AKP tarım ve hayvancılığı bitirdi

img
XARPÊT - “Güvenlik” adı altında yürütülen politikalar nedeniyle hayvancılığı bırakmak zorunda kalarak çiftçiliğe başlayan Turabi Engin, bu kez de maliyetleri karşılayamıyor. 
 
Emek ve üretim karşıtı bir yönetimle 21 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin, ithalata dayalı tarım politikalarının sosyoekonomik sonuçları tüm toplum tarafından hissediliyor. “Kırsal kalkınma” adı altında hayata geçirdiği programlarla tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getiren AKP’nin yarattığı tahribat, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından bir kez daha gözler önüne serildi. 
 
AKP’nin, iktidara geldiği 2002 yılından bugüne uyguladığı politikalarla tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirdi. 2003’te önce alkol, ardından da sigara bölümünün özelleştirilmesiyle 2010 yılında TEKEL tamamen tasfiye edildi. 2004 yılında Üretici Birlikleri Yasası ile birlik üyelerinin kolektif üretim yapması engellendi ve TARSİM A.Ş. kuruldu. 2005’te gübre üretimi yapan kamu işletmelerinin özelleştirilmesinin tamamlanmasıyla gübre fiyatları tamamıyla özel sektörün eline geçti. 2006’da ise kamu tohum üretimi, alanının dışına çıkarıldı.
 
Bu politikalarını yıllara yayan AKP, 2012’de 16 bin köyün tüzel kişiliğini bir gecede ortadan kaldırdı. 2017’de ÇAYKUR Varlık Fonu’na devredildi. 2018’de de kamuya ait 10 şeker fabrikası özelleştirildi. 2019 yılında depo baskınları ve tanzim satışlarıyla gıda tedarik sürecinin iflası yaşandı. 2020 yılına gelindiğince Kovid-19 salgınıyla gıda zincirini kırıldı. Çiftçilerin pazar erişimi sağlanamadı ve tüketiciler pahalı gıda tüketmeye mecbur bırakıldı. 2021’de gıda krizi katmerlenmesiyle ucuz ekmek ve et kuyrukları oluşmaya başladı. 2022 yılında gıda krizine çözüm olarak Tarım Kredi Kooperatif marketleri devreye alındı. Piyasadaki gıda fiyatları düşmedi, TKK marketleri indirimin ilk gününde 7 kat ciroya ulaştı. 
 
2023 yılında ise Meclis’e sunulan Orman Kanunu düzenlemesiyle üreticilerin üretim öncesi Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan izin alması hükme bağlandı. Bununla birlikte sözleşmeli üretimin zorunlu olması sağlandı. Yürütülen yanlış politikalar, yüksek maliyetler yüzünden tarım ve hayvancılığın bitme noktasına geldiği kentlerden biri de Xarpêt oldu. 
 
HAYVANCILIĞI BIRAKMAK ZORUNDA KALDI 
 
Kentte Şahinkaya Mahallesi’nde çiftçilik yapan Turabi Engin (55), yüksek maliyetler nedeniyle çiftçiliği bırakma noktasına geldi. 1990’lı yıllarda Dersim’in Xozat (Hozat) ilçesinde yaşayan ve hayvancılık ile geçimini sağlayan ancak “güvenlik politikaları” nedeniyle Xerpet’e göçen Engin, burada hayvancılığı bırakarak, çiftçilik yapmaya başladı. Engin, şimdilerde çiftçilik de yapamadıklarını belirtti. 
 
Dersim’de yaşarken köy boşaltmaları nedeniyle kent nüfusunun göç ettiğini dile getiren Engin, “Vatandaşlar metropollere, başka şehirlere göç etti şuanda da o köylerin hepsi boş. Sadece Dersim değil, çevre illerde de geçim hayvancılık üzerinden oluyordu. Meralar azaldı, yaylalara çıkılamadığı için vatandaş her şeyi bıraktı ve göç etti. Köyler boşalınca hayvancılık bitme durumuna geldi. Haliyle tarım ve hayvancılıkla uğraşanların ülke ekonomisine de bir faydası olmadı” dedi. 
 
Artık hayvancılığı bıraktığını ve sadece tarımla ilgilendiğini belirten Engin, “Orada hayvancıkla da uğraşıyorduk, buraya gelince sadece tarımla uğraşarak geçimimizi sağlamak zorunda kaldık. Arpa ve buğday ekiyorum. Yem pahalı olduğu için biz de hayvanlarımızı sattık. Sadece bir tane kaldı, onu da kendi evimizin ihtiyacı için satmadık. Çiftçilikten ise kıt kanaat geçiniyorum” diye belirtti. 
 
MUTFAK İHTİYACI BİLE KARŞILANMIYOR
 
Çiftçiliğin maliyetinin çok yüksek olduğunu ifade eden Engin, “Mazotu, gübresi, tohumu çok pahalı olabiliyor. Tohum ithal olduğu için uzun ömürlü de değil. Derken götürüsü getirisinden daha fazla, zor idare edebiliyoruz. Geçinebilmemiz için sadece çiftçilik yetmiyor. Devletin vereceği teşvik ve kredilerle de mutfağın ihtiyaçları bile karşılanmıyor” diye anlattı. 
 
ÇİFTÇİLİK BİTME NOKTASINA 
 
Yanlış tarım politikaları ve denetimsiz teşviklerle çiftçiliğin bitme noktasına geldiğini belirten Engin, “Bizde yerli tohumlar kalmadı, verilen ithal yabancı tohumlar uzun ömürlü değil. İki yıldan sonra verimi yüzde 50, hatta 70’lere kadar düşebiliyor. Yerli tohum kalmadığı için bu durum bizi adeta dışa bağımlı yaptı” diyerek, iktidarın politikalarını eleştirdi. 
 
Artık çiftçilik yapanların kaygı taşıdıklarını sözlerine ekleyen Engin, “İnsanlar geleceğini görmüyor. Gençler hep yurt dışına gitti. Yerli ve milli bir politika adı altında toplum dağıldı. Yerli ve millilikle alakamız kalmadı. Örnek olarak bizim ata tohumlarımız vardı, onlara destek verilmedi. Şimdi ise yurt dışından gelen tohumları kullanıyoruz” diye belirtti.