Gülistan Kılıç Koçyiğit: Abdullah Öcalan temel arayışın siyasal mutabakat olduğunu söyledi

img
ANKARA - Komisyon üyelerinin İmralı'dan ikna olarak döndüklerini belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Devletle bir mutabakatın olduğunu ifade etmekle beraber bugün temel arayışın bir siyasal mutabakat olduğunu ve bu siyasal mutabakat gerçekleştiğinde aslında birçok şeyin de aşılabileceğini ifade etti" dedi. 
 
AKP, MHP ve DEM Parti’den birer üyenin yer aldığı komisyon heyeti 24 Kasım’da İmralı Adası’na giderek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşme, tutsak bir Kürt liderle ilk kez çözüm süreci kapsamında yapılan görüşme olması itibariyle tarihe geçti. Görüşme sonrası  Meclis Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, görüşmenin, toplumsal bütünleşme, kardeşliğin pekiştirilmesi ve bölgesel perspektife yönelik sürecin olumlu ilerlemesi açısından önemli sonuçlar verdiği ifade edildi. Söz konusu adım, Türkiye’nin demokratikleşme ve demokratik toplum inşa süreci açısından ileri bir hamle olarak değerlendirildi.
 
İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile birçok başlığın masaya yatırılması ve tartışmaların konusu merakla izlenirken bu görüşmenin detaylarını heyette yer alan Gülistan Kılıç Koçyiğit aktardı. 
 
Komisyon adına üç siyasi temsilci olarak İmralı Adası’nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştünüz. Adaya gitme yolculuğunuzdan itibaren yaşananları anlatabilir misiniz?
 
Komisyon toplantısı Cuma günü yapılmıştı ve o gün karar alındı. Ardından bize hazırlıkların yapılacağı söylendi. Sonuçta gerekli izin prosedürleri vardı. Yetkili kurumların bu izin prosedürlerini gerçekleştirmesi gerekiyordu çünkü Adalet Bakanlığı’na başvuru yapılması gerekiyordu. Meclis Başkanlığı bu prosedürleri gerçekleştirdi ve ardından Pazar günü bize, Pazartesi günü bu ziyaretin gerçekleşeceğine dair bilgi gelmiş oldu. Pazartesi sabah çok erken bir saatte kalktık. Üç heyet üyesi olarak Ankara’da buluştuk ve daha sonra İstanbul’a hareket ettik.
 
Saat kaçta yola çıktınız? Yolculuk ne kadar sürdü, oradaki atmosfer nasıldı?
 
İstanbul’dan hava yoluyla adaya gittik. Tabii ki bize eşlik eden kurumdan güvenlik görevlileri de vardı ve adada bizi ilgili yetkililer karşıladı. Hızlı bir şekilde adanın içerisinde bulunan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin içerisine geçtik. Ne yolculuk boyunca ne yolculuktan sonra ne de adada herhangi bir olumsuzluk yaşamadık. Gayet normal, prosedüre uygun bir şekilde heyetimiz karşılandı ve biz cezaevine geçtik. Ardından zaten görüşme odasına geçtik.
 
Görüşmenin yapıldığı salona siz mi önce girdiniz, yoksa Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan mı? 
 
Evet, biz heyet olarak görüşme odasına geçtik ve yerlerimizi aldık. O sırada yetkililer bize kısa bir bilgilendirme yaptılar. Birkaç dakikalık bir hazırlık süreci oldu. Kısa bir süre sonra da Sayın Öcalan odaya girdi ve her birimizle tek tek merhabalaştı, tokalaştı. Daha sonra hep beraber oturduk ve görüşme başladı.
 
Görüşmenin yapıldığı salonda oturma düzeni nasıldı?
 
 Sayın Öcalan karşımızdaydı. Biz üç heyet üyesi masanın diğer tarafındaydık, karşılıklı oturduk.
 
Selamlaşma nasıl gerçekleşti? Kürt Halk Önderi sizi nasıl ağırladı? İlk olarak kim konuştu? İlk soruyu kim sordu?
 
Karşılıklı olarak bize “Hoş geldiniz” dedi. Bizleri takip ettiğini, tanıdığını ifade etti. Ardından heyet üyeleri, orada bulunma amacımızı, komisyonun üyeleri olarak orada olduğumuzu, partilerimizi ve temsiliyetlerimizi anlattılar. Bugünkü görüşmenin de nihayetinde komisyonun bir görüşmesi olduğunu belirttiler. Sayın Öcalan bunu dinledi ve görüşme detaylanarak devam etti.
 
Görüşmede görüntülü kayıt alındı mı?
 
Hayır. Görüşme görüntülü olarak kayıt altına alınmadı. Tutanak açısından yalnızca ses kaydı alındı.
 
Ziyaretten önce yaşanan tartışmanın ardından heyet, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a nasıl hitap etti?
 
Sayın Öcalan, her bir üyeye konuşurken ismiyle, “Fethi Bey, Hüseyin Bey” şeklinde hitap etti. Biz heyet olarak da Sayın Öcalan ile konuşurken “siz” diye hitap ettik.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu, morali nasıldı? Gözlemlerinizi paylaşır mısınız?
 
Sayın Öcalan çok güçlüydü, morali yüksekti. Gülerek, gayet enerjik bir şekilde salona girdi. Her bir üyeyle tek tek merhabalaştı ve “Hoş geldiniz” dedi. Ardından heyetten bir arkadaş heyeti tek tek tanıttı. Bizi tanıdığını ve kamuoyundan takip ettiğini kendisi de ifade etti. Ben özel olarak sağlığını sordum. Gayet iyi görünüyordu, sağlıklı ve moralli görünüyordu. Genel olarak çok iyiydi.
 
Meclis komisyonu heyeti içerisindeki tek kadın sizdiniz, buna ilişkin bir değerlendirmesi oldu mu? Ya da kadınların sürece katılımına ilişkin herhangi bir şey söyledi mi?
 
