırılıyor. Kadınlar bu kurumsallaştırılmış patriyarkanın, erkek egemenliğinin baskısı altında nefes almaya çalışıyor ve bunun için kendine özgürlük alanları yaratmaya çalışıyor. Bu devrimsel bir şey. Yani kadınların mücadelesi de ideolojik bir mücadele. İdeolojik olarak kadın özgürlük çizgisini esas alan bir nokta. Doğal olarak bu egemen sistemin temsilcilerinin, kadın özgürlük çizgisine yönelik baskı politikalarıyla yaklaşmasına neden oluyor. Burada önemli olan şey şu; kadınlar ne kadar örgütlenirse, ne kadar kendisini güçlendirirse o kadar sistemi değiştirip dönüştürebilirler. En nihayetinde bu bir mücadele.
 
Örneğin; eşbaşkanlık sistemi, kota sistemi. Türkiye'de ilk biz bu kadar ısrarlı ve kararlı uyguladığımız için, diğer siyasi partiler uyguluyor ama devlet bir şekilde eşbaşkanlığı yasal olarak düzenlemek durumunda kaldı. Fiili olarak uygulanan yerel yönetimlerde henüz eşbaşkanlığı kabul etmese de, siyasi partilerde ve diğer kurumlar isteseler bu eşbaşkanlık sistemini uygularlar, uygulayabilir. Bu fiili olarak başladı. Bunu yasal çerçeveye almak durumunda kaldı. Kendi sistemine entegre etmeye çalışıyor. En nihayetinde kadın özgürlük mücadelesi de böyle. Yani kadınların mücadele talepleri, bunu toplumsallaştırması; iktidarın, devletin de bu buna karşı bazı adımlar atmasını zorunlu kılıyor. O açıdan mücadeleyi ne kadar toplumsallaştırırsa, ne kadar kendini güç haline getirirse, ne kadar toplum senin politikanı sahiplenirse, o kadar çok değiştirip dönüştürme gücüne sahip olur.
 
Önemli bir mücadelede özel savaş politikalarına karşı veriliyor. Tabloya bakıldığında verilen mücadeleyi yeterli görüyor musunuz? Nerelerde eksik kalınıyor sizce?
 
Özel savaş politikası esasta Kürdistan'da bir devlet politikası olarak devreye konulmuş ama kadınlar üzerinde yıllardır uygulanan bir politikadır. Kadın özgürlüğünü baskılamak, kadınları eve hapsetmek, kadınların özgür birey, özne olma taleplerini bastırmak üzerinden geliştirilen bir baskı politikası var. Kadınların cinsel kimliğine yönelik saldırılar, cinsel kimliğini kullanarak onu toplumun dışına itme veya bunu üzerinde taciz, tecavüz, şiddet, her türü ayrımcılığı yürütme, kadınları yaşam, ekonomik alanların dışına itme gibi birçok politika kadınların hayatlarını gerçekten çekilmez kılıyor. Soru bağlamında özel savaşın çok çeşitli yöntemleri var. Yani Kürdistan'da bu daha farklı boyutta uygulanıyor. Kürt halkının mücadelesini aslında itibarsızlaştırmak, gençler, genç kadınlar üzerinden; toplumu yozlaştırmak, düşürmek gibi. Uyuşturucudan fuhuşa, yoksullaşmaya, mafya düzenine, çeteleşmeye kadar birçok boyutu içerisine alan bir çürüme düzenine yol açıyor. Bu da içinden çıkılması, çözülmesi gereken bir toplumsal sorun olarak önümüzde duruyor.
 
 
Asıl yaşanan sorun, kadın değil erkeklik sorunu. O yüzden erkeklik sorununun ortadan kalkması, o erkek egemen anlayışın değişebilmesi için erkeklerin de bu sistemle sorununun olması ve buna karşı mücadele etmesine ihtiyaç var. 
 
Kürt kadın hareketi, erkek egemen anlayışa karşı nasıl bir mücadele veriyor, yeni inşa sürecinin neresinde yer alıyor?
 
