Doğa can çekişti!

img
İZMİR - İktidar ve sermayedarların kar hırsından kaynaklı 2022’de ekolojik kriz daha da derinleşti. Ekolojist Deniz Gümüşel, insanların ekonomik krize karşı verdiği mücadele gibi doğanın da talana karşı savaştığını söyledi.  
 
Ekoloji ya da bir diğer adıyla doğal denge, egemenler tarafından her geçen gün daha fazla tahrip ediliyor. Ekolojistler ve çevre örgütleri, tahribatın büyümesi halinde önümüzdeki yıllarda canlı yaşamının tehlikeye gireceği uyarısında bulunuyor. Buna rağmen tahribata karşı önlem almak yerine, derinleştirecek adımlar atılıyor. 2022 yılı da iklim krizi ve bağlı olarak ortaya çıkan küresel ısınmanın hız kazandığı bir yıl oldu. İktidar ve sermaye grupları, 2022'de boş durmadı, dünyanın dört bir yanında doğa talanını sürdürdü. Küresel çapta süren ormansızlaştırma ve maden arama faaliyetleri, ekolojik ve insanlık dramlarına neden oldu. Savaş ve çatışmalarda kullanılan kimyasallar, doğayı geri dönülemez bir yok oluşun içine sürükledi.  
 
ORMAN KIYIMI
 
Önemli karbon yutak alanlarından olan ormanların yok oluşu, ısınmanın hızlanmasına neden oldu. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) kapsamında yayımlanan “Bölgesel Değerlendirme 2022” raporunda, sahip olduğu biyoçeşitlilikle dünyanın en büyük karbon yutağı olarak tanımlanan Kongo Havzası‘ndaki ormansızlaşma hızı, 2021 yılında, önceki yıllara kıyasla yüzde 5 artış kaydetti.
 
Türkiye'de ise, Şirnex, Amed, Sêrt ve Bedlîs başta olmak üzere büyük bir orman kıyımı yaşandı. 2019’da yeni kalekol ve askeri üs bölgeleri için yapılan yolların kenarlarında başlatılan ağaç kıyımı, günde 50 TIR'la taşınan bir boyuta ulaştı. Rıha Orman Bölge Müdürlüğü'nün verilerine göre sadece 7 ayda kentteki ormanlık alanların yüzde 7’si yok oldu. Yine Karadeniz ve Ege bölgelerinde de madencilik faaliyetleri nedeniyle binlerce ağaç kesilirken, onlarca ilde ise hektarlarca ormanın vasfı Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle değiştirildi.
 
YERALTI SULARI AZALDI
 
Madencilik faaliyetlerinin hız kesmeden devam ettiği bölgelerde, kirlenme nedeniyle yeraltı suları ciddi oranda azaldı. Mevsimsel değişiklikler ve kuraklığın da eklenmesiyle yeraltı sularının azalışının önümüzdeki yılda da sürmesi bekleniyor. Türkiye'de İstanbul ve Trakya bölgesinin su ihtiyacını önemli oranda karşılayan Kazandere, Pabuçdere ve Istrancalar barajlarındaki doluluk oranları önemli oranda düşüş gösterdi. Eylül ayında yüzde 50 civarında olan barajlardan Kazandere’nin doluluk oranı yüzde 31,02’ye, Istrancalar’ın ise 36,22’ye düştü. Pabuçdere’deki su oranı ise yüzde 9,56'a düştü.  
 
DENİZ KİRLİLİĞİ
 
Madencilik faaliyetleri yine denizlerde de ciddi kirlilik oluşturdu. Karadeniz Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü‘nden bilim insanları, Karadeniz’e kıyısı olan Sakarya ve Artvin arası 11 ili kapsayan bin 100 kilometrelik kıyı şeridi boyunca deniz tabanından alınan tortu örneklerinde, 10 farklı toksik metal izine rastladı. Deniz tabanında en fazla kirlilik yükü oluşturan ağır metallerin ise, bakır, kurşun, arsenik ve çinko olduğu tespit edildi. 10 toksik metal türünden bakır ve kurşunun birikiminin limitlerin üstünde, arsenik ve çinkonun limitlere yakın olduğu saptandı. Bunun yanı sıra geçtiğimiz yıllarda Marmara Denizi'nde görülen müsilaj bu yıl içerisinde İstanbul ve Çanakkale'de tekrar görüldü.
 
'YOK OLUŞ' UYARISI 
 
Uzmanlar, yaşananlara karşı acil önlem alınmaması durumunda büyük bir yıkıma neden olacağı noktasında uyarıyor. ABD'de yayımlanan Science dergisinde yayınlanan büyük çaplı yeni bir araştırmaya göre, Paris Anlaşması‘nın küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 1.5 derecenin üstü ile sınırlandırma hedefinde başarısız olunması durumunda dünyayı büyük bir tehlike bekliyor. Araştırmaya göre, iklim sistemlerinin artık kendi kendini idame ettiremeyeceği çok sