Erdoğan’ın Rojava’ya saldırı kararı ne anlama geliyor?

img

HABER MERKEZİ - Rojava'ya yönelik saldırı hazırlığını analiz eden yazar Abdulmelik Ş.Bekir, "Erdoğan’ın istediği saldırıları yapması, iktidarının ömrünü uzatması Ortadoğu savaşının daha on yıllara yayılması demektir" dedi. 

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün düzenlenen Kabine Toplantısı ardından alınan kararları açıkladı. Erdoğan, yaptığı açıklamada, Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırı başlatma kararı aldıklarını da belirtti. 
 
Gazete Karınca yazarı Abdulmelik Ş.Bekir, Erdoğan'ın Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırı kararının ne anlama geldiğini analiz etti. 
 
Bu kararın 2015 yılında Kürtlere karşı yapılan topyekûn savaşın derinleştirilmesi anlamını taşıdığının belirtildiği yazı şu şekilde; "Bu süreç sadece Erdoğan’a ait bir karar da değil. Devletin resmî ideolojisinin gereği olarak yürütülüyor. Zaten hali hazırda 17 Nisan akşamı Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik başlatılan bir ilhak operasyonu var. Öyle anlaşılıyor ki saldırı kapsamı genişletilecektir. Erdoğan açısından Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıyı kaçınılmaz hale getiren birkaç faktör var.
 
İKİ TARAFTAN TAVİZ KOPARMAYI PLANLIYOR
 
Birincisi, Rusya-Ukrayna savaşıdır. Savaş artık NATO ve Rusya arasında cereyan ediyor. Savaş uzadıkça kapsamı genişleyecek ve yarattığı sorunlar da derinleşecektir. İki taraf da avantaj sağlamak için müttefiklere ihtiyaç duyuyor. Erdoğan, savaşın başından itibaren oluşan dengeleri kullanarak avantaj sağlamaya çalışıyor. İki taraftan da taviz koparmanın yollarını arıyor. Batı Bloğu da Rusya’da şimdilik bu siyasetini idare etmekle meşgul. Dikkatlerin Rusya-Ukrayna savaşına odaklandığı bir dönemde Kürtlere karşı başlattığı savaşı tamamlamayı amaçlıyor. Bu yönüyle kendisi için avantajlı bir momentum yakaladığı söylenebilir.
 
Denklemin bir sonucu olarak Federal Kürdistan Bölgesi ve Irak’ta yeni bir denklem kurmaya çalıştı. Saldırılar için ABD’in olurunu ve buna bağlı olarak KDP’nin desteğini alabildi. Şimdi ABD ve Rusya’nın askeri güç olarak bulunduğu Kuzey ve Doğu Suriye için de aynı denklemin sonuçlarını devşirmek istiyor. İki hegemon güç Ukrayna’da kapışırken Suriye’de nasıl bir tavır takınacakları belirsiz. Ancak Erdoğan’ın açıkladığı olası saldırının Rusya-Ukrayna savaşından çok bağımsız değil. En azından bundan sonra olmayacaktır. NATO ve Rusya savaşının bu alana yansıması olacaktır.
 
RUSYA VE ABD'DEN YEŞİL IŞIK
 
Erdoğan’ın ilhak saldırılarına karşı Rusya ve ABD’nin sessiz kalması ve yeşil ışık yakması temel hedefidir. Buradan elde edeceği sonuçları hem çöken iktidarını kurtarmak için kullanacak hem de Neo Osmanlı hayallerine dönük önemli bir adım atmış olacaktır. Bu olmazsa da taraflardan farklı alanlarda avantajlar sağlamış olacaktır. Dolayısıyla Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırının Kuzey ve Doğu Suriye başta olmak üzere Kürtlerin bulunduğu her alana yaymak Rusya-Ukrayna savaşının oluşturduğu dengenin kendisi açısından sağladığı avantajdır.
 
ŞENGAL'E SALDIRI
 
İkincisi ise, Kürtlere karşı verdiği savaşta her istediğinin planladığı gibi yürümemesidir. Evdeki hesabın  çarşıya uymama durumu. Federal Kürdistan Bölgesi’nde başlatılan saldırılar 35 günü geride bıraktı. Bölgeden gelen haberlere göre yoğun bir savaş yürüyor. Türkiye, KDP ve Irak Merkezi Hükümet Başbakanı Mustafa El Kazımi’nin desteğiyle kısa sürede alan hakimiyetini sağlamak istiyordu. Teknoloji ağırlıklı yürütülen kara ve hava saldırılarına rağmen şimdiye kadar ilerleme sağlayamadı. Giderek Kürt halkının nefretini biriktiren KDP’ye dayanarak daha ne kadar sürdüreceği belirsiz. Burada yaşadığı sıkışmışlığı aşmak için ilk olarak KDP ve Kazımi desteğiyle Şengal’e saldırıyı denedi. Halk direnişi ve tepkisiyle karşılaşan saldırılar boşa çıktı.
 
Gelinen aşamada Federal Kürdistan Bölgesi’nde başlatılan saldırılar Erdoğan’ın ne içerde çöken iktidarını kurtarmaya yeter ne de Neo Osmanlı hesaplarını karşılar. Bu noktada önünde kalan tek seçenek Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırmaktır. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine yönelik politikalarının altında yatan neden de kendisini kurtaracağını düşündüğü saldırılara destek almaktır. Kendisince Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği önündeki vetosunu kaldırarak Batı Bloğundan Kürtlere karşı savaşta sessizlik ve onay almayı hedefliyor. Rusya’ya karşı verilen savaşın baş organizatörlerinden olan İngiltere’nin bu konuda Türkiye’ye destek verdiği biliniyor. Bu adımla Ukrayna savaşında hem Türkiye’nin tarafını netleştirmiş olacak hem de Suriye sahasında da İsrail eksenli KDP’nin de dahil olduğu yeni bir oyun planı hayata geçirmiş olacaktır.
 
Bu anlamda her alanda marjinalleşmiş olan Erdoğan iktidarı hem içerde yaşadığı çöküntüyü perdelemek hem de Kürtlerin soykırımı üzerinden Neo Osmanlı hayallerini hayata geçirmek için Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırısı kaçınılmaz hale geliyor. Peki Erdoğan’ın planının hayat bulması ne kadar mümkün? Federal Kürdistan Bölgesi’nde KDP’nin desteğiyle sürdürülen savaşın gidişatı bazı ipuçları veriyor. Orada da yoğun teknik kullanımı sonrası KDP güçleriyle birlikte alan hakimiyeti sağlanacaktı. Kazımi güçleri de Şengal ve Mahmur’u denetimine alacaktı. Oldu mu? Elbette hayır.
 
KÜRTLERE KARŞI SAVAŞI DERİNLEŞTİRECEK
 
Kaldı ki Suriye sahası Irak’a göre daha çetrefilli bir alan. ABD, Rusya, İsrail ve İran gibi ülkelerin direk dahil olduğu bir zemin. Herkesi akılsız kendini akıllı sanmanın neticesi her zaman büyük ahmaklık üretmiştir. Elbette Suriye sahasında her güç kendi çıkarına göre Türkiye ile ilişkilenecektir. Birbiriyle mücadele eden tüm güçlerin çıkarlarının Erdoğan’ın arzularıyla uyumlu olması elbette mümkün değildir. Özellikle Kürt halkının direniş gücü ve mücadele devamlılığı gözetildiğinde Erdoğan’ın kötünün iyisini tercih ettiği aşikâr. Ya saldırı yapmadan içerde iktidarı kaybetmek ya da Kürtler karşı savaşı derinleştirerek iktidarını bir dönem daha kurtarma seçenekleriyle karşı karşıyadır.
 
MUHALEFETİN TUTUMU BELİRLEYİCİ 
 
Öyle anlaşılıyor Erdoğan ikincisini tercih etti ve tüm kartlarını Kürtlere karşı savaşa yatırdı. Savaşın seyrine paralel olarak da içerde istese seçimleri erteler, isterse baskın bir seçimle istediği sonucu çıkarır. Tam da bu noktada bu savaşa karşı muhalefetin tutumu ve duruşu belirleyici hale geliyor. Ya Erdoğan’ın militarist havasına kapılarak iktidarın ömrünü uzatacak ya da karşı durarak iktidara yürüyecektir. Erdoğan’ın istediği saldırıları yapması, iktidarının ömrünü uzatması Ortadoğu savaşının daha on yıllara yayılması demektir.
 
KÜRTLER İÇİN SUSMA GÜNÜ DEĞİL
 
Kürtlere gelince, tarihlerinin en kritik döneminden geçiyorlar. KDP’nin işbirlikçi politikalarına net tavır koymazsa, mücadeleyi yükseltmezse geçmiş tarihinin tekerrürüyle karşı karşıya kalmaktan kurtulamayacaktır. Hiçbir Kürt için gün susma, pasif kalma günü değildir. Ne düzeyde olursa olsun sözünü söyleme, sesini yükseltme ve mücadele etmek zorundadır.