MÛŞ - Ortadoğu’da devrim içerisinde devrim gerçekleştirdiklerini belirten PYD Eşbaşkanlık Konseyi üyesi Foza Yûsif, "Dünya kadınları olarak geniş çaplı bir örgütlenmeyi örmemiz gerekiyor. Dünyada kadın perspektifiyle yol alan bir işleyiş olmalı" dedi.
Ortadoğu tarihinde ilk kez kadınların öncülük ettiği bir mücadeleyle zemini döşenen Rojava Devrimi 13 yılı geride bıraktı. Kadınlar öncülüğünde başarıya ulaşan, önce Kuzey ve Doğu Suriye’yi ardından tüm Suriye ve bölgeyi etkisi altına alan Rojava Devrimi, direnen ve ezilen halklara ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Ambargo ve yaşanan tüm saldırılara karşı başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimleri, kurdukları yeni yaşama sahip çıkmayı sürdürüyor.
Yıllarca BAAS Rejimi tarafından yok sayılan kadınlar, hem cinsiyet ayrımcılığına karşı hem de ulusal kimliklerini ve kültürel haklarını korumak için kimlik mücadelesiyle tüm dünyaya cevap oldu. Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar, 8 Aralık 2024 tarihinde BAAS Rejimi devrildikten sonra geçici yönetime getirilen HTŞ ile bir kez daha hedef alınan hakları için mücadele ediyor. Rojava’da kadınlar, bu yıl da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nü saldırılara karşı kazanımlarını koruma ve kadın örgütlülüğünü büyütme şiarıyla karşılıyor.
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlık Konseyi üyesi Foza Yûsif ile 25 Kasım dolayısıyla kadın öncülüğünde bölgede devam eden inşa ve direnişe dair konuştuk.
DEVRİM İÇERİSİNDE DEVRİM
Devrimin üzerinden geçen 13 yılda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde birçok kazanım elde edildiğini belirten Foza Yûsif, “Devrim içerisinde devrim gerçekleştirdiğimizi söyleyebiliriz” dedi. Bugün siyasi, ekonomi, toplumsal, eğitim ve savunma alanda kadınların pek çok role sahip olduğuna dikkat çeken Foza Yûsif, “Kadınlar burada öncü olarak varlar. Özerk Yönetim’de Toplumsal Sözleşme çerçevesinde kadın özgünlüğü savunulmuştur. Özerk Yönetim’de bugün dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir kadın sistemi var. Buna göre, kadınlar toplumun her alanında yetki ve karar alıcı pozisyonda. Eşbaşkanlık sistemi tüm kurumlarda esas alınan bir sistem. Her kurum ve kuruluşta kadınların bulunma oranı yüzde 50’dir. Hatta bazen bu sayı daha fazladır. Erkeklerin işgal ettiği pek çok alanda artık kadınlar söz hakkı sahibi, yetki ve karar mekanizmalarını işleten bir yerde. Bu anlamıyla kadınlar hem kendilerini hem de kimliklerini ortaya koymuş durumda. Bu da ‘Ben de buradayım’ anlamına geliyor. Büyük bir ilerleyiş mevcuttur. Bu yüzden de her anlamda köklü değişim dönüşümlere imza atıldı” diye belirtti.
ERKEK ZİHNİYETİN ÜRÜNÜ ULUS DEVLETLER
Ulus-devletlerin erkek zihniyetin bir ürünü olduğunu söyleyen Foza Yûsif, bu sistemin dilinin ise ataerkil olduğunu dile getirdi. Foza Yûsif, bu sistemdeki kanun ve hukukun, ataerkil düzenin sürdürülmesi ve erkek iktidarının daha güçlenmesi için var olduğunu ifade ederek, ekledi: “Bu devletler halkların özgürlüğüne karşıt oldukları kadar kadının da özgürlüğüne karşıdırlar. Erkek iktidarının güçsüzleşmeye ve kadınların güçlenmeye başladığını gördüler ve bunu iktidarlarına bir tehdit olarak gördüler. Çünkü kadının köleliği ve toplumun köleliğini esas alan bir sistemden bahsediyoruz. Onlar baskı rejimlerinde böyle gedikler açılsın istemiyorlar. Bu yüzden de kadın sistemi ya da kadın özgürlüğü, onlar için tehdit oluşturuyor. Eğer kadınlar bir yerde başarırsa diğer sistemlerde de kadınların ayaklanıp, isyan ederek kendi haklarını isteyeceklerini biliyorlar. Bu sebeple kadın özgürlüğünü isteyen, direnen ve öncülük eden kadınları ve sistemini hedef alıyorlar. Özgürlük isteminin önünü kesmek ve kadın devrimini boğmak istiyorlar. Bu yüzden saldırıların hedefi oluyoruz. Hala saldırıların devam ettiğini söyleyebiliriz.”
