Bayındır: Saldırı dalgası direnişle tasfiye edilir

DİYARBAKIR - AKP'nin KDP ortaklığıyla başlattığı saldırıları değerlendiren DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Kürt kazanımlarına hedefleyen saldırıların topyekun bir direnişle tasfiye edilebileceğini vurguladı. 
 
Türkiye, Lozan Anlaşması'nın yüzüncü yılına yaklaşırken Kürt kazanımlarına dönük saldırılarını arttırdı. 2002'den bu yana iktidarda olan AKP, bazı NATO ülkelerinin onayıyla hem Federe Kürdistan Bölgesi hem Şengal hem de Kuzey ve Doğu Suriye'yi hedef alıyor. Zap ve Avaşîn bölgelerine yönelik 17 Nisan'da Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) işbirliğiyle hem havadan hem karadan başlatılan operasyon, söz konusu saldırıların son halkası oldu.
 
AKP, tüm bunların yanı sıra Kürt siyasetçilerine dönük baskılarını da arttırıyor. Gözaltı ve tutuklamaların ardı arkası kesilmiyor. Yine milyonlarca kişinin "irademdir" dediği ve sorunların çözümünde adres gösterdiği PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ağırlaştırıyor. Tüm bu gelişmelere paralel olarak ülkedeki ekonomik ve siyasi kriz daha da derinleşiyor.  
 
Saldırıların hedefinde olan ve buna karşı mücadele veren Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, son dönemde yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.
KDP'NİN 'İŞGAL'DEKİ POZİSYONU 
 
Türkiye’nin son saldırısını "işgal" olarak nitelendiren Bayındır, AKP-MHP'nin Federe Kürdistan'dan başlayıp Şengal'e uzanan saldırılarla "Osmanlı planını" hayata geçirmek istediğini söyledi. Bayındır, KDP’nin saldırıdaki pozisyona işaret ederek, "KDP, işgalin bir parçası olarak duruyor. Bu, Kürt halkı ve Kürt siyasi hareketi için yeni bir durum. Öyle görünüyor ki Türkiyei, 17 Nisan 2022 işgal girişimiyle Ortadoğu’da Kürdistan zemini üzerinden egemen güç haline gelmek istiyor” dedi.
 
Türkiye’nin daha önceki sınır dışı saldırılarının ve Ortadoğu’da egemen olma girişimlerinin başarısız olduğunu söyleyen Bayındır, "Türkiye’nin Akdeniz'den başlayıp Güney Kürdistan sınırına kadar Ortadoğu'ya egemen olma hayali sürekli vardı. Ama bunların hepsinde başarısız oldu. Ancak bugün askeri gösterilerle, işgal saldırılarıyla Ortadoğu'ya egemen olma durumu söz konusu. Özellikle İHA ve SİHA gibi teknolojik üstünlükleri de kullanmaya çalışarak, Ortadoğu'daki ilişkileri kendi lehine çevirmeye çalışan ve egemenliğini askeri zaferler üzerinden var kılmaya çalışan bir devlet geleneği karşımızda. Bugün AKP-MHP iktidarı, bütün varlığını bu askeri hegemonya üzerinden elde edeceği zafere bağlamış. Bu anlamıyla buradan elde edebileceği bir zafere göre Türkiye'deki siyasi kaderi şekillendirecek" diye konuştu. 
 
‘AMAÇ PKK DEĞİL KÜRDİSTAN'
 
Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Türkiye’nin NATO içerisindeki yerinin belli oranda güçlendiğini ifade eden Bayındır, uluslararası güçlerin bu nedenle Türkiye'nin saldırılarını desteklediğini ve görmezden geldiğini söyledi. AKP-MHP'nin Türkiye'nin yüzyıllık bütün birikimini bu savaşa harcadığını kaydeden Bayındır, "AKP-MHP, Türkiye'de uygulamış olduğu rejimin karakterinin minyatürüyle Güney Kürdistan'da egemen olmaya çalışıyor" dedi. KDP'nin de kendi varlığını PKK'nin zayıflaması ya da tasfiyesi üzerine kurguladığını dile getiren Bayındır, "KDP’nin hesap etmediği ya da görmek istemediği şey, işgal hedefinin PKK değil, tam tersine Güney Kürdistan'dan başlayarak Şengal'e kadar bütün sahayı kontrol etmek” tespitinde bulundu.
 