Kadın özgürlük çizgisi esasında erkek egemenliğini aşmak üzerinden. Dolayısıyla Kürt kadın hareketi olarak bunu bir zihniyet sorunu olarak görüyoruz. Bu sorun sadece kadınların sorunu değil; erkeğin sorunu. Zaten asıl yaşanan sorun, kadın değil erkeklik sorunu. Yani o yüzden de erkeklik sorununun ortadan kalkması, o erkek egemen anlayışın değişebilmesi için erkeklerin de bu sistemle sorununun olması ve buna karşı mücadele etmesine ihtiyaç var. Biz erkeğin ve kadının mevcut klasik erkeklikten, kadınlıktan boşanması, vazgeçmesi için zihniyet mücadelesi de veriyoruz. Dolayısıyla sorunun tanımı zaten yanlış konuluyor. Kadın sorunu olarak gören anlayış, kadını çok daha fazla nesneleştiriyor. Kendini kadın üzerinde her türlü hak sahibi görüyor. Özel mülkiyetin bir parçası haline getiriyor. Bu korkunç bir durum gerçekten. Emeğini, bedenini sömürüyor ve bunu bir hak olarak görüyor. Kendi sistemi içerisinde ona uymayan ya da itiraz eden kadınları dışlıyor, yabancılaştırıyor. O açıdan da sorunun ismini aslında daha net koymak gerekiyor. Sorun erkeklik sorunu. Erkeklik sonuçta baskı, tahakküm, hiyerarşi, şiddet yaratıyor ve kadın-erkek arasındaki eşitlik bu noktada çok kritik bir yerde duruyor. Bunun sağlanması gerekir. ‘Toplumsal değişim dönüşüm’ dediğimiz şey bu. ‘Kadınlar özgür değilse, toplum özgür değil’ sözü kadınların düşürüldüğü durumla alakalı. Şimdi gerçekten bir eşitsiz durum var. Binlerce yıllık erkek egemen bir sistemden bahsediyoruz. Bunun yarattığı bir erkek-kadın tipolojisinden bahsediyoruz. Bu geleneksel kadınlık ve erkekliğin ortadan kalkması gerekiyor. Özgür, eşit yurttaşlık temelinde kadın-erkek eşitliğini sağlayan yeni bir ideolojik-politik doğrultuya ihtiyaç var. Bu bizi gerçekten özgürlüğe taşıyacak olan nokta. O açıdan dolayısıyla erkeklerin de bu konuda değişip-dönüşmesi, genel toplumun değişip-dönüştürülmesi Kürt kadın hareketinin temel gündemlerinden biri.
 
Kürt kadın hareketinin kazanımlarını aynı zamanda kadının kendi dönüşümü üzerinden de görüyoruz. “Mağdur”, “muhtaç” rolünden çıkan ve mücadeleye katılan bir irade var. Kadınları mücadeleye katan kırılma noktası neydi?
 
Kadınlar gerçekten yıllarca bu sistemin mağduru ama mağdur olduğunun farkında değil. Yani öğretilmiş bir kadınlık, çaresizlik, kadercilik hali var. Kadın köleliğini, ikincil olma durumunu dini hükme bağlayan, bunu bir kader ve dinin hükümleri olarak tanımlayan bir tarihten geliyoruz. O açıdan öncelikle kadının adım atabilmesi için içinde yaşadığı toplumsal gerçekliğin ne olduğunun farkına varması lazım. Zaten mücadele içerisinde yer alan kadınların çok büyük bir kısmı farkındalık yaratarak geliyor. Bir kısmı zaten yakınları mücadelenin içine doğmuştur; annesi, kardeşi kadın özgürlük mücadelesi içerisindedir, bununla gelişiyor. Ama Kürt özgürlük mücadelesi açısından 90'lı yılların katılımı daha çok duygusal ve Kürt kimliğinin özgürleşmesi üzerinden. Kadınlar mücadele içerisindeyken erkek yoldaşlarıyla yaşadıkları çatışma, çelişki, aslında erkeklik ideolojisinin sadece dışarıda olmadığı, kendi mücadele içerisinde olduğu gerçeğiyle karşılaşarak, kadın özgürlük çizgisini çok daha derinleştirerek yürüttüler. Kadınlar, Kürt halkının kimliğinin özgürleşmesi için; devletin baskı, inkar, imha siyasetine karşı mücadeleye katıldılar ama oradaki mücadele aynı zamanda kadınları da bilinçlendirdi. Bu önemli bir konu. Bilinçlenince, yaşadığının ne olduğunun farkına varınca ona karşı itiraz da değişiyor.
 
Kürt kadın hareketi, 2000’li yıllarla birlikte Türkiyeli kadınlarla ortak zeminlerde buluştu. Yaratılan bu ortak zemin günümüzde ne gibi sonuçlar açığa çıkardı? Kadınların yaşadığı sorunlara cevap olabilindi mi? Olunmadıysa nerelerde eksik ya da yetersiz kalındı? Nasıl bir kadın ittifakına ihtiyaç var?
 