HTŞ’NİN KADIN ZİHNİYETİ
Beşşar Esad rejimi devrildikten sonra geçici yönetime getirilen HTŞ’nin uygulamalarına değinen Foza Yûsif, “Bugün Suriye’de yürütülen sistem tamamen şekilseldir. Dünya kamuoyuna 'kadınlar için bir şeyler yapıyoruz' demeye çalışıyorlar. Ancak kadınlar bu sistem içerisinde esas alınmıyor. Bunu çok net söylemek gerekiyor. Bugüne kadar yaptıkları tüm toplantılarda kadınların katılımı olabildiğince azdı. Hatta kadınlar yer yer görüşmelerde dahi yer almadı. Bir örnek olarak; Suudi Arabistan ile yürütülen diyaloglarda sadece 1 kadın yer aldı. Bir hükümet kurdular. 20 bakanlıktan sadece 1'inde kadın vardı. Burada 100 kişiden 20'si kadın olacak mesajı verdiler. Ancak daha sonraki adımlarda gördük ki yer yer 100 kişi içerisinde 1 kadın bile olmadı. Bu da, yürütülen politikayı gözler önüne seriyor zaten. Bu hükümetin yürüttüğü politikalara ve çıkardığı kanunlara baktığımızda kadına bir rol verilmediğini, kadının yetki sahibi olmasına dönük bir tahammüllerinin olmadığını net şekilde görüyoruz. Kadınlar belli süre hükümet içerisinde yer aldılar fakat onların da istifa ettiklerini gördük. Her anlamda kadınlar burada baskıyla yüz yüze bırakılıyor. Çoğu yerlerde kadınların başlarının zorla kapattırıldığını öğreniyoruz. Seküler ya da dini inançları olmayan kadınların tehditlerle yüz yüze bırakıldığını biliyoruz. Her anlamda, gazeteci, siyasetçi, akademisyen kadınların da yeni hükümete yakın kişi ve kurumların dijital medya hesapları üzerinden hedef alındığını, tehdit edildiğini gördük. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar bu anlamda onların ilk hedefleri oluyor. Kadınları teşhir ediyorlar. Ahlaki olmayan pek çok yolla kadınlar hedef alınmaya çalışılıyor. Aşiretler aracılığıyla kadınları çalışmalardan, siyasetten çekip evlere hapsetmek istiyorlar. Kadın özgürlüğüne dönük yürütülen savaşların başında geliyor bu saydıklarımız” ifadelerini kullandı.
KAZANIMLAR İÇİN MÜCADELE BÜYÜTÜLMELİ
Kazanımları korumak için örgütlenerek çalışmaları büyütmek zorunda olduklarını belirten Foza Yûsif, “Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar anti demokratik pek çok uygulamayla karşı karşıya bırakılmak isteniyor. O yüzden tüm Suriye'de kadın kazanımlarının örgütlenmesi ve büyütülmesi tüm kadınlar açısından elzem gözüküyor. Örgütlü mücadelemiz ve hareketimiz olmazsa ilerleyemeyeceğimizin bilincindeyiz. Direnişimizi, kadın eylemlerimizi (ki bunların içerisine siyasi, hukuki, toplumsal, akademik çalışmalar yer alıyor) büyütmemiz gerekiyor” dedi.