Bayındır, Türkiye'nin Irak topraklarındaki askeri varlığının Güney Kürdistan yönetiminin askeri varlığından daha fazla olmasının da bu amaçla bağlı olduğunu söyledi. Bayındır, "AKP-MHP'nin bu işgal girişiminin amacı sadece PKK’yi zayıflatma girişim değil, aynı zamanda Güney Kürdistan yönetimini tasfiye edip, kendisini orada yerleşik güç haline getirmektir. Irak’ta en yetkili güç olmayı hedefliyor. İşgal girişiminin altında yatan motivasyon budur” değerlendirmesinde bulundu. 
 
AKP-MHP ile KDP'nin kurduğu ilişkinin, onları kader noktasında da birbirine bağladığını dile getiren Bayındır, "AKP-MHP'nin mevcut saldırılarda başarısız olması halinde, bağlantılı olarak KDP’nin de plan ve projelerinin çöküşünü hızlandıracaktır” dedi.
 
'KDP ŞENGAL'İ TASFİYE ETMEK İSTİYOR'
 
Türkiye'nin son saldırısıyla eş zamanlı olarak Şengal’e de saldırıların başladığını belirten Bayındır, Türkiye, KDP ve Irak hükümetinin üzerinde anlaştığı Şengal Antlaşması'na işaret etti. Bayındır, "Kürtler, 2017'den bu yana Güney Kürdistan'da topraklarının yüzde 40'ını KDP'nin yanlış politikaları sonucunda kaybetti. Barzani ailesi öncüleri, Irak'ın işgal ettiği Musul ve Kerkük'ü tekrardan kazanmak yerine, Kürtlerin kırımdan ve fermandan geçerek elde ettiği özyönetim ve statüyü parçalamaya yöneldi. Dolayısıyla kendi iktidarını Kürtlerin farklı noktalarda elde etmiş olduğu kazanımları tasfiye üzerine kurulmuş bir Barzani bir KDP zihniyeti söz konusu” ifadelerini kullandı. Federe Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani'nin Şengal'e dair Irak'a yaptığı çağrıyı anımsatan Bayındır, “Barzani’nin anlaşmanın onaylanması ve bu pratikleri hayata geçirmesine ilişkin yaptığı çağrı, KDP'nin Kürt aklını ve siyasetini temsil etmediğini gösterdi. KDP, bölgesel ve küresel güçlerin maşası oldu" diye kaydetti.  
 
AKP-MHP'nin Türkiye'de uyguladığı baskıcı ve otoriter politikaların KDP tarafından Federe Kürdistan'da hayata geçirildiğini söyleyen Bayındır, "Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek ve her alanda Kürt bilincinin dağıtılmasına dönük saldırı tezleri Kürtlerin mücadelesiyle karşılaştı. Bu tezler, Kürtlerin mücadelesiyle kırıldı. Biz inanıyoruz ki önümüzdeki süreçte her alanda gelişecek mücadele, KDP ve Türkiye'nin bu işgalci ve soykırım tezinin geliştirmesine nihai cevap olacaktır” ifadelerini kullandı. 
 
DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRI
 
Türkiye'nin Ortadoğu'da yürüttüğü savaş politikalarıyla ülke ekonomisini tükettiğini vurgulayan Bayındır, "Çok rahatlıkla ifade edebiliriz ki Türkiye hem iç siyasette hem bölgesel savaşta başarılı olamayacak. Gerek Kürtler gerek Türkiye demokrasi güçleri, bu gerçeği bilerek ve bu bilinçle hareket ederek AKP'nin zamana yaymak istediği bu savaşa karşı durması ve mücadele etmesi gerekir. Libya'dan Güney Kürdistan'a kadar AKP-MHP'yi kendi iç sınırlarına çekebilecek bir mücadele geliştirmelidir. Bunu gerçekleştirdiğimiz oranda Türkiye'yi siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunları rahatlatacak bir noktaya çekmiş oluruz. Aksi takdirde bu savaş girişimlerinin uzaması, bu hegemonyanın arayışının Ortadoğu ülkelerine yayılması demektir" diye konuştu. 
 