Sayın Öcalan genel olarak biraz PKK'nin tarihsel serüvenini, daha önce Kürtlerle Türklerin tarihsel olarak ittifak yaptıkları zaman dilimlerini ve bütün bu ittifakların Türkiye halklarına, Kürtlere ve Türklere nasıl kazandırdığını ve tarihsel kırılma anlarından bahsetti. Yine PKK'nin çıkış koşullarından sonra barış arayışlarını, hükümet ve devlet kanadından özellikle her seferinde nasıl barış girişimleri olduğunu ama bütün bu barış girişimlerinin en nihayetinde nasıl akamete uğratıldığına dair geniş bir değerlendirme yaptı. Tabii heyet üyelerinin de sürece dair kendisine soruları oldu. Ben en sonunda kadınların özel selamını kendisine iletme fırsatı buldum ve 25 Kasım öncesi olduğu için de özel olarak bu konuda bir şey söylemek isteyip istemediğini sordum. O da kadınlar açısından kısa bir değerlendirme yaptı: Özellikle bir sokakta öldürme kültürü olduğundan bahsetti. Kadın cinayetlerinin yaşandığından bahsetti. Ve bu anlamıyla kendi kadın özgürlük bakışının, kadına yönelik ele alışının çok farklı olduğunu, kadın özgürlüğünü temel aldığını dair çok kısa bir değerlendirme yaptı. Ve herkese selam söyledi.
 
Bir yıl önce böylesi siyasi bir düzeyde bir görüşme hayal dahi edilemezdi. Ancak gerçekleşti. Sorunun çözümü bağlamında düşündüğümüzde görüşmenin önemi nedir?
 
14 ayı geride bırakan bir süreçten bahsediyoruz. Bu anlamıyla aslında 1 Ekim 2024’ün kendisinin tarihi bir gün olduğunu ve o günden beri başlayan bir sürecin içerisinde olduğumuzu ifade edebiliriz. Bir yılı da geride bıraktık ve bu sürecin içerisinde çok kritik gelişmeler oldu. Bu anlamıyla 1 Ekim'de Sayın Bahçeli'nin DEM Parti sıralarına gelip bizimle el sıkışmasından sonra Sayın Öcalan’ın bu eli havada bırakmayan, bu eli karşılıksız bırakmayan çok önemli, tarihi bir yaklaşımı ve pratiği oldu. O anlamıyla hem 23 Ekim'de kamuoyuna yansıyan ilk mesajının kendisi, yani Kürt sorununu çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine taşıyabilecek teorik ve pratik güçte olduğunu ifade etmesi hem de bu teorik ve pratik gücün gereklerini gerçekten süreç içerisinde yerine getirmiş olmasının öneminin altını çizmek gerekiyor. 24 Kasım’da komisyon adına bir heyet olarak İmralı'da Sayın Öcalan'la görüşmenin arka planında Sayın Öcalan'ın bütün bu süreç içerisinde geliştirdiği, aştığı eşiklerin önemli bir payı olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.
 
Özellikle 27 Şubat çağrısının kendisi ve bu çağrının arkasında durarak bunun gereklerini örgütünün de yerine getirmiş olmasının bu yolu açtığının altını çizelim. Tabii bununla beraber 5 Ağustos'ta Meclis'te kurulan komisyonun da tarihi önemde olduğunu ifade etmiştik. Çünkü Sayın Öcalan ilk günden itibaren bu sürecin Mecliste konuşulması gerektiğini, Mecliste bir komisyon kurulması gerektiğini, toplumun çeşitli kesimlerinin ve siyasetin en geniş kesiminin bu sürece müdahil olması, bu süreçte inisiyatif geliştirmesi gerektiğini ifade etmişti ve bu komisyon bu anlamıyla da tarihi nitelikteydi.
 
Tabii komisyonun kuruluşundan sonra çok geniş bir zeminde dinlemeler gerçekleşti. Ama bu sorunun baş aktörü, sürecin ve barışın mimarı olan Sayın Öcalan’la görüşmemiş olması büyük bir eksiklik olacaktı. Sürecin ihtiyacına, gereklerine uygun olmayan bir tutum olacaktı. Komisyonun 24 Kasım’da İmralı'ya gitmesi ve Sayın Öcalan'la bir görüşme gerçekleştirmesi tarihi nitelikte olduğunun altını çizelim. Aslında önemli bir eşiğin daha aşıldığı, kritik bir eşiğin daha geride kaldığı bir süreç yaşandı. İkincisi, bugüne kadar devletin Sayın Öcalan'la çeşitli temasları vardı. DEM Parti İmralı heyetinin adaya gidişi oluyor, görüşmeleri oluyordu. Yine aynı şekilde 27 Şubat çağrısından önce eş başkanlarımızın da içinde olduğu geniş bir heyet adaya gitmişti ve Sayın Öcalan'la bir görüşme gerçekleşmişti. Fakat Mecliste kurulan bir komisyon adına bizlerin adaya gitmesi ve Sayın Öcalan'la görüşmesi, Sayın Öcalan'ın siyasi gücü açısından çok tarihi bir önemdedir. Sorunu salt güvenlik sorunu olma ekseninden çıkarıp sadece silah bırakma meselesi olmaktan çıkarıp, sorunun aynı zamanda siyasi bir sorun olduğunu ve bu siyasi soruna siyasi çözümler geliştirmek gerektiğini de 24 Kasım’daki görüşmenin kendisi teyit etmiştir. Bu anlamıyla oldukça önemli, tarihi nitelikte bir görüşme gerçekleştirdiğimizi ifade edelim.
 
Bu görüşme için hep “kritik eşik” ifadesi kullanıldı. Baktığımızda iktidarın, devletin bu noktaya gelmesiyle ne aşıldı, “kritik eşik” dediğimiz o eşik neydi?
 
Bir kesimin Sayın Öcalan'ın temsiliyetini, gücünü sınırlandırma, onu sadece örgütün silah bırakması ve fesih meselesinde bir muhatap olarak görme gibi bir yaklaşımı var. Oysa biz hep şunu söyledik: Sayın Öcalan sadece silah bırakma meselesinin, sadece PKK'nin fesih meselesinin muhatabı değildir. Aynı zamanda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün de muhatabıdır. Bu sorun siyasi anlamda çözülecekse, hukuksal zeminde çözülecekse, burada yasal zeminde bir çözüm arayışımız varsa eğer, o zaman bizim Sayın Öcalan'ın gerçekten nasıl bir dönüşüm yapmak istediğini, Kürt sorununun demokratik çözümüne dair önerilerini, görüşlerini bizzat kendisinden dinlememiz gerekiyor. Sayın Öcalan’ı sadece ‘silahlı güçleri tasfiye edecek kişi’ olmakla sınırlandıran anlayışın dışında aslında siyasi bir güç olduğunu, siyasi bir muhatap olduğunu gördük. Bunun öneminin altını çizmek gerekiyor. Yani Sayın Öcalan'ın rolünü, gücünü sınırlandırmaya çalışan, onu sadece devletin güvenlik birimlerinin görüştüğü bir kişi olarak sınırlandırmak isteyen bir akıl olduğunu görüyoruz. Siyasi bir muhatap olarak görmek istemeyen, siyasi muhataplığının önüne geçmek isteyen bir akıl olduğunu görüyoruz. Oysa komisyon “Ben Kürt sorununun demokratik çözümü meselesi için kuruldum, yol aldım ve bugün sorunun gerçek muhataplarıyla sorunu konuşmak, çözümü konuşmak, gelebilecek yeni aşamaları konuşmak istiyorum” demiş oldu. Bu karar nitelikli çoğunlukla alındı ve biz bu görüşmeyi gerçekleştirirken bunu da ifade etmiş olduk. Bunun çok çok önemli olduğunu belirtmek gerekiyor.
 
