İSTANBUL - Avrupa Özgürlük ve Barış Forumu koordinatörlerinden Latife Akyüz, "Abdullah Öcalan'ın, bu sürecin yalnızca birilerinin gidip kendisiyle konuştuğu değil, sesi ve sözüyle doğrudan içinde yer aldığı bir süreç olarak şekillenmesine ihtiyaç var" dedi.
Antidemokratik uygulamalar, haklarındaki soruşturma ve kovuşturmalar nedeniyle yurt dışına gitmek zorunda kalan akademisyen, aydın, siyasetçi ve gazetecilerin içerisinde yer aldığı Avrupa Özgürlük ve Barış Forumu (EFFP), başlattığı "I Want to Visit Öcalan/Abdullah Öcalan'ı ziyaret etmek istiyorum” kampanyası 5'inci ayını tamamlıyor.
Haziran ayının 5'inde başlatılan kampanyanın koordinatörlerinden akademisyen Latife Akyüz, "Ana hedeflerimiz barışın inşasında sürgündekilerin rolünü görünür kılmak ve bu konuda elimizi taşın altına koymak. Özellikle Devlet Bahçeli'nin çıkışı ve Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nın ardından, bizler de 'Bu süreçte neler yapabiliriz' sorusu etrafında yoğunlaştık. Son 5 ay içinde birçok video çalışması, konferans ve basın açıklaması gibi etkinlikler düzenledik. En son 1 Eylül'de Almanya'nın Berlin kentinde geniş katılımlı bir konferans gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönemde ise bir rapor hazırlığı ve yeni bir büyük konferans planlıyoruz" diye konuştu.
'KAMPANYA SINIRLARI AŞTI'
Sınırları aşan kampanyalarının dünyada devam ettiğini ifade eden Latife Akyüz, "Kampanya başta bizlerin ulaştığı ve videolar istediğimiz bir formattan çıktı, artık insanlar kendi iradeleriyle videolu mesajlar gönderiyor. Yine kampanya kapsamında heyetler Türkiye'ye gitti, giden heyetler orda Sayın Öcalan'la görüşme taleplerini dile getirdiler. 100 kişilik bir feminist kadın grubu gitti. Yine bir heyet Türkiye'de Öcalan'la görüşmek istiyorum başvuruları yaptı. Onun dışında kampanyanın partnerleri olan Avrupa'daki sol sosyalist gruplar var. Bunun dışında kurumsal olarak katılanlar var. Latin Amerika'dan Afrika'ya Avrupa'dan dünyanın her yerinden farklı gruplar kampanyaya katıldı ve destek oldular" ifadelerini kullandı.
'TECRİT ALTINDA BARIŞ SÜRECİ YÜRÜTÜLEMEZ'
Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin baş müzakerecisi olduğunu hem uluslararası camiada hem de Kürt halkı nezdinde kabul gördüğünü altını çizen Latife Akyüz, "Sayın Abdullah Öcalan'ın tecrit altında müzakerelere devam ettirebilmesi sağlıklı bir barış sürecinin işlemesi mümkün değildir. Ayrıca İmralı'dan gelen orada yapılan görüşmeler dışarıya aktarılan, bunlar sonuçta kırılarak geliyor. İnsanların bu sürecin baş müzakerecisi ile yüz yüze görüşebilme konuşama ve onun sürece dair düşüncelerin alma hakkı var ve olmalıdır da . Barışın inşası dediğimiz şey sadece devletlerin ya da tarafların bir araya gelip bir karar alma meselesi değildir. Asıl mesele bu süreçte tarafların ne söylediğinin net olarak bilebilmesi ve duyulmasıdır" diye belirtti.
'KOMİSYONDA KONUŞMAK ÖCALAN'IN HAKKI'
Kampanyalarının uzun soluklu olduğunu ifade eden Latife Akyüz, "Çünkü amacımız sadece Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması meselesi değil. Mesele tarafların eşit biçimde dahil olduğu onurlu bir barışın gelmesi ve barış zeminin nasıl yaratılacağıdır. Bu yüzden çok farklı açılardan ve farklı alanlardan bu mücadelenin yürütülmesi gerekiyor. Bu kampanya sadece bu mücadelenin bir parçası ve olmazsa olmazıdır. Sayın Öcalan'ın ilk ağızdan komisyon tarafından dinlemesi ve bunu talep edenlerin hakkıdır. Kampanyanın temel amaçlarından biri de Sayın Öcalan'la görüşmelerin sağlanmasıdır. Yine bunun dışında barış süreçlerinde kadınların, LGBT'lerin, toplumsal kesimlerin kendilerini nasıl var edecekleri zeminlerin oluşması önemli . Akademisyenler olarak bizler farklı barış süreçlerinde neler yaşandı, nerelerde eksik kalınmış, hem yazmamız hem insanların tartışması lazım" dedi.