Kürt kadınlar aslında 90'lı yıllardan itibaren hep bir şekilde Türkiye ve Ortadoğu’daki kadın hareketiyle, en azından Kürt halkının özgürlük ve barış talebi üzerinden bir dayanışma ilişkisi içerisine girdi. Bu mücadele, daha sonra 8 Martlarda, 25 Kasımlarda ya da kadın haklarına dair yasalar çerçevesinde Türkiye kadın hareketiyle bir araya gelme ve ortak mücadele zeminleri hep esas aldı. Sosyalist feministler yine Türkiye kadın hareketinin çok çeşitli kesimleriyle bir araya gelip, ortak mücadeleyi esas aldık. Ama Türkiye'de şöyle bir sorun alanı var. Kadınlar için yaşanan sorunsallıklarda yan yana gelmek daha kolay fakat Kürt meselesi işin içerisine girdiğinde çoğu zaman Türkiye kadın hareketini de ayrıştıran bir yerde duruyor. Mesela kadınları ilgilendiren bir işte çok daha geniş bir kadın bileşeniyle iş yaparken, mesele Kürt halkının özgürlük sorunlarıyla birlikte mücadele mevzusuna geldiğinde, daha çok sosyalistlerle ve feministlerle iş yapma durumumuz kalıyordu. Genel siyasetteki o ayrıştıran, ötekileştiren hal, bazen kadın meselesinde de önümüze çıkıyor. Tabii bu bize özgü bir mesele değil. Siyahilerin mücadelesinden tutalım, dünyadaki birçok çatışma çözüm stratejilerinde de, egemen halkın kadınları, ezilen halkla kurdukları ilişkilerde bir üstenci olma hali ya da devlet politikasını bir politika olarak benimseme hali var. Bu bir problem alanı. O açıdan da bazen farklı muhafazakar, demokrat, liberallere ya da cumhuriyetçi kadınlar diye ifade edilen ulusalcı cepheye konuşmak çok kolay olmuyor. Bu ister istemez bölen, ayrıştıran, yan yana gelmeyi engelleyen bir meseleye dönüşüyor. Ama onun dışında şimdiye kadar Kürt kadın hareketinin hep yanında durmuş, Kürt kadın hareketiyle dayanışma içerisinde olmuş sosyalist, feminist kadın hareketinin varlığı da kıymetli. Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifi de bu söylediğim bileşenlerden oluşuyor. Ya da bu örgütlü yapı içerisinde olmayan ama Kürt halkının özgürlük mücadelesini savunan, aynı zamanda kadın özgürlük çizgimizle yan yana gelmekte bir sorun görmeyen kadınlarla, akademisyenlerle, bireylerle, kurumlarla, siyasetlerle bir araya gelip kurduğumuz bir yapı. Ama dediğim gibi Türkiye'de son 10 yılda geliştiren o dinci, milliyetçi cephenin çok ciddi anlamda yürüttüğü politikanın toplumsal kutuplaşma yaratmış olması, o milliyetçi politikaların etkisi, hala kadınların tam anlamıyla yan yana gelmesini engelliyor.
 
27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın çağrısıyla birlikte yeni bir dönem başladı. Somuta dönen çağrısıyla birlikte toplumda bir barış umudu olsa da, devletin yürüttüğü baskı politikaları, düşünce-ifade özgürlüğünün ortadan kalkmış olması, kadınlara yönelik erkek egemen anlayışın, militarist, dinci, milliyetçi politikaların sürüyor olması bu sürece güveni de ortak mücadele üzerinde engelleyen bir noktaya dönüşüyor. Ama bu konuda bir çaba ve emek var. Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun, Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifi’nin, farklı inisiyatiflerin bu dönemde hem kadınların barış taleplerini dile getirmesi hem de ortak bir gelecek inşa etme isteğiyle yan yana durmuş olmasının kıymetli olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki dönem Demokratik Cumhuriyet’in inşası, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün ortaya çıkarttığı olanaklarından faydalanarak, kadın özgürlük çizgisinin toplumsallaşması ve hukuki güvenceye kavuşması mevzusunda bu birliktelikler daha da önem kazanacak.
 
Kürt kadın hareketinin erkek-devlet şiddetine karşı günümüzde sınırları aşan önemli bir güce de dönüştüğünü görüyoruz. Kürt kadınların verdiği mücadelenin uluslararası alana yansıması nasıl? Bu ortaklaşmaların açığa çıkardıkları neler oldu?
 
Kadınlar artık mağdur değil. Devrimin, mücadelenin öznesi olması önemli. Özellikle Rojava Devrimi’nin bunda çok büyük bir etkisi var. Rojava Devrimi’nde Kürt kadınların DAİŞ barbarlığına karşı verdikleri mücadele ve direniş bütün dünya halkları ve kadınlar açısından başka bir özgürlük çizgisinin mümkün olacağını gösterdi ve enternasyonalist mücadelenin zemini oldu. Dikkat ederseniz Rojava Devrimi’ne yoğun bir enternasyonalist katılım var. Bu aynı zamanda kadın özgürlük çizgisine yönelik duyulan güvenle de alakalı ve yeni yaşam iddiasının Ortadoğu'da ve Rojava'da şekillendiğini göstermesi açısından önemli. Yine bu erkek egemenliğine karşı İran molla rejimi karşısında kadınların bedenlerine yönelik baskı siyasetinin sembolü haline gelen başörtüsü. Başörtüsü takmadığı için ahlak polisi tarafından darp edilen ve yaşamını yitiren Jîna Emînî isyanı diye ifade edilen ‘Jin, jiyan, azadî’ isyanları. Bu da bütün dünyada Kürt kadınların direnişinin sembolü haline geldi. Yani eskiden nasıl ‘dünyanın işçileri birleşin’ sloganı vardı. Şimdi aslında bütün dünya kadınlarını birleştiren; savaşa, sömürüye, dinci, milliyetçi, cinsiyetçi rejimlere karşı mücadele ve direnişi ayakta tutan ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesi. Bu çok önemli. Bu iki gelişme çok kıymetli ve Kürt kadınları bütün dünya kadınlarına tanıttı. Sadece tanıtmak değil, bütün dünya kadınlarıyla birlikte ortak mücadelenin zeminini yaratması açısından kıymetli. Her dilde ‘Jin, jiyan, azadî’ yaklaşımı, kadınların geleceğini kuracağı bir felsefeye dönüştü. Bu açıdan çok önemli ve kıymetli. Rojava Devrimi hakeza. Yani kadın özgürlük çizgisinde gelişen bir yeni yaşam iddiası; bence farklı klan da bu. Dünyanın birçok devriminde kadınlar yer almış. Ama kadın özgürlük çizgisinin bu kadar etkin olması ve öncü rol olması, yaşamın inşasında var olması önemli bir konu. Diğer devrimlerde dikkat edersiniz devrim sonrası kadınlar bir şekilde evine ya da o eski rollerine dönmüş. Burada kadınlara başka özgürlük vaadi ve özgürlük daveti var. Heyecanlandıran da bu diye düşünüyorum.
 