CHP'nin komisyonda oylamaya dahil olmayarak temsilci göndermemesine ilişkin bir değerlendirmesi oldu mu Abdullah Öcalan'ın?
 
Sayın Öcalan’ın CHP'ye ilişkin düşünceleri aslında biliniyor. CHP'ye dönük İmralı heyetimiz üzerinden değerlendirmeler yapmıştı. Bu değerlendirmelerin bir kısmı da kamuoyuna yansıdı. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak CHP'yi önemsediğini, CHP'nin bu sürecin içerisinde mutlaka olması gerektiğine dair değerlendirmeleri kamuoyunun malumu. Bu görüşmede özel olarak CHP’nin gelmemesine dair bir değerlendirmesi oldu ve “Keşke CHP de gelseydi” dedi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ne tür başlıklara değindi? Sizlere neler anlattı? 
 
Sayın Öcalan bu görüşmenin içerisinde Kürt ve Türk ilişkilerinin tarihsel arka planını anlattı. Bu anlamıyla önce 1071 Malazgirt’teki ittifakın kendisi, Sultan Alparslan’ın Kürt beylikleriyle olan ilişkisine dair bir değerlendirme yapıldı. Sultan Sencer-Selçuklu dönemine dair bir değerlendirmesi oldu. Yine Osmanlı'nın çözülüş döneminde Kürt beyliklerinin isyanının çözülüşte etkili olduğunu, Abdülhamid'in bunu fark ederek bunu engellemek için Hamidiye alaylarını kurduğunu ifade etti. Sonra Kurtuluş Savaşı, Kurtuluş Savaşı'nda Kürtlerin de yer almasına dair bir değerlendirmesi oldu. Bütünsel bir tarihsel arka plan sundu. Yine Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmesi döneminde Kürt ve Türk güçlerinin ortak mücadelesi sonucunda bunun gerçekleştiğini ifade etti ve sonra da günümüze geldi.
 
Başlangıç itibarıyla Cumhuriyet tarihi açısından ifade edersek Şeyh Sait İsyanı’na dair kısa bir değerlendirme yaptı ve bu isyanın 1921'lerde değil 1925'lerde olmasının nedeni üzerinde durdu. Çünkü en nihayetinde bir ümmet anlayışıyla Kürtler de Kurtuluş Savaşı'na dahil oldu ve bu savaş Kürtler ve Türkler tarafından birlikte verildi, nedeni de ümmet anlayışıydı. Ama daha sonra bu ümmet anlayışından uzaklaşılıp ulus-devlet anlayışının hâkim olmaya başlamasının bir isyana yol açtığını ifade etti. Daha sonra da kendisinin PKK’yi kurma sürecine nasıl başladığını, Çubuk’ta altı kişiyle başlayan yolculuğunu ve en nihayetinde PKK'nin tarihsel gelişimini ve bugüne kadarki süreci anlattı.
 
 En temel vurgularını neyin üzerine yaptı?
 
Tabii burada en temel vurgularının iki şeye yaslandığını ifade edebiliriz. Bu anlamıyla tarihsel Kürt-Türk ilişkilerinin nasıl simbiyotik bir ilişki olduğunu, nasıl birbirini besleyen, geliştiren, birlikte ittifak halinde olunduğunda nasıl kazandırdığını, bundan uzaklaşıldığında ise nasıl birlikte kaybedildiğini vurguladı.
 
Barış çabalarına çokça vurgu yaptı. 95’ten beri reel sosyalizm düşüncesini aşmaya başladığını, barış arayışlarını anlattı. Her barış sürecinin ya da her barış çabasının hem devlet katında hem de kendi tarafında nasıl bir şekilde akamete uğradığını ifade etti. Özal dönemi, Erdal İnönü, Demirel hükümeti dönemindeki arayışlar, Erbakan dönemi… Ve her birinin ardından nasıl pratiklerin sergilendiğini, nasıl müdahaleler olduğunu ve her seferinde bütün bu barış çabalarının nasıl akamete uğradığını ifade etti. Ve burada bir dış müdahalenin, Kürt ve Türk ittifakının gerçekleşmesini istemeyen, barışın gerçekleşmesini istemeyen uluslararası güçlerin bulunduğunu ve süreci sabote etmek için ne kadar büyük şeyler yapabileceklerini de Özal'ın ölümü üzerinden örneklendirdi. Sayın Turgut Özal'ın ölümünü bir tesadüf olarak değerlendirmediğini, buraya şüpheyle bakmak gerektiğini ifade etti.
 
Peki, kendisinin bu sürece yaklaşımı nasıl? Bu süreci diğer süreçlerden hangi yönlerde farklı görüyor? Buna ilişkin bir değerlendirmesi oldu mu?
 
Tabii, bir yıllık süreci de değerlendirdi. Sayın Cumhurbaşkanının Ahlat’ta yaptığı konuşmadan, Sayın Bahçeli'nin DEM Parti sıralarına gelip el sıkmasına, 22 Ekim'deki grup konuşmasına kadar birçok şeyi ifade etti ve bütün bunların çok kıymetli olduğunu, bu anlamıyla bir irade oluştuğunu söyledi. Kendisi de buna karşılık oluşturmak istediğini, o el sıkmaya ya da o barış çabasına bir karşılık oluşturmak istediğini ifade etti. Bu anlamıyla örgütün fesih ve silah bırakma 27 Şubat çağrısını da bu çerçevede formüle ettiğini belirtti. 27 Şubat çağrısının en önemli yanının bir mutabakat olduğunu, devlet katında da varılmış bir mutabakat olduğunu söyledi ve her bir cümlesinin, her bir satırının programatik nitelikte olduğunun altını çizdi. En önemli bölümlerden birisi buydu. Bu süreç içerisinde PKK’nin bütün çağrılara uyduğunu, ateşkesin hızlı bir şekilde devreye girdiğini ve o günden beri hiçbir şekilde bir şehit haberinin gelmediğini söyledi. Bunu çok önemsediğini, çok anlamlı bulduğunu ifade etti ve meselenin sadece silah bırakma meselesi olmadığını, temel sorunun bir inşa sorunu olduğunu belirtti. Bu anlamıyla demokratik bir dönüşümün ve inşanın kendisini merkeze alan bir bakış açısına sahip olduğunu söyleyebiliriz.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan nasıl bir inşadan söz ediyor, inşayı nasıl tanımlıyor, aktardı mı sizlere? Devlet ile Kürt halkı birlikte mi yapacak? Kürt halkı kendi başına mı yapacak?
 