'İKİ RAPOR HAZIRLIYORUZ'
Savaşın ekolojik, hukuki, kültürel, ekonomik ve toplumsal cinsiyetin katmalı ve boyutlu yıkımı ile dünya barış deneyimleri, Türkiye'deki barış deneyimleri üzerinden devam eden süreci değerlendiren 2 rapor düzenleme hazırlıklarının olduğunu söyleyen Latife Akyüz, Aralık ayında ise süreci tartışacak bir konferans düzenleyeceklerini söyledi. Latife Akyüz, bunların dışında seminerler, wokshoplarda tartışmalarının da devam ettiğini aktardı.
'BÖLGESEL DİNAMİKLERİN SÜRECE ETKİSİ
Sürecin tesadüfen başlamadığını ifade eden Latife Akyüz, şöyle devam etti: "Bunun hem uluslararası hem de bölgesel dinamiklerini düşünerek baktığımızda o kadar da umutsuz bir tablo yok. Ama eğer bunlar tek başına günlük dile ve söylemler üzerinden ele alırsak karşımıza umutsuz bir tablo çıkar. Dolayısıyla sürecin bizim düşündüğümüzden daha yavaş ilerlemesi; bir tarafın çok gönülsüz oturduğu bir süreç yaşanıyor. Bu yüzden diğer barış süreçlerinden çok daha farklı bir süreçtir. Ama uluslararası konjonktürü düşününce özellikle Suriye'deki gelişmeleri düşününce Türkiye'nin tek başına 'Ben masadan çekiliyorum, süreci bitiriyorum.' deme şansı yok."
'NEGATİF BİR BARIŞ SÜRECİ VAR'
"Ülkeye barışın gelmeme ihtimali yok" diyen Latife Akyüz, şöyle devam etti: "Şuanda negatif bir barış süreci işliyor. Bir anlaşma olmuş ve silahlar bırakılmış değil. Bir taraf inanılmaz bir irade göstererek ortaya koyduğu ve koyacağı adımları adım adım izliyor ve samimiyetini ortaya koyuyor. Diğer taraf bir adım atmıyor. Böyle bir durumda karşı tarafın barışı isteyip istemediğinden çok barışı isteyenlerin ne istediği önemlidir. Barış sürecinin isteyen her bir kurum, kişinin sürece bir damla katkı sunması önemlidir, değerlidir."
'MEDYA BARIŞIN DİLİNİ KURMADI'
Barış dilinin inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Latife Akyüz, şunları söyledi: "Bunun yolu da medyadan geçiyor. Maalesef Türkiye'de medya hiçbir zaman barışın dilini kurmadı. Şuanda Türkiye'deki ulusal veya yandaş medyanın kurduğu dil daha çok iktidarın istediği bir dil. Yarın AKP'nin sürece dair dili ve zihniyeti değişse emin olun medyanın da dili değişir. Dolayısıyla onlar bizim için bir kriter değil. Ama bizim bu savaş dilini nerden ve nasıl kıracağımız meselesi önemlidir. Mesele kendimizi nasıl anlatacağımız ve o dili nerden kuracağımızdır önemlidir."
'YARGI ÜZERİNE DÜŞENİ YERİNE GETİRMELİ'
Meclis'te kurulan komisyonun çalışmalarına işaret eden Latife Akyüz, şunları dile getirdi: "Barışın tarafı olan baş müzakereci Abdullah Öcalan'ın bu sürecin yalnızca birilerinin gidip kendisiyle konuştuğu değil; kendi sesi ve sözüyle doğrudan içinde yer aldığı bir süreç olarak şekillenmesine ihtiyaç var. Bu sürecin aktif bir aktörü olarak bizlerin hayatında yer alması gerekiyor. Eğer tecrit zamanında kaldırılsaydı ve umut hakkı uygulansaydı biz şimdi süreci çok başka şekilde konuşurduk. Devlettin ayak direttiği noktada budur. Bence bu kadar ayak diretmesinin sebebi de Abdullah Öcalan'ın kendi varlığıyla direkt Meclis'te ya da görünürlüğü olan bir yerde olsaydı devlet kontrolü kaybedecekti. Çünkü insanların üzerindeki etkisinden korkuluyor."
MA / Esra Solin Dal