21. yüzyılda kadının kurtuluş ideolojinin sloganı haline gelen “Jin, jiyan, azadî” Kürt kadınlar için önemi nedir? Bu 3 kelimeye nasıl bir anlam yükleniyor?
 
‘Jin, jiyan, azadî’ belki bir biriyle bağlantılı değil gibi söyleniyor ama kadın olmadan yaşam, yaşam olmadan da özgürlük olmaz. Aslında felsefesi bu. Yani özgür yaşamayacaksak, yaşamı yaşamayacağız. Kadınların varlığına, kimliğine, cinsiyet kimliğine yönelik her türlü saldırı karşısında kadınların var olması, yaşamın merkezinde yer alması ve kendi özgürlüğüyle birlikte toplumsal özgürlüğü inşa etmesi oldukça önemli. Bu açıdan felsefe diyoruz. Yani bir slogan değil, üç kelimenin yan yana gelmesi değil. Bu üç kelimenin yan yana gelmesi, erkek egemen kapitalist sisteme karşı kadın özgürlükçü bir yaşamın yol haritasını sunan bir yerden olduğu için bu kadar etki gücü var. Kadınların yok sayıldığı, nesneleştirildiği, baskı ve şiddet altına alındığı bir toplumun özgür olması mümkün değil. O zaman kadın, yaşam, özgürlük felsefesi kadınlarla birlikte, kadınların içerisinde olduğu özgür bir yaşamı birlikte inşa felsefesidir. O açıdan etki alanı da bununla alakalı, bir toplumsallığı çağrıştırıyor. Kadının bir özne olarak var olmasını, kendi yaşamını var etmesini, aynı zamanda da özgürlük ütopyası açısından toplumsallığı ifade ediyor. 
 
 
Abdullah Öcalan’ın kadınlarla kurduğu yoldaşlık ilişkisi, yol açıcılığı Kürt kadınlar açısından önemli bir yerde duruyor. Bu yüzden kadınlar kendi özgürlüğünü Sayın Öcalan'ın özgürlüğünde görüyor.
 
 
Kürt kadınlar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü, kendilerinin özgürlüğü olarak görüyor. Nitekim bu noktada kimi eylem ve etkinlikler de düzenleniyor. En son Ankara’ya bir yürüyüş gerçekleştirildi. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü Kürt kadınlar için neden bu kadar önemli, Kürt kadınlar, neden kendi özgürlüğünü Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünde görüyor?
 
Sayın Öcalan kendisi de ifade ediyor; ‘Benim özgürlüğüm bireysel değil, toplumsal’ diye.  Kürt kadın hareketi olarak da biz bu toplumsallığın önemli ve kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta Sayın Öcalan Kürt özgürlük mücadelesinin çözümünde temel aktörlerden biri. Ama sadece Kürt sorunu çözmek açısından değil. Şimdiye kadar ortaya çıkarttığı demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma, kadın özgürlüğü konusunda erkek egemen sistemi, patriarkayı bu kadar geniş sorguluyor olması ve kadınlarla kurduğu yoldaşlık ilişkisi, kadın özgürlük çizgisindeki derinleşmesi ve yol açıcılığı; Kürt kadınlar açısından önemli bir yerde duruyor. Yani Sayın Öcalan sadece bir birey değil de, kendini kolektifleştirmiş toplumsal özgürlüğün bir parçası haline getirmiş durumda. Kendisinin de ifade ettiği gibi bireysel bir özgürlük değil, toplumsal bir özgürlük. Toplum ve kadınlarda kendi özgürlüğünü Sayın Öcalan'ın özgürlüğünde görüyor. O açıdan 1 Ekim'den başlayıp 7 Ekim'e başlayan bir yürüyüş de yaptık ama esasta yürüyüş şimdi başlamadı. Kürt kadınlar çok uzun süredir Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü talep ediyor. Sayın Öcalan'ın özgür olması gerektiği konusu; sadece ideolojik, politik perspektif nedeniyle değil. Eğer gerçekten Kürt sorunu çözülecekse, demokratik bir çözüm olacaksa tarafların özgür olması gerekir. Yani silahların eşitliği diye bir şeyden bahsediliyor. Bu bağlamdan bakınca da özgür olması gerekir. Ama esas itibari ideolojik, politik, felsefik yönde de ortaya çıkarttığı kadın özgürlük çizgisi, felsefesi, kadınlarla kurduğu yoldaşlık ilişkisi de kadınların Sayın Öcalan'ın özgürlüğü konusundaki ısrarını ifade ediyor. Yani aslında Sayın Öcalan'ın yarattığı o kolektif önderlik, kolektif yönetim, kolektifleşme, yeni yaşam iddiasına; bir şekilde kadınlar da böylece dahil olmuş oluyor.
 
Kürt kadın hareketi olarak Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarıya ulaşması noktasında bir yol haritanız var mı? Ne tür eylem ve etkinlikler planlıyorsunuz?
 