Çok fazla başlık vardı, o nedenle bunu çok açamadı. Fakat şu vurgunun çok önemli olduğunu düşünüyorum: Mesele sadece silah bırakma meselesi değil. Mesele aslında biraz da inşa meselesidir. Burada demokratik bir inşaya vurgu yapması çok önemli. Tek taraflı bir süreçten ziyade, devletin demokratik dönüşümünü de esas alan bir sürece işaret ettiğini anlamak gerekiyor. Ama bunu tabii ki uzun uzun anlatma imkânı olmadı. Ama biz daha önceki değerlendirmelerinden de bunu çok iyi biliyoruz. Yani devletin demokratik dönüşümü, toplumun güç olması, toplumun öz örgütlülüğünün sağlanması ve gerçek anlamda Demokratik Cumhuriyet için birlikte mücadele edeceğimiz bir zeminin açığa çıkması ve bunun için de bir hukuksal zeminin oluşması gerekiyor. Yani bir hukuksal tanımanın, hukuksal olarak bir düzenleme ihtiyacına atıfta bulundu. Ama en önemlisi de bir siyasi mutabakata ihtiyaç olduğunu vurguladı. Devletle bir mutabakatın olduğunu ifade etmekle beraber bugün temel arayışın bir siyasal mutabakat olduğunu ve bu siyasal mutabakat gerçekleştiğinde aslında birçok şeyin de aşılabileceğini ifade etti.
 
Devlet Bahçeli de, Feti Yıldız da sürecin başından beri “Umut Hakkı”na dair açıklamalarda ve paylaşımlarda bulunuyor. Bu toplantıda “umut hakkı” gündeme geldi mi?
 
Sayın Bahçeli’nin umut hakkına ilişkin değerlendirmesini önemsediğini açıkça söyledi. Bu konudaki değerlendirmesi bu kapsamda kaldı.
 
Merak edilen bir diğer husus ise Demokratik Entegrasyon. Bu konuda değerlendirmeleri oldu mu? Kürtler ne şekilde devlete dahil olacak? Buna dair perspektifi ne?
 
Bunu daha ziyade Suriye bağlamı için ifade edebiliriz. Suriye konusu görüşmenin ana eksenini oluşturuyordu. Heyet üyeleri de daha ziyade Suriye ile ilgili daha fazla soru sordular. Çünkü komisyonda da birçok dinlediğimiz kesim Suriye’yi özel olarak konuşmuşlardı. Suriye’deki sürecin buradaki sürece olası etkileri ve Suriye'deki gelişmelerin kendisi biraz daha görüşmenin ana odağını oluşturuyordu. Suriye bağlamında da şunu çok açık ve net bir şekilde söyledi: 'Çok uzun bir süre Esad yönetimi vardı ve Esad yönetiminin karakteristik özelliği en nihayetinde bir diktatörlüktü ve yıllarca da böyle yaşadılar. Bugün bir Şara yönetimi var. Eğer gerçekten demokratikleşme olmazsa en nihayetinde bu da bir diktatörlüğe gidecektir” diye ifade etti. O anlamıyla olmazsa olmaz diye ifade ettiği en temel şeylerden birisinin yerel demokrasi olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.
 
Demokrasi, toplumun örgütlenmesi, komün, meclis, kendi sivil toplumunu oluşturması, Suriye bağlamında örneğin Bayırbucak Türkmenleri, Kürtler, Çerkez topluluklar için söylediği gibi herkesin kendi topluluğunu, komününü, meclisini, sivil toplumunu inşa etmesi ve bu şekilde de kendi öz varlığıyla sisteme katılması gerektiğine değindi.
 
Bunun için de bir demokrasiye ihtiyaç olduğunu söyledi ve demokrasi olmazsa Suriye’de yeniden bir diktatörlük olacağını ve bunun da aslında Suriye halklarına hiçbir şekilde huzur, refah, mutluluk getirmeyeceğini belirtti. Cümle cümle değil ama kaba haliyle böyle ifade ettiğini söyleyebilirim. O anlamıyla demokratik entegrasyon açısından ‘Neye entegre olacak?’ sorusunun hepimiz açısından temel sorun olduğunu bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Yani Kürtler ya da diğer halklar neye entegre olacaklar? Nasıl bir sisteme entegre olacaklar? Gerçekten demokratik olana ancak entegre olunabilir. Demokratik olanın bir parçası olunabilir. Devlet demokratikleşirse, demokratik bir dönüşüm sağlarsa halklar da o demokratik sistem içerisinde kendi öz örgütlülüklerini sağlayıp var olabilirler, diye ekledi. Bu Türkiye için de geçerli ama dediğim gibi sorulan sorular üzerine değerlendirme daha çok Suriye bağlamında gelişti. Orada da demokrasi olmazsa olmaz. Hem Türkiye açısından hem Suriye açısından hem Kürtlerin yaşadığı bütün ülkeler açısından Kürtlerin varlık olma hakkını koruyan, gören bir yaklaşımın esas alınması gerektiğini ifade etti.
 
En çok gündeme gelen ve merak edilen bir diğer husus ise Suriye. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Şam arasındaki gelişmeler. Türkiye, SDG’nin de silah bırakmasını dayatıyor. En son AKP Sözcüsü de yaptığı açıklamada bu konuya değindi. Abdullah Öcalan bu konuya dair bir şey söyledi mi?
 
