33 yıldır aydınlatılmayan cinayet: Bıraktığı gelenek sürüyor

WAN/RIHA - Özgür Gündem gazetesi muhabiri ve yazarı Hüseyin Deniz’in katledilmesinin üzerinden 33 yıl geçti. Kızı Zozan Deniz, “Özgür Basın geleneğini babamın bıraktığı yerden yoldaşları devam ettiriyor” dedi.

Özgür Gündem gazetesi muhabiri ve yazarı Hüseyin Deniz’in 9 Ağustos 1992 tarihinde Riha'nın Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde sokak ortasında uğradığı silahlı saldırıyla katledilmesinin üzerinden 33 yıl geçti. Aynı zamanda Kürt bilgesi, gazeteci ve yazar Musa Anter’in (Apê Musa) yeğeni olan Deniz, uzun yıllar Sewerêg (Siverek) ve Nisêbîn (Nusaybin) ilçelerinde öğretmenlik yaptı. 12 Eylül Askeri Darbesi döneminde üç yıl Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Deniz’in bu yıllarda başladığı Kürt dili ve folkloru çalışmaları daha sonra devam etti. 1991 yılında Kürt atasözlerinden oluşan “Gotinên Pêşiyên Kurdan” adlı kitabı yayımlandı. Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi olan Deniz’in Özgür Gündem gazetesinden önce Yeni Ülke, Cumhuriyet, 2000’e Doğru ve Welat başta olmak üzere birçok gazete ve dergide yazıları yayımlandı. 
 
Özgür Gündem gazetesinin 31 Mayıs 1992’de yayın hayatına başlamasıyla Serêkaniyê muhabiri olan Deniz, gazetenin forum köşesine de yazılar yazdı. 9 Ağustos 1992’de ilçenin bir sokağında uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı, kaldırıldığı Urfa Devlet Hastanesi’ndeki müdahalenin ardından ailesinin girişimleriyle Amed’e götürülmek istendi. Ancak 10 Ağustos’ta yola çıkarılan Deniz, Amed’e varmadan yolda yaşamını yitirdi. 
 
APÊ MUSA’DAN HÜSEYİN DENİZ’E 
 
Dayısı ve çalışma arkadaşı olan Apê Musa, Deniz’in katledilmesinin ardından 13 Ağustos 1992 tarihli Özgür Gündem gazetesindeki köşesinde şunları yazdı: “Evet ‘can’ Hüseyin öldü, ama Hüseyin’in öldürülmesine seyirci kalan devlet, işkenceciler, onursuz köy korucuları ve de satılmış kontr-gerilla, ölülerine şehit diyorlar. Lanet olsun, o adamlar kutsal şehitliği rezil ettiler. Onun için ben Hüseyin bunlara karışmasın diye ‘öldü’ dedim. Aslında bizim Hüseyin, Kerbela şehidi Hüseyin’den aşağı değildir. Oğlum Hüseyin ben sana ‘öldün’ diyemiyorum. Ölümün bana o kadar ağır geliyor ki, sanki öldü desem seni ben öldürmüşüm gibi geliyor bana ama üzülme yavrum ‘Ez xale te me’ (Ben senin dayınım) sağ kaldığım müddetçe senin de yerine yazarım. Yok eğer beni de öldürürlerse sana kavuşurum ki bu kavuşma en güzel kavuşma olur.”
 
Apê Musa, bu yazıyı kaleme aldıktan 38 gün sonra (20 Eylül 1992) Kültür ve Sanat Festivali’ne katılmak üzere geldiği Amed’de JİTEM tarafından katledildi. Diğer “faili meçhul” cinayetlerde olduğu gibi hem Anter hem de Deniz’in katilleri ortaya çıkarılmadı. İki yıl “faili meçhul” kalan cinayette kullanılan silah 1994’de Hizbullah mensubu Mehmet Şah Bakır’ın üzerinde yakalandı. Söz konusu şahıs üzerinde yakalanan Makarov marka silahın, 12 ayrı cinayetin işlenmesinde kullanıldığı tespit edildi. Diyarbakır 4 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılanan Bakır, cinayetlerden sorumlu tutularak, hakkında müebbet hapis cezası verildi. Sanığın 2001 yılında aldığı müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından 2 Temmuz 2002'de bozuldu. Yeniden yargılama yapan DGM'lerin yerine kurulan Diyarbakır'daki Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Kasım 2004 tarihinde Bakır'ı tahliye etti. Bakır, o tarihten sonra “kayıplara” karışırken, mahkeme dava ile ilgili “daimi arama” kararı verdi.
 