TJA olarak Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı çok önemli ve anlamlı bulduk. Bu bir son değil. Bir başlangıç, değişim ve dönüşüm. Kadınlar olarak Sayın Öcalan'ın manifestosunu okuduğumuzda bunun yeni bir mücadele daveti olduğunu, bir son değil yeni-yol yöntemlerle, araçlarla mücadeleyi sürdürme iddiası olarak görüyoruz. Kürt kadın hareketi olarak bugüne kadarki mücadelemiz; içine girdiğimiz eksiklikler, yetmezlikler, yapabildiklerimiz, yapamadıklarımız ve bundan sonrasında nasıl yol alacağımız konusunda yoğun bir tartışma var. Esas itibariyle bu süreci stratejik bir süreç olarak görüyoruz. Sayın Öcalan’ın ulus devlet perspektifinden, demokratik ulus perspektifine geçişi; silahlı mücadeleden demokratik siyasete geçiş stratejisinin kadınlar açısından da birçok yeni boyutu olduğunu biliyoruz. Bunun toplumun, demokrat sosyalist bir yaşamın inşasına giden yolda komünlerin oluşması, komünal bir perspektifle herkesin kendisini bu yaşama göre örgütlenmesi gerektiği ve yeni yaşamın inşasında öncü rol oynaması gerektiğini tespitini yaptık. Dolayısıyla kadınlar olarak hem bir zihniyet değişimi, dönüşümü, süreci doğru anlama, anlamlandırma ve doğru yaşama konusunda hem de yeni dönem stratejisini demokratik siyasette güçlü yer almak için bütün örgütsel yapımızı buna göre yeniden tartışmak istiyoruz. Demokratik siyaseti güçlü yürütmek ama aynı zamanda kadın özgürlük çizgimizi de büyüterek, kadınların özgürlük ideallerini hayata geçirmek istiyoruz. Yani kadınlara dayatılan bu hiyerarşik, baskıcı, tahakkümcü, şiddet üreten sisteme karşı kadın özgürlük çizgisini büyütmek gerekiyor. Bunun da ancak örgütlü bir mücadeleyle olacağına inanıyoruz. Tabii ki bu aynı zamanda Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle paralel yürüyen bir mücadeledir. Bir yandan Kürt halkının özgürlük mücadelesini yükseltirken bir yandan da kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini birlikte yürüteceğiz. O açıdan yeni tartışmalar, manifestonun kendisi, ortaya çıkan yeni değerlendirme, tarihe yeniden bakma, toplumsal, ekonomik, siyasal sorunlara yeniden bakmak ve burada çözüm üretmek heyecan da veriyor. Sürekli negatifi, olumsuzu, olmazı tartışan yerde oluru tartışmak herkese iyi geldi. Yani Kürt halkının hukuksal olarak varlığını güvence altına alması, kadınların hukuksal olarak yaşam hakkının güvenceye alınması, toplumda yaşayan herkesin kendisini özgürce ifade edeceği ve özgür eşit bir gelecek kurma iddiası; pozitif inşa süreci açısından moral veren, motive eden bir yerde duruyor.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşıyor. Kadına dönük baskı, şiddet ve katliama karşı nasıl bir mücadele yürütülmeli? Bu açıdan kadınların alanlarda sesini yükseltmesi noktasında nasıl bir çağrıda bulunabilirsiniz? Yani kadınlar neden o gün alanlarda olmalı?
 
TJA olarak kapsamlı bir değerlendirme yaptık. Esas itibariyle erkek egemen zihniyetin değişmesi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çok yoğun bir politik tartışmaya ihtiyaç var. Yani kadınlar şiddete uğradıktan, öldükten sonra itiraz etmek, açıklama yapmak değil. Esasta kadın tabutlarını taşımak istemiyoruz. Kadına yönelik şiddetin, tacizin ve tecavüzün bahsi geçsin istemiyoruz. O yüzden de önleyici tedbir almak gerekiyor. Bunun da erkek egemenliğinin ortadan kaldırılması, kadın özgürlükçü bir yaşamın inşasıyla mümkün olduğunu biliyoruz. Ama bu değişmeden mevcut sistem devam ediyor. Mevcut sistemi nasıl dönüştürebiliriz? Mevcut sistemin içerisinde de bunu geleceğe erteleyen değil, mücadele ile dönüştüren bir yerde olmak gerekiyor. O açıdan da bu 25 Kasım'da bir yandan kadın özgürlük çizgimizi toplumumuza anlatmak, bir yandan da işte platformlarla kadına yönelik şiddet konusunda eylemler, etkinlikler, her yerde yürüyüş yapmak gerekiyor. Bu vesileyle 25 Kasım’da tüm kadınları alanlarda olmaya ve şiddetle mücadeleye davet ediyorum. Ama esasın kadın özgürlük çizgisini hem önce kendi kişisel yaşamlarımızda hem aile yaşamında hem toplumsal yaşamda bir çizgi haline getirerek; erkek egemenliğine alan daraltmak, kadın özgürlük çizgisine alan açmanın kadınların hayatlarını güçlendireceğini, kadınların yaşam alanlarını genişleteceğini düşünüyorum. Bu açıdan da kadınlar öldürülmeden ya da kadınlara yakın tehdit olmadan bir toplumsal düzeni kurmak için herkesi bu kadın özgürlük çizgisinde buluşmaya, bunun zihniyetini toplumsallaştırmaya davet ediyorum.
 