Türkiye’de mesele bir ikilik üzerinden tartışılıyor; YPG silah bırakacak mı, silah bırakmayacak mı? Bütün tartışmanın ana ekseni Suriye bağlamında buraya kitlenmiş durumda ve cevabı da ‘Evet’ ya da ‘hayır’ diye ifade edilmeye çalışılıyor. ‘Silah bırakacak mı, buna evet ya da hayır deyin’ gibi bir yaklaşımla ele alınıyor. Oysa ki Sayın Öcalan bu meseleyi biraz uzun ve detaylı olarak ele aldı. Demokratikleşme, demokratikleşme olmazsa Şara’nın neye dönüşeceğini ifade etti. Silah bırakma başlığı açısından şunu söyledi; 10 Mart mutabakatını önemsediğini ve uygulanması gerektiğini söyledi. Belki Suriye bağlamında en temel, altı çizilmesi gereken vurgunun bu olduğunu söylemek gerekiyor. 10 Mart mutabakatı, SDG yönetimi ile oradaki geçici hükümet arasında yapılan mutabakatın, yani Mazlum Abdi ile Şara arasında imzalanan mutabakatın uygulanması gerektiğini, bunu önemsediğini belirtti.
 
Bu anlamıyla özellikle silahlı güçlerin orduya entegrasyonu ama aynı zamanda yerel asayiş güçlerinin olması gerektiğini dile getirdi. Birini İçişleri Bakanlığı, diğerini Millî Savunma Bakanlığı olarak ifade etti. ‘İkili düşünebilirsiniz’ dedi. Biri Millî Savunma Bakanlığı’na ordu olarak entegre olacak. Yerel asayiş güçleri ise İçişleri Bakanlığı’na bağlı yerel asayiş olacak. ‘Onun gibi düşünülebilir’ denildi. Bu konunun etraflıca tartışılması gerektiğinin altını çizdi.
Suriye konusundaki tutumunun çok yapıcı olduğunu ifade etmem gerekir. Oradaki sorunların diyalogla aşılabileceğine inanıyor Sayın Öcalan. Ve kendisinin de bu konuda çok etkili olacağını da açık ve net bir şekilde söyledi. Zaten bu soru kendisine de sorulduğunda ‘Evet, oradakiler de beni dinlerler’ dedi… Ama bunun için tabii ki ‘koşulların oluşması gerektiğinin’ altını çizdi. Sonuçta koşullar oluşursa, diyalog zeminleri gelişirse, görüşebilirse birçok sorunu aşabileceğini, birçok sorunun çözülmesine katkı sunabileceğini özel olarak ifade etti.
 
Hüseyin Yayman ve Fethi Yıldız özellikle ne sordular? Dikkatinizi çeken soruları ne oldu?
 
Diğer iki heyet üyesi de kamuoyunda tartışılan, kamuoyunun çok merak ettiği, Türkiye’de en fazla Kürt sorunu denildiğinde ya da bu süreç konuşulduğunda gündeme gelen soruları daha öncelikli olarak sordular. Bunun ana eksenini dediğim gibi biraz Suriye oluşturuyor. Suriye’deki entegrasyon ya da 10 Mart mutabakatının uygulanma meselesi. Bazı özel başlıklar da tabii ki soruldu, konuşuldu. Örneğin ‘petrol gelirleri ne olacak’ sorusundan ‘YPG silah bırakacak mı’ gibi sorulara kadar birçok soru soruldu.
 
Heyet üyeleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaptıkları sohbet sonrası  sizce ikna oldular mı?
 
İkna oldular. Tatmin olduklarını düşünüyorum. Bu süreç açısından Sayın Öcalan’ın kararlılığını, 27 Şubat çağrısının arkasında durduğunu, sadece Türkiye açısından değil, bölge açısından Kürt sorununun demokratik çözümü perspektifine sahip olduğunu, bir Türkiyeli Kürt yurttaş olarak Kürt sorununun demokratik çözümü için elinden gelen bütün çabayı harcamaya hazır olduğunu ve harcadığını bizzat gördüler. Bu konuda çok ikna olarak döndüklerini ifade edebilirim. Ben bunu bizzat gözlemledim. Bu görüşmenin sonucunda adaya giden Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu heyeti olarak Sayın Öcalan’ın bu süreci yürütme iradesini, 27 Şubat çağrısının gereklerini yerine getirme konusundaki çabasını, kararlılığını bizzat gözlemleme şansına sahip olduk ve komisyon üyeleri olarak ikna olmuş halde döndüğümüzü söyleyebilirim.
 
Süreç şu anda farklı bir aşamada. Bugüne kadar devlet görüşüyordu ancak şu an artık siyasiler de görüşmeye başladı. Şu anda bulunan bu aşamaya dair ne tür değerlendirmeler yaptı? Önemine dair bir değerlendirmesi oldu mu?
 
Bu konuda yaptığı en genel değerlendirme, bu görüşmenin tarihi olduğuydu ve bu anlamıyla bir siyasi çözüm için mutabakat arayışına sahip olduğunu ve bizi de bir siyasi heyet olarak orada gördüğünü belirterek heyetimize şöyle dedi: ’Siz siyasetçiler olarak buradasınız. Biz şu ana kadar hep devletle görüşüyorduk. Bu sefer ilk defa bir siyasi heyetle görüşüyoruz. Bu da siyasi çözüm ve sorun ile ilgili bir mutabakat arayışıdır.’
 
Tabii Sayın Öcalan bütün bu tarihsel serüvenin içerisinde çok geçmişe götürerek Kürt sorununu anlattı. Tarihsel köklerini anlattı. Kürtler ve Türklerin tarihsel ittifakını anlattı. Ama aynı zamanda şöyle bir belirleme de yaptı: ‘İlk defa Kürt sorununu idam sehpasından masaya taşıdık’ dedi. Bence bu görüşmede en temel vurgulardan birisinin bu olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bugüne kadarki bütün Kürt isyanları hep idam sehpalarında sonlanmış. Hep bir şekilde bastırılmış ve köklü çözüm bulunamadığı için tekrar etmiş. Bunun da çok acı sonuçları olmuş. Ama ilk defa 29. İsyan diye ifade edilen PKK’nın çıkışı için ‘Bir Kürt isyanını biz idam sehpasından masaya taşıdık ve bunu barışla sonuçlandıracağız” diye bir ifadesi oldu. Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
 
En çok tartışılan hususların başında ise yasal düzenlemeler geliyor. Yasal düzenlemelere dair değerlendirmesi ne?
 