KADIN TOPLUMSAL SÖZLEŞMESİ
En önemli meselelerden biri olan hukuk olduğunu söyleyen Foza Yûsif, önlerindeki çalışmalardan birinin Kadın Toplumsal Sözleşmesi olduğunu kaydetti. Çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Foza Yûsif, “Henüz sonlandırmadık. Bu çalışmalarımızı Suriyeli kadınların tümünü kapsaması ve onların savunulması için genişletmek üzerine kurduk. Bir raddeye kadar geldik. Şunu söyleyebiliriz ki, bu sürece kadar iyi yol aldık. Ancak hala çalışmalarımız sürüyor. Kendi haklarımızı daimi kılmak için de elimizden geleni yapacağız. Özerk Yönetim, kadın haklarını koruyan, genişleten bir düzen ve sisteme sahip. Ancak biz kadınlar içerisinde de böyle bir anlaşmanın sağlanması gerekliliğini bir kez daha gördük. Kadınlarında kendi çalışmaları içerisinde bir sistem sahibi olması gerekiyor. Kadınların kendi içlerinde yürüttükleri çalışmalarda, kurdukları diyaloglarda bir prensiplerinin olması gerekliliğini gördük. Çünkü kadınlara ve kadın kazanımlarına dönük müthiş bir saldırı mevcut. Bu anlamda kadınların birbirleri arasında ittifak kurması, aynı stratejiyle yan yana mücadele edebilmesi için bu sözleşmenin yapılmasını zorunlu bulduk. Kadını bir ulus olarak ele alırsak, eğer bu ulus kendi içerisinde anlaşma sağlayamazsa, düşmanına karşı kendi hakkını da savunamaz. Nasıl ki halklar arasında toplum sözleşmesi imzalama gerekliliği varsa kadınlar arasında da böyle bir sözleşme imzalama gerekliliği vardır. Hukuk ve adaletin de erkek zihniyetinden kurtarılarak özgürleştirilmesi gerekiyor. Bu da Kadın Toplumsal Sözleşme'nin ve kadın devriminin oluşturduğu temelde mümkündür. Sözleşme bitip, ilan edildiğinde başta Kuzey ve Doğu Suriye olmak üzere tüm Suriye'de bir etkisi olacaktır. Kadınların kendi örgütlüğünü nasıl güçlendireceği, kararlarını nasıl alacağı gibi konuları etkileyecektir” diye belirtti.
25 KASIM MESAJI
Foza Yûsif’in, 25 Kasım dolayısıyla mesajı ise şu oldu: “Bugün tüm dünyada kadınlar katlediliyor, hedef alınıyor, şiddetle yüz yüze bırakılıyor. Kadınlar olarak hala baskı altında, yok edilmeyle karşı karşıyayız. Kadınların örgütlenme boyutuyla ortaklaşması gerekiyor. Burada yine kadınları ele alırken, bir ulus-millet olarak ele alacağım. Bu anlamda dünya kadınları olarak geniş çaplı bir örgütlenmeyi örmemiz gerekiyor. Dünyada kadın perspektifiyle yol alan bir işleyiş olmalı. Kadınlar, omuz omuza vermeli, birbirini kollamalıdır. Kadının özgürlüğünü esas alan erkekleri de, bu sürece dahil ederek onlarla da ortaklaşmalıyız. Ekolojik kurumlar, özgürlük için mücadele eden kurumlarla da dayanışabilir. Tüm toplumun, siyasi, savunma, ekonomi, ekoloji gibi konularda dünyanın geldiği vahim durumu görmesi için kadın perspektifinin ne kadar önemli olduğunu öğrenmeli. Biz kadının özgürlüğünü toplumun özgürlüğüyle bir görüyoruz. O yüzden toplumun tüm kesimlerini kadın mücadelesini yükseltmek için ortak mücadeleye çağırıyoruz. Mücadele olmadan bu baskıyı ortadan kaldıramayız. Sadece 25 Kasım değil her gün bu mücadeleyi büyüterek yol almalıyız.”
YARIN: Êzidî komutan Dilvîn Şengalî: Erkeklerin ve yasaların korumadığını öğrendik