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
 
Kadınların hayatı değerlidir. Kadınlar güzel bir yaşamı inşa etmek için mücadele ediyor. Bunun için gerçekten büyük bedeller de ödüyor. Öyle kolay bu noktaya gelinmedi. Önümüzde uzun bir yol var. Evet, geçmiş deneyimimiz var. Geçmiş deneyimimizden elde ettiğimiz birikimler var. Onunla birlikte geleceği inşa edeceğiz. Ancak bunun olabilmesi için daha çok kadının örgütlenmesi, yan yana gelmesi ve kadın dayanışmasını büyütmesi gerekiyor. Bu açıdan belki kadınlar olarak yapacağımız şey tek tek bireysel isyanlar değil, isyanı örgütleyerek erkek egemen kapitalist sisteme karşı daha güçlü yan yana durmak mevzusu. İkinci konuda barış siyasetini belki daha güçlü örmek ve içinde geçtiğimiz Ortadoğu'yu etkileyecek bu barış stratejisini, demokratik entegrasyon, demokratik özgürlük yasaları ve demokratik cumhuriyetin inşasında kadınların daha güçlü yer alması, erkek egemenliği sistem, zihniyet ve savaş politikalarına alan daraltacak diye düşünüyorum. O açıdan da barış mevzusunun da kadınlar açısından temel bir gündem olması gerektiğini düşünüyorum. Kadına yönelik şiddetin azalması, savaş ve çatışma siyasetinin azalması birbiriyle ilişki içerisinde. Savaş ve çatışmanın ortadan kalkması kadınların hayatlarını da derinden etkileyecektir. O yüzden kadınları da barış mücadelesinin aktif bir öznesi olmaya davet ediyorum.
 
