PKK, 9 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" üzerine 12. Kongresi'ni topladığını duyurdu. PKK kongre kararlarını duyurduğu açıklamada “çalışmaları sonlandırdık” dedi. 

 

PKK’nin açıkladığı kongre kararını tarihçi-yazar İhsan Eliaçık ve AKP kurucularından siyasetçi Kemal Albayrak değerlendirdi.

 

‘ÖRGÜT KENDİSİNE GÜVENİYOR’

 

Yaşananları “tarihi” olarak gördüklerini söyleyen İhsan Eliaçık, “1978’de kurulan PKK örgütü, 2025 Mayıs ayında kendini feshetme kararı aldı. Birinci açıdan bu kararı kendileri alması önemli bir olay. Yani PKK dağlarda yenilerek veya ordu karşısında pes ederek bu kararı almadı. Kendi kendine karar alıyor. Örgütler tarihinde az rastlanır bir olay. Bu aynı zamanda örgütün kendisine güvendiğini gösteriyor. Daha sonrası için planları olduğunu gösteriyor. PKK kurumsallaşmış bir örgüttür. PKK örgüt olarak silahlı mücadeleyi sona erdiriyor ama şekil değiştirecek. Yani daha sivil daha silahsız dünyanın karşısına çıkacak bir hal alacağa benziyor. PKK’nin kendini feshetmesi, oradaki insanların yürüttüğü davadan vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Silahsız olan bir şekle dönüşecekler; bence bu önemlidir” dedi.

 

‘KANDİL VE İMRALI TAM BİR UYUM İÇİNDE’

 

İkinci önemli bir noktanın ise Kandil’deki örgüt liderleri ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tam bir uyum içinde olması olduğunu belirten Eliaçık, bu durumun da örgütler tarihinde az rastlanan bir durum olduğunu dile getirdi. Eliaçık, “Genelde bu konularda bölünmeler olur. Ama burada olmadığını olsa da cılız kaldığını görüyoruz. Üçüncü önemli bir nokta ise PKK’nin 78’de başlangıçta yayımladığı bildirgedeki açıklamalar ile kendini feshederken ki açıklamaları karşılaştırdığımızda, ‘Bağımsız Birleşik Kürdistan’ idealinden, ‘Demokratik Türkiye’ noktasına geldiğini görüyoruz. Eğer Türkiye demokratikleşirse, hakiki bir demokrasi hayata geçirilirse, Kürtler de bütün haklarına kavuşacak” diye belirtti. 

 

‘DEMOKARTİK BİR DEVLETE DÖNÜŞMELİ’

 

Eliaçık, devletin demokratikleşmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye’nin demokratikleşmesi de devletin herkese ‘Türk’ demesinden vazgeçmesi anlamına geliyor. Adalet ve hukuk devleti, demokratik bir devlete dönüşmesi gerekiyor. Kürtlerin, Çerkezlerin bu topraklarda kim yaşıyorsa, tüm dinsel, mezhepsel, inançsal grupların hepsini sahiplenen, eşit bir mesafede duran bir organizasyona dönüşmesi gerekiyor. Yapılan açıklamanın da Ortadoğu için Suriye gibi Irak, Türkiye ve Lübnan gibi din, mezhep, inanç ve kimliklerin iç içe geçtiği veya bunlardan bol miktarda olduğu bir coğrafyada, kanla ve kaostan kurtulamadığı vurgusu da var. Burada yaşayan halklar, bir arada nasıl yaşayacaklarına dair bir çözüm bulmak zorunda. Abdullah Öcalan bunu dini referans olarak Medine Sözleşmesi temeline oturtuyor. Siyasi olarak da Demokratik Konfederalizm diyor. Bunu Ortadoğu için bir çözüm yolu olarak görüyor. Bu hem PKK açısından hem bizim İslami referanslarımız açısından olumlu bir noktadır” diye konuştu. 

 

’86 MİLYON BUNA SAHİP ÇIKMASI GEREKİYOR’

 

Eliaçık, başta devlet olmak üzere tüm muhalif gruplar ve Türkiye’nin, PKK’nin bu kararını desteklemesi gerektiğini kaydederek, “Çünkü silah bırakıyor, kanı durduruyor, ‘silahlı mücadele sona erdi’ diyor. Bunun Türkiye’de yaşayan 86 milyonun desteklemesi, karşı çıkmaması, altında bir bit yeniği aramaması gerekiyor. Bazıları, bunun bir Amerika veya İsrail planı olduğunu söylüyor. Plan veya değil, burada bir kanın durdurulması var. Bunun ilk elden desteklenmesi gerekiyor” dedi.

 

‘DEVLET HUKUKİ STATÜ İÇİN ADIM ATMALI’

 

Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve örgütün çağrıya uyup kongreyi toplamasının cesur bir adım olduğunu söyleyen Eliaçık, “Bahçeli’nin de Öcalan için ‘gelsin Meclis’te konuşsun’ çıkışı da çok cesur bir çıkış. Bahçeli’nin konuşmasını ve Öcalan’ın fesih çağrısını son iki yılın en cesur çıkışı olarak görüyorum.  Örgütler tarihinde pek yoktur. Örgüt bu cesur adımı atarak, tüm dünyanın önünde kendini fesih ettiğini ilan etti. Bunun altında hala bir art niyet aramak yerine bu adıma karşılık vermek gerekiyor. Devletin buna bir karşılık vermesi gerekiyor. Devletin bunu bir hukuki statüye kavuşturacak adım atması gerekiyor. Gerek dağlarda yaşayanlar, gerek silahlı mücadeleye katılanlar gerek şuanda cezaevinde olanlarla ilgili hukuki bir çalışması yapması gerekiyor. Bundan sonra diğer adımlar gelecektir” dedi. 

 

ALBAYRAK: DEMOKRATİK HAKLAR KORUNMALI

 

 

Siyasetçi Kemal Albayrak ise Türkiye Cumhuriyeti’nin her yurttaşın demokratik haklarını koruması gerektiğini belirterek, “Kendin bir ‘düşman’ yarattın; yani bir takım kanunsuz ve adaletsiz şeylerle yarattın bunu. Şimdi ‘düşman’ tabir ettiğin insanlarla da dışarının etkisiyle barış naraları atıyorlar. Yani bu sorunu yaratanlar böyle sorun falan çözemez. Ben de bir insan olarak oradaki insanların, Kürt’ü, Türk’ü bir barış içinde yaşamasını isterim. Türkiye Suriye’deki gelişmeler nedeniyle sıkıştı ve böyle bir sürece girdi. 

 

Albayrak, “İktidar bu konuda samimi değil. Keşke barış olsa. Geçmişte el uzatılsaydı, demokratik hakları verilseydi, kültürler korunsaydı, bu sorunlar yaşanır mıydı? Hayır. Türkiye’de toplumsal barışın sağlanması lazım. Bir taraftan kayyum atanıp herkesi ‘terörist’ ilan ederek, tutuklayarak barış nasıl sağlanacak? Hürriyeti kısıtlayarak barış olmaz. Kendi vatandaşını dışlayamazsın. 2 milyon 200 bin insan ‘terörist’ olur mu? Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yaşayan herkes vatandaştır. Kanun önünde eşittir. Vatandaşlık haklarını korumak lazım. Hürriyeti korumak lazım. Bunlara oturup bir karar almak lazım” diye belirtti.

 

MA / Diren Yurtsever