SORUNUN KAYNAĞI: TECRİT
 
AKP'nin 2015’ten bu yana Kürtlere, demokrasi güçlerine ve muhaliflere başlattığı saldırıların arkasında İmralı Cezaevi'nde tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağır tecridin olduğunu söyleyen Bayındır, “Türkiye'nin hem Ortadoğu hem Kürdistan'da bu kadar yayılmacı ve soykırım politikalarını önüne koymasının arkasında Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit var. Sayın Öcalan’ın rolünün nasıl bir gerçekliğe tekabül ettiğini bilen bir iktidar var. Dolayısıyla iktidar tecridi 2015 yılından bu yana derinleştirerek, Sayın Öcalan’ın Kürdistan halkı ile Ortadoğu toplumu ile bağını koparmak istiyor” diye kaydetti. 
 
Tecridin insanlık dışı olduğunun altını çizen Bayındır, “Sayın Öcalan, 1999’dan bu yana gerek Kürt halkına gerek Ortadoğu’daki demokratik ve özgürlük arayışı içerisinde olan halklara dönük fikirsel, düşünsel, teorik ve ideolojik bütün değerlendirmelerini ulaştırmış. Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu’daki tüm halklar, rejimin bu politikalarına karşı Sayın Öcalan’ın görüşleri ve özgürlükçü değerlendirmeleri doğrultusunda direniş gösteriyor. Kürt halkının mücadelesinin bu kadar köklü olmasının arkasındaki en önemli gerçeklik, Sayın Öcalan’ın ideolojik bağlamından geliyor. AKP-MHP aklı bu gerçekliği çok yakinen bildiğinden Sayın Öcalan üzerindeki tecridi derinleştiriyor" şeklinde konuştu. 
 
TOPYEKUN MÜCADELE
 
Kürt kazanımlarına yönelik tüm parti ve örgütlerin birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade eden Bayındır, Kürtlerin ulusal birliğini sağlaması gerektiğini vurguladı. Bayındır, şunları söyledi: "Yazılı veya sözlü açıklamaların ötesine geçmeyen, mücadele ortaklığında imtina eden bir Kürdistan partileri gerçekliği de söz konusu. Teorik doğrularla bugün bu soykırım dalgasının önüne geçemeyiz" uyarısında bulundu. Saldırılara karşı topyekün mücadele yürütülmesi gerektiği çağrısı yapan Bayındır, "Hiç kimse, hiçbir yapı, hiçbir kurum, hiçbir örgüt, hiçbir parti böylesi bir dönemde Kürtlerin varlığını hedef alan böylesi bir plan karşısında kendi irili ufaklı önceliklerini hedefe koymamalı. Tasfiye olma aşamasına gelen AKP-MHP iktidarına karşı mücadeleyi büyüterek, sürekli bir hale getirerek ve bütün dinamikleri yan yana getirebileceğimiz bir mücadele aklını ortaya koyduğumuzda bu iktidarı ve zihniyetini bertaraf edebiliriz. O gücümüz, inancımız ve moralimiz var. Dolayısıyla bugüne kadar direniş nasıl bu iktidarın bütün tezlerini kırıp çökerttiyse, bugünden sonra da çöktürmeye devam edecek. Yani Güney Kürdistan’a yönelik saldırı dalgası da direnişle tasfiye edilecek.” 
 
Bayındır, Öcalan üzerindeki tecridin kırılmasıyla Türkiye’de demokratik ve özgürlükçü bir geleceğin kapısını aralanması anlamına geleceğine işaret ederek, tüm kesimleri "ortak mücadele" noktasında üzerine düşeni yapmaya çağırdı.  
 
MA / Müjdat Can