Sayın Öcalan, 11 Temmuz’daki silah yakma törenini ve yine 26 Ekim’de Türkiye’den PKK güçlerinin çekilmesini çok önemsediğini ifade etti. Yine 1 Mart’tan beri süren ateşkes ve hiçbir can kaybının olmamasının memnuniyet verici olduğunu, bunun çok önemli olduğunun altını çizdi. Silah bırakıp, yakanların Türkiye’ye dönmemiş olmasının yasa eksikliğinden kaynaklandığını söyledi ve yine orada Bahçeli’ye atfen, ‘Sayın Bahçeli de bunu söylemişti. Keşke gelebilselerdi’ dedi. O anlamıyla gelmelerinin koşulunu oluşturmak için de bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu belirtti.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, yazdığı kitaplarda “Türk ne kendi adına barışabilir ne de savaşabilir” diyor. Kısaca bölgesel ve küresel güçlerin etkisinden bahsediyor. Ancak şu anda barış süreci olarak da tanımlanabilecek bir süreç var. Bölgesel ve küresel güçler sürece nereden yaklaşıyor?
 
Ahlat ve Malazgirt’te Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşmasıyla başlayan süreç ve 1 Ekim’de Sayın Bahçeli’nin el uzatmasıyla başlayan süreci biraz ‘devlet aklı’ olarak okuduğunu ifade edebiliriz Sayın Öcalan’ın. Bu anlamıyla bu yeni gelişen süreci devlet aklının geliştirdiği bir süreç olarak okuyor ve siyasetin de bu sürecin bir parçası olmasına inandığını ifade ediyor. En azından sonuç olarak ben kendi adıma böyle bir çıkarım yaptığımı söyleyebilirim. Bu sürecin başarılı olması gerektiğini, başarılı olmasını istemeyen yapılar olduğunu, en azından bir darbe mekaniği vurgusunu dile getirdi. Yani bu süreç başarılı olmazsa en nihayetinde yine bir darbe mekaniğinin devreye girebileceğine dair bir tehlikeye dikkat çekti.
 
İsrail’in Türkiye’ye tehdit yarattığına dair görüşler de var. Hatta bu sürecin bu nedenle başladığı belirtiliyor. İsrail–Türkiye ve Kürtler ile İsrail dengelerine dikkat çekti mi?
 
Evet, İsrail’in Ortadoğu’da yapmak istediğine dair belli vurguları oldu. Özellikle Abraham Anlaşmaları üzerinden nasıl Ortadoğu’yu dizayn etmek istediklerini, nasıl bölgesel bir güç olmak istediklerini anlattı. İsrail’in bir Kürt gücüne yaslanarak bundan sonra var olmak istediğini ifade etti. Bu anlamıyla bütün bölgesel gelişmeleri iyi okumak gerektiğine dair bir değerlendirmesi oldu ve tarihsel akış içerisinde Kürtlerin üzerine sürekli hesap yapan birçok gücün olduğunu da ekledi.
 
Süreç eğer sağlıklı bir zeminde ilerlemez, icra edilmezse Kürtlerin ne şekilde hareket etmesi gerektiğine dair bir değerlendirmesi oldu mu?
 
Sayın Öcalan’ın bütün değerlendirmesi sürecin başarısı içindi. Sürecin başarılı olması için gereklerine dikkat çekti ve bu sefer başarmak gerektiğine dair özel bir değerlendirmesi oldu. Başarısızlık konusunda en genel değerlendirmesi ise şuydu: ‘Başarısız olması durumunda darbe mekaniği devreye girecektir ve bu en nihayetinde birçok kesime de yönelecektir’ dedi. Ve bir önceki çözüm sürecini, yani 2013–2015 yılları arasındaki çözüm sürecini ve oradaki çözüm karşıtı odakların süreci nasıl sabote ettiğini kısaca hatırlattı. Bugün de bunun olmaması için mutlaka süreci başarmak gerektiğini söyledi.
 
Komisyon Çarşamba günü bir araya geldiğinde nasıl bir çalışmayı esas alacak? Çözüm önerileri, yasal çerçeve tartışmaları nasıl olacak? En önemlisi de İmralı’da bu konu nasıl tartışıldı?
 
Biz bu toplantının çok daha erken yapılmasını istedik. Aslında Çarşamba günü bu toplantının yapılması konusunda konuşmuştuk. Bizim de beklentimiz bu yöndeydi. Çünkü Meclis komisyonuna ilk elden ve çok hızlı bir şekilde bilgilendirme yapmayı çok önemsiyoruz. En azından biz DEM Parti olarak bunu ifade ettik ve bu toplantının geciktirilmeden yapılmasının önemli olduğunu söyledik. Geciken her gün kamuoyunda farklı spekülasyonlara ve farklı manipülasyonlara yol açıyor ki bunun yavaş yavaş olmaya başladığını da gördük.
 
Gelecek hafta Perşembe günü yapılacak komisyon toplantısını önemsiyoruz. Gecikmesinin mücbir sebepleri olabilir. Fakat o zaman da çıkıp bu mücbir sebepleri ifade etmek gerekiyordu. O anlamıyla bunu doğru bulmadığımızı söylemek durumundayım.
 
Tutanaklar kamuoyu ile paylaşılacak mı?
 
Biz üç komisyon üyesi olarak ses kaydından oluşturulmuş tutanağı imza altına aldık ve Meclis Başkanı'na teslim ettik. Bu tutanağın imza altına alınmış hâlinin, yani olduğu gibi komisyona mutlaka aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Bizce bu tutanak basına da açık olmalıdır. Mutlaka bütün kamuoyu tutanağı bilmelidir ki herhangi bir spekülasyona yer kalmasın. Sayın Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümüne dair komisyona aktarımlarını bütün kamuoyunun bilmesi, Türkiye halklarının bilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. O tutanaklar açılırsa Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifinin Türkiye ve bölge halklarını nasıl önemsediğini, Kürt sorununun demokratik çözümündeki bakışını herkes çok daha açık şekilde görecek ve bu anlamıyla bütün spekülatif tartışmalar da geride kalacaktır.
 
Komisyonun diğer bir görevi de çalışmasının sonucunda hazırlayacağı rapordur. 28 Kasım’a kadar bütün partiler raporda yer alacak genel çerçeveyi, genel başlıkları hızlı bir şekilde Meclis Başkanına vereceklerdi. O anlamıyla biz de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Perşembe günü, raporda yer alması gereken genel başlıkların müzakeresi olacaktır.
 
Daha sonra da genel raporun nasıl yazılacağı, nasıl kaleme alınacağı tartışılacak ve ardından da hızlı bir şekilde rapor tamamlanarak Genel Kurul’a gönderilecek ve yasal yapım sürecine başlanmış olacak.
 