YARIN: Irak ve Federe Kürdistan’da ‘kadın mücadele birliğine’ ihtiyaç var 
 
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel-Yeşim Tükel

Diğer başlıklar

10:28 KJK'den 25 Kasım deklerasyonu: Komün yaşatır
09:52 Fatih’te zehirlenme şüphesi: 1 kişi yaşamını yitirdi
09:36 Rojin Kabaiş eylemine ceza: Şiddetin kurumsallaştığını gösteriyor
09:22 Devlet Kürtçe ile barışmalı
09:16 MED TUHAD-FED Eşbaşkanı: Cezaevlerinde ihlaller artarak devam ediyor
09:11 İş dünyasından sürece destek
09:10 Riha Baro Başkanı Öncel: Eşit yurttaşlık temelinde anayasal düzenleme yapılmalı
09:08 Av. Yavuz: Abdullah Öcalan ile doğrudan görüşülmeli
09:07 10 bin işletmeden sadece 4'ü denetleniyor
09:05 İHD Mersin Eşbaşkanı: 100 yıllık inkar ve imha politikalarıyla yüzleşilmeli
09:04 Kadınlar ‘özgürlükçü’ perspektifle yerel yönetimleri dönüştürüyor
09:00 Kürt kadınların mücadelesi özgürlük vadediyor
09:00 20 KASIM 2025 GÜNDEMİ
08:46 CHP'de 'sürece karşı' olan isimler kim?
08:18 Düşürülen dronedan DAİŞ-Şam işbirliği çıktı
00:12 Darp edilerek gözaltına alınan öğrenciler serbest
00:09 Bütçe görüşmeleri: Ulaşımda geçiş ücretleri yüzde bin 400 arttı
19/11/2025
23:41 Meclis'te ‘suça sürüklenen çocuklar’ ile ilgili komisyon kuruldu
22:47 MHP'li Yıldız: İmralı'ya kesin gidilecek
22:39 Çiçek Otlu: Yap işlet devret modeli halkı iki kere sömürüyor
22:23 TJA'dan Dîlok ve Hatay'da atölye çalışması
22:02 İsrail'in saldırılarında 10 Filistinli katledildi
21:58 Amed’deki zincirleme kazada ölü sayısı 4’e çıktı
21:55 Mazlum Ebdî, Mesud ve Neçirvan Barzanî görüşmesi: Kürt sorunu barışçıl yöntemlerle çözülmeli
21:48 Rojin Kabaiş'in ailesinden parti ziyaretleri ve Bakan Tunç'tan randevu talebi
21:36 Özgür Özel'den 'süreç' açıklaması: Sorumluluğunu üstlendik
20:48 Cenevre eylemi: Abdullah Öcalan'ın önündeki engeller kaldırılsın
20:37 CHP: Özel’in İmralı günü Demirtaş'ı ziyaret planlaması yok
20:29 DEM Parti: Çocukların adaleti ertelenemez
20:22 Amed-Êlih yolunda kaza: 3 kişi hayatını kaybetti
20:16 Bütçe görüşmeleri sürüyor: İhaleler almış başını gidiyor
20:10 Mazlum Ebdî ve Îlham Ehmed, Mesud Barzani ile bir araya geldi
19:38 DEM Parti’nin süreç koordinasyonu Meclis’te toplandı
19:35 KHK eyleminde kadınların barış talebi vurgusu
19:03 İsrail ateşkese rağmen Lübnan’a saldırdı
17:54 Zelenski ve Erdoğan görüştü
17:36 Berîvan Kutlu’nun taziyesine kitlesel ziyaret
17:02 Amed Belediye Eşbaşkanları üniversiteli gençlerle buluştu
16:25 İzmir'de 'Dêrsim'in kayıp kızları' filmi izlendi
16:23 Bütçe görüşmeleri: Ulaşımda çok dillilik talebi
16:07 Gazeteci Aykol'a kan takviyesi yapılacak
16:05 DEM Parti Colemêrg’te iki aileyi barıştırdı
16:00 AKP ve CHP ‘İmralı ziyareti’ gündemiyle toplanıyor
15:42 Öğrencilere polis ve ÖGB şiddeti
15:36 Gazeteci Aslan hakkında iddianame hazırlandı
15:24 Wan’da çok sayıda öğrenci gözaltına alındı
15:21 Bölge oda ve borsalarından sürece destek: Her adım yarına umuttur
15:20 Riha'da işkenceyle katledilen çocuk toprağa verildi
14:59 Ayla Akat Ata: Sürecin başarıya ulaşması kadının emeğiyle mümkün
14:57 Kadınlar 25 Kasım’a hazırlanıyor
14:51 Sağlık emekçileri vergide adalet talep etti
14:40 Veterinerlerin durumuna dikkat çekildi
14:19 CHP İmralı ziyaretine yeşil ışık yakmazsa DEM Parti nasıl bir tutum alacak?
14:18 Gelecek Partili Torun: Bahçeli ile İmralı’ya gitmeye ben de varım
14:07 Mamdani’den Abdullah Öcalan’a destek: Barış küresel bir kazanım olacaktır
14:06 Adana’da ÇEDES tepkisi: Okullara imam değil, öğretmen istiyoruz
14:03 Erdoğan'dan süreç açıklaması: Tüm partilere önemli görevler düşüyor
13:09 DEM Partili belediyeler kadın çalışmalarının raporunu açıkladı
12:51 Nurettin Demirtaş'tan Aykol'a geçmiş olsun mesajı
12:28 EMEP Genel Başkanı: Komisyon bir an önce Abdullah Öcalan ile görüşmeli
12:27 Rojin Kabaiş’in ailesinden DEM Parti’ye ziyaret
12:02 Helin Ümit: Devlet karar vermek zorunda
11:51 Îlham Ehmed: Kadınların içinde yer almadığı bir barış kalıcı olamaz
11:49 MHP’li Yıldız: Komisyon Abdullah Öcalan’ı ziyaret etme yönünde karar alacak
11:45 İmralı’ya gönderilen araştırma raporları iade edildi
11:11 Aksoyoğlu: İktidar süreci bekletiyor
10:54 Ebdî: Önder Apo’nun başlattığı barış süreci tüm Ortadoğu için şanstır
10:37 Bedran Çiya Kurd: Sözlü olmaz, tüm haklar anayasal güvenceye alınmalı
10:05 Çukurova bölge mitingine katılım çağrısı: Halktan yana bütçe istiyoruz
10:03 Çocuk Hakları Günü: İhlaller devlet eliyle derinleştiriliyor
10:01 Akbelen'de maden sahası dışındaki ağaçlar da kesildi
09:59 Kamaç: Nasıl ki Kürt tarafı adım atıyorsa devlet de adım atmalı
09:54 Saadet Partisi Grup Başkanı Kaya: Güven artırıcı adımlar atılmalıdır
09:52 Afganistan’da varoluş duruşu: Direniş
09:26 Kadın öncülüğünde yeniden inşa: 23 merkez ve 145 proje