Hüseyin Deniz'in eşi Adile Deniz ve kızı Zozan Deniz, yaşadıklarını ve anılarını anlattı. 
 
'MÜCADELEYE GÖNÜL VERDİ’
 
 
Hüseyin Deniz ile 1985 yılında evlendiklerini söyleyen Adile Deniz, “8 yıl evli kaldık. Tarif edilemez güzellikte bir insandı. İnsan olarak onu tarif edebileceğim bir kelime yok gerçekten. Çok iyi, merhametli bir insandı. Yurtseverdi. Bu mücadeleye gönül vermişti. Tüm hayatını kalemine adadı. İsterdi ki insanlar öğrensin, okusun, yazsın. Devlet kaleminden korktuğu için hedef aldı ve onu katletti. 33 yıl geçti faili ortada yok. Barış olsun, güzel günler görelim isterdi. Ancak bu güzel günleri göremediler. Ne o, ne de Musa dayım (Apê Musa) ve diğer bütün Özgür Basın şehitleri bugünleri göremediler" dedi. 
 
Kürt sorunun çözümü bağlamında yürütülen sürece değinen Adile Deniz, yakınlarını "faili meçhul" bir şekilde yitirenlerin sürece umutla baktığını söyledi. Sürecin gerçek bir barışa evrilmesi umudunu taşıdıklarını vurgulayan Adile Deniz, "Artık insanlarımızın ölmesini istemiyoruz. Kötü günleri unutarak güzel günlere gözlerimizi açmak istiyoruz. Tutsaklarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Bu halk çok büyük acılar çekti. Kürtler için de Türkler için de adaletin sağlandığı onurlu barışın sağlandığı günler gelsin istiyoruz. Artık kimse ağlaması, çocuklar babasız kalmasın” diye belirtti.
 
‘YAZMAYI ÇOK SEVERDİ’
 
 
Zozan Deniz ise, babasının Kürdistan’ın birçok yerinde öğretmenlik yaptığını, 1980 yılındaki askeri darbe döneminde tutuklandığını hatırlattı. Babası cezaevinden çıktıktan sonra öğretmenlikten ihraç edildiğini söyleyen Zozan Deniz, “Bu süreden sonra babam Özgür Gündem gazetesinde yazmaya başladı. İlk 20’li yaşlarda yazmaya başladı. Yazmayı çok severdi. 10 Ağustos 1992’de Özgür Gündem’in nöbetine dahil olmadan bir gün önce vuruldu. ‘Faili meçhul’ cinayetlerin yoğun olduğu o karanlık süreçte arkadaşlarıyla bu mücadelede yerini aldı.  O zorlu süreçte görevini yerine getirerek yoluna devam etti. Fakat karanlık güçler buna çok müsaade etmedi ve şehit etiler” ifadelerini kullandı. 
 
ÖZGÜR BASIN GELENEĞİ SÜRÜYOR 
 
Adaletin yerini bulması için çok mücadele verdiklerini dile getiren Zozan Deniz, ancak bir sonuç alamadıklarına dikkat çekti. Cinayetin örtbas edildiğini söyleyen Zozan Deniz, şöyle devam etti: “Görgü tanıkları bile dinlenmedi. 2000'li yıllarda dosya tekrar açıldı ama tutuklu yargılanan şüpheli serbest bırakıldı. Nereye başvurduysak bir tülü aydınlatamadık. Ama Özgür Basın geleneğini babamın bıraktığı yerden yoldaşları sürdürüyor. Yoldaşları onun izinde ilerlemeye devam ediyor. Babamı anlatmaları bana her zaman onur ve güç verdi. Onun yürüdüğü yol her zaman bana ışık oldu. Onun kadar olmasa da biz de bu mücadelenin bir yerinden başladık. Ben de yazmaya başladım. Onun yokluğu ile daha da güçlenerek, bu yolu yürümeye başladık. Özgür Basın her zaman umutlarımızı yeşertti. Yaşadığımız sürece bize açtığı yolda ilerlemeye devam edeceğiz. Kalemini yoldaşlarıyla birlikte kaldırıp yürüyeceğiz.”
 
MA / Ceylan Şahinli - Özlem Yacan