MA / Mehmet Aslan - Selman Güzelyüz 

Diğer başlıklar

23/12/2025
23:59 Halep’de ki saldırılar Winterthur’da protesto edildi
23:53 Libya heyetini taşıyan jetin enkazına ulaşıldı
22:22 Fidan konuşurken basın toplantısı bitirildi
22:16 Libya Genelkurmay Başkanı'nın olduğu jet ile bağlantı kesildi
21:44 'Asgari ücret 28 bin, sarayın günlük harcaması 58 milyon lira'
21:09 QSD'den DAİŞ operasyonu: 3'ü öldürüldü, 5'i yakalandı
21:06 Asgari ücreti protesto eden gençlere gözaltı
21:02 Depremzedeler yargı paketi geçmeden nöbeti bitirmeyecek
19:53 Kayyımın işten çıkardığı 223 işçi: Direnişimizi büyüteceğiz
18:48 2026 asgari ücreti belli oldu!
18:27 Mereş Katliamı anması: Faillerle yüzleşme sağlanmadı
18:25 İsrail Lübnan komutanını öldürdü
18:23 Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi’nden Koma Amed açıklaması
18:21 Demokratik Modernite davası ertelendi
18:18 Belgin Kanat 12 yıl sonra tahliye edildi
17:57 Gazze’de 70 bin 942 kişi katledildi
17:45 DİSK'in asgari ücret yürüyüşü Ankara'ya vardı
17:40 İsrail’de Alman kadın aktiviste cinsel saldırı
17:26 Esad'dan kalan cezaevleri hala kullanılıyor
17:09 AKP ve MHP’den 11’inci Yargı Paketi’nde geri adım
17:06 İktidar ve işveren temsilcileri asgari ücret için 3’ün kez toplanacak
17:03 Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu kongresine çağrı
17:01 Kurtulmuş, Meclis grubu olmayan partilerin komisyon üyeleriyle görüştü
16:05 Depremzedeler: Bu suçlar kamu vicdanından muaf tutulamaz
15:48 Kuyumcu cinayetinde 7 kişi tutuklandı
15:41 Adana'da Barış Anneleri Derneği açıldı
15:39 HPG'li Polat'ın taziyesine kitlesel ziyaret
15:35 Hekimler, hekim ve asistan hekimlerin sorunlarına çözüm istedi
15:04 Mahkeme Gar Katliamı davasında şüpheli polisler için bilgi istedi
14:21 Özel YSK Başkanı Yener ile görüştü
14:19 Adalet Bakanı: Heyet ile atılacak adımları konuştuk
13:56 DEM Parti'li Hamdiye Kırıcı yaşamını yitirdi
13:46 DEM Parti’li Yaşar Demir için mevlit verildi
13:36 Mesut Seviktek ve İsa Oran mezarı başında anıldı
13:27 Buldan: Siyasi partilerin ortak mutabakatı önemli
Sancar: Sürecin hukuksal güvencelere ihtiyacı var
13:21 ‘Demokratik inşa için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalı’
13:09 Sivil toplum örgütleri süreci tartışacak
12:33 İmralı Heyeti ile Kurtulmuş görüşmesi başladı
12:17 Meclis Komisyonu çalışmaları uzatmak üzere bir araya gelecek
12:08 Sancar: Bakanlığın düzenlemelerle ilgili kapsamlı bir hazırlığı var
Buldan: Cezaevlerini, tahliye engellerini konuştuk, bizimle aynı fikirde
10:30 DEM Parti İmralı Heyeti ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un görüşmesi başladı
10:05 Amedspor ırkçı saldırı için hukuki süreç başlatacak
09:25 Tarih, özgürlük ve poetika bağlamında Arjen Arî
09:21 Cezaevi Savcısı’ndan tutsaklara: Yasa değişse de ‘iyi hal’ kriteri var oldukça sizi bırakmam!
09:20 Sağlıkçılar: Ticarileşen sağlık sisteminin alternatifi 'komün' modelidir
09:19 Şile Belediyesi soruşturması: 22 kişi gözaltına alındı
09:16 Irak ve Kürdistan hükümetinin bir yılı: Toplumda çoklu çöküş
09:14 Kuzey ve Doğu Suriye'nin en kalabalık kenti nasıl yönetiliyor?
09:08 Çocuk Hakları Dayanışma Ağı: Mücadele için bir araya geldiler
09:07 QSD kime entegre olacak?
09:05 HDK Eşsözcüsü: Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü hayati bir mesele
09:04 Asimilasyon politikası 'Veli Toplantısı'nda
09:04 Mersin eski baro başkanı: Yasal düzenlemeler yapılmalı, somut adımlar atılmalı
09:00 23 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
00:07 Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu'ndan Leyla Zana açıklaması
22/12/2025
23:56 Evde çıkan yangında bir kişi yaşamını yitirdi
23:54 Depremzede ailelere destek ziyaretleri
23:22 Özerk Yönetim: Saldırılar Suriye düşmanlarının çıkarına hizmet ediyor
23:18 QSD: Geçiş hükümeti bölgenin huzurunu tehdit ediyor
22:12 Geçiş hükümeti saldırıları protesto edildi
22:03 Fidan, Güler ve Kalın’ın Şam ziyareti sonrası saldırılar başladı
21:34 Çatışmalar şiddetlendi: Geçiş Hükümeti bir kadını katletti
20:58 Okuma salonuna Sırrı Süreyya Önder ismi verilecek
20:51 Amedspor taraftarlarına ırkçı saldırı
20:01 Kurtulmuş 'rapor' için grubu bulunmayan komisyon üyeleriyle bir araya gelecek
19:42 İsrail cezaevlerinde Filistinli kadın tutsaklara şiddet
19:29 Uşak'ta midibüs devrildi: 5 kişi yaralı
19:08 MESEM protestosu: 91 çocuk çalışırken hayatını kaybetti
18:50 Danimarka'dan Trump'ın Grönland ısrarına tepki
18:29 Komisyon çalışma süresini uzatmak için toplanacak
18:01 Seyit Aslan: Yeni bir sürecin kapısı aralanacak
Pervin Buldan: Yasal düzenlemeye ihtiyaç var
17:49 Rapor yazım ekibi toplantısı bitti: Komisyonun süresi uzatılacak
17:43 19 Aralık’ta koğuşları basılan kadın tutsaklarla görüşüldü
17:38 Halep’te iç güvenlik güçlerine saldırı
17:14 DEM Parti'den 'komünal' önerisi