09:13 Saadet, DEVA ve CHP il başkanları: Acilen yasal adımlar atılmalı
09:11 Eren Keskin: Rojin dosyasında ATK işkenceyi gizlemek üzerine iş yaptı
09:05 Direnişle örülen bir yaşam: Botan’ın Bêrîvan’ı
09:02 Arıcılardan sahte bal uyarası: Glikoza dikkat!
09:00 19 KASIM 2025 GÜNDEMİ
07:59 Eylemlerin tanıdık siması Dengbêj Hecer hayatını kaybetti
07:50 Mêrdîn'de çöp toplamada yeni yöntem için ilk adım
18/11/2025
23:43 Sevilay Çelenk: Türkiye’nin dış politikası ölüm ve yıkım getiriyor
23:23 Komisyon'dan Kurtulmuş için 'ortak tavır' bildirisi
22:33 Wan Barosu Başkanı, Rojin Kabaiş dosyası başsavcı vekili ile görüştü
22:17 Özel: Komisyon'da görevli arkadaşlarımız perşembe günü toplanacak
21:17 Tanhan'dan Fidan'a: Türkiye'nin Efrîn'deki rolü ne?
21:07 Komisyon, 21 Kasım'da 'İmralı'ya gitme' gündemiyle toplanacak
20:39 Mazlum Ebdî ve İlham Ehmed Duhok’taki foruma katılacak
20:28 Komisyon İmralı kararını verecek: CHP engel mi?
19:10 111 gündür direnen işçiler: Gasp edilen haklarımızın iadesini istiyoruz
18:46 Gazeteci Hamdullah Bayram tahliye edildi
18:43 Böcek ailesinin ölümüne ilişkin ön rapor çıktı
18:17 DEM Partili Temelli: İmralı’ya sırtınızı dönemezsiniz, o vapur kalkacak
18:01 Gelecek Partili Torun: Türkiye Adem-i Merkeziyetçilikten korkmamalı
17:39 Kadınlardan 25 Kasım eylemleri: Şiddeti birlikte durduracağız
16:51 Yücel 31 yılın ardından tahliye oldu: Başaracağız
16:49 Gazeteci Aykol’un tedavisi devam ediyor
16:46 Özgür Özel’den AİHM kararlarını uygulama çağrısı
16:28 HPG’li Garan’ın taziyesine ziyaret: Süreci onurlu barışla taçlandıracağız
16:18 EMEP Genel Başkanı Aslan, gazetecilerle bir araya geldi
16:15 İnternet sitelerine erişim sağlanamıyor
15:42 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Kadınların emeğiyle bu süreci büyütebiliriz
15:37 KESK'ten Adana bölge mitingi için çağrı
15:24 Komisyon’un 17’nci toplantısı başladı: Hep birlikte kazanacağız
15:03 Öztürk: Suriye politikanızın gelecekteki sonuçlarını görmek istiyorsanız Kıbrıs’a bakın
14:59 Sanal medya platformu X çöktü
14:56 Dêrsim’de baz istasyonu tepkisi
14:53 Siyaset bilimci Köker: Komisyonun İmralı'ya gitmesi ciddi bir beklenti haline gelmiştir
14:39 Rosa Kadın Derneği: Nilay Esmer’in yanındayız
14:38 Ekoloji örgütlerinden Avrupa Komisyonu'na mektup
14:35 ‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ atölyelerinin raporu: 25 kentte 3 bin kadına ulaşıldı
14:34 DAKAP'tan 25 Kasım açıklaması: Barışı kadın mücadelesi getirecek
14:32 Gazeteci Kaya’nın duruşması ertelendi
14:31 İHD’den, Hatice Onaran çağrısı
14:27 7. Mezopotamya Gurme Fuarı açıldı
14:15 Kadınlar, sergiye yapılan baskını protesto etti
14:13 Silifke'de atık deposuna tepki: Köylerimizde çöplük istemiyoruz
14:09 Figen Yüksekdağ’dan Önder adına yapılan turnuvaya mesaj
14:04 Bakırhan: Komisyon İmralı’ya giderse sürecin zemini güçlenir
13:38 750 kurum ve kuruluştan açıklama: Kürt dili resmen tanınsın
13:06 Gazeteci Bayram’a 7 yıl 6 ay hapis
12:48 DEM Parti’den cezaevi katliamına yönelik zaman aşımı kararına tepki
12:43 Bakırhan: Bahçeli tarihi sorumluluk alma cesaretini gösterdi
12:40 Berivan Kutlu uğurlandı: Yarım bıraktığı barış şarkısını tamamlayacağız
12:21 Tunç’tan İmralı ziyareti açıklaması: Takdir komisyona ait
11:49 Kolombiya’da askeri operasyonlarda 15 çocuk yaşamını yitirdi
11:41 Tülay Hatimoğulları ve Özgür Özel'in olduğu 11 vekil için dokunulmazlık fezlekesi
11:03 Zelenski Türkiye'ye geleceğini açıkladı
11:00 Bahçeli: 3 arkadaşımla İmralı’ya gitmekten imtina etmem
10:29 25 Kasım sergisine polis baskını: 7 fotoğrafa el konuldu
10:13 CHP Genel Merkezi avukatı Çağlayan: İBB iddianamesi hukuki değil siyasi bir dosya
10:10 Fransa Ukrayna’ya savaş uçağı gönderecek
10:07 BM, ABD’nin Gazze tasarısını kabul etti
10:06 Hüseyin Özsoy: Örgütlü toplumlar özgür toplumlardır
09:34 Êzidî komutan Dilvîn Şengalî: Erkeklerin ve yasaların korumadığını öğrendik
09:27 Anadolu Üniversitesi’ndeki kadın öğrenciler: Güvende değiliz
09:12 ‘Bir fotoğrafla hayatımızı kararttılar’
09:07 SMF’li Gürz: Barış bütün ezilenlerin ortak mücadele programıyla gelişebilir
09:05 ÖHD'li Aktaş: 'Umut hakkı'nın uygulanmasının önünde engel yok
09:02 Wan otlu peynirin fiyatı cep yakıyor
09:00 18 KASIM 2025 GÜNDEMİ
17/11/2025
23:59 ‘Kamu görevlileri tarafından uyuşturucu dağıtımı yapılıyor’
23:37 Irak seçimlerinin nihai sonuçları açıklandı
23:20 Çiçek Otlu: Bakanlık ve ATK, Rojin Kabaiş'in cinayetine ortaktır
23:11 ‘İçişleri Bakanlığı bütçesinde barışa, adalete ve ekmeğe tek bir kuruş yok’
22:24 'Bîra Sûrê' Rojava Film Festivalinde
21:51 Süveyda’nın batısı ağır silahlarla bombalanıyor
21:29 Kayseri'de 74 kişi gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye başvurdu
20:44 Dilek İmamoğlu'ndan 'toplumsal sorumluluk' çağrısı