17:13 Gayrettepe’deki gece kulübü yangını davası ertelendi
17:12 Trabzon'da Agirîli aile hakkında ırkçı paylaşımlar
17:11 Depremzedelerin nöbeti ikinci gününde devam ediyor
16:57 Hakan Fidan Şam’da: Gündemi yine Kürtler
16:21 Kurtuluşmuş ‘rapor’ yazım ekibi görüşmesi başladı
16:14 DEM Parti İmralı Heyeti ile EMEP görüşmesi başladı
15:44 Siyasetçi Sadak’ın hayati riski sürüyor: Tek talebi sürecin başarıya ulaşması
15:34 Gazeteci Aykol'un durumu stabil
15:13 Leyla Zana'ya yönelik saldırılar Mersin'de protesto edildi
15:06 İstanbul'da bir kişi yaşamına son verdi
14:57 Gazeteciler, meslektaşları Nazım Daştan'ı ve Cihan Bilgin'i andı
13:39 ÖHD'den Leyla Zana'ya yönelik saldırılara suç duyurusu
13:23 Özel: Türkiye ve Suriye’de barışın hakim olmasını istiyoruz
Sancar: Siyasal ve toplumsal mutabakat hayati önemde
13:21 Alevilerden Roboskî'ye ziyaret: Acımız bir
12:16 'Umut ve Özgürlük' mitinginin konuşmacıları belli oldu
12:08 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşmesi başladı
12:05 Noel Bayramı'nın resmi tatil ilan edilmesi için Meclis'e teklif
11:45 Depremzedeler: 27'nci madde iptal edilene kadar mücadele edeceğiz
10:48 'Burak Ercan cezalandırılsaydı, 23 öğrenci istismar edilmezdi'
10:16 'Rapor beklentileri karşılamıyor, yasa sürecinde konsensüs sağlanmalı'
09:35 İşkenceyi inkar eden bakanlığa görüntülerle yanıt: Failleri korumaktan vazgeçin
09:24 DAİŞ sonrası Rakka: Komünlerle küllerinden doğdu, çok dilli hizmet başladı
09:19 Amedspor'dan Leyla Zana kararı: Iğdırspor maçı kadınlara ücretsiz olacak
09:11 Riha'da 21 ayda bin 260 kadın şiddet gördü, 859 çocuk istismar edildi
09:10 AİHM’in Türkiye’yi ‘işkenceden’ mahkum ettiği dosya kapatıldı
09:09 Hukukçu Şahin: Barış istiyorsanız umut hakkını sağlamak zorundasınız
09:04 Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu 2025’e yön verdi
09:02 Av. Nevraz Sığın: Gayemiz dijital şiddetin TCK'de yer alması
09:00 22 ARALIK GÜNDEMİ
08:24 Depremzedelerin 'tahliye nöbeti' gece boyunca devam etti
21/12/2025
23:38 İmralı Heyeti 23 Aralık'ta Kurtulmuş ve Tunç ile görüşecek
23:16 2026 bütçe teklifi Meclis'ten geçti
23:08 Meclis’te yumruklu kavga
22:15 QSD, yakaladığı DAİŞ'linin itiraflarını paylaştı
22:06 Meclis'te ikinci taciz soruşturması
21:22 Güney Afrika'da silahlı saldırı: 9 kişi yaşamını yitirdi
21:14 Maç karşılaşmasında Leyla Zana’ya destek mesajı
19:48 Amed ve Wan'da Şeva Yelda etkinliği
19:38 TTGA'ya Kürdistan kentlerinden Deniz Güler seçildi
19:15 HPG'li Kartal'ın taziyesine ziyaret
19:10 Ordu’da 'kuş cenneti' mücadelesi sürüyor
19:01 Kürt Sosyal Bilimleri Araştırma Derneği kongresini gerçekleştirdi
18:57 DEM Parti Kadın Meclisi: Çocuklar için mücadele edeceğiz
18:35 Kürtleri reddeden CHP’li Dikbayır’a yanıt: Vardık, varız ve var olacağız
18:07 Kürt sorununu inkar eden Gül'e yanıt: İsmi doğru koyarsanız çözüm de doğru olur
17:57 DİTAM’ın yeni yönetimi belirlendi
17:53 Abdullah Öcalan’dan mesaj: Gerçek anma mücadeleyi ileriye taşımaktır
17:27 4 Ocak mitingine çağrı: Gelin Önderliğimizi özgürleştirelim
17:10 Sağlık Çalıştayı: Sağlık anlayışı komün perspektifiyle inşa edilmeli
17:06 Bütçe protestosu: İnsanca yaşamak istiyoruz
17:01 Dindar: Wan’ın yüzde 84’ünde doğalgaz altyapısı yok
16:53 Xwebûn 6'ıncı yılında: Kürt basını her zamankinden daha güçlü
16:38 Ege İşçi Birliği: Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele
16:28 'Devleti barışa zorlamak için yan yana gelmek zorundayız'
16:27 Gazeteci Aykol’un sağlık durumunu ciddiyetini koruyor
15:52 Temelli: Barış için ek bütçe yapılması gerekiyor
15:29 Elazığ Cezaevi'nde süreç karşıtlığı: Her olumlu adımdan sonra işkenceli yanıt
15:28 Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi’nden 19 Aralık katliamı açıklaması
15:20 Tülay Hatimoğulları: Barışı, bu topraklarda mutlaka tesis edeceğiz
15:13 Depremzede aileler Ankara’da adalet nöbeti başlattı
14:50 'Sürecin hukuki gerekliliği iktidar ve devletin ortak sorumluluğundadır'
14:45 YJA-Star’lı Zilan Yılmaz’ın taziyesine kitlesel ziyaret
14:27 Bütçe görüşmelerinde son gün
14:22 HPG'li Işık için verilen mevlide kitlesel katılım
14:15 Cûdî'de 'Umut tohumları' ekildi: Barış doğa ile olur
12:56 İmralı Heyeti, CHP ve EMEP'le yarın görüşecek
11:51 YÖK’ten üniversitede eğitimi üç yıla indirme açıklaması
10:51 Bakırköy Kadın Cezaevi'nde siyasi tutsaklara 'askeri' baskın
09:58 İkisi sarı kodlu 11 kent için sağanak yağış uyarısı
09:24 Siyasi ve hukuki adımın beklendiği süreç içerisinde ne oldu, kim ne dedi?
09:23 Jin dergi 'Yüzleşme' manşetiyle yayında
09:18 Paris’teki 23 Aralık anması için yoğun hazırlık
09:15 Ortadoğu savaşlarının nedeni yol haritaları mı?
09:10 Bu mağazada para geçmiyor: Amaç komün toplumu hatırlatmak
09:06 'Rojin Kabaiş Kadın Öyküleri' yarışması düzenlenecek: Son başvuru 31 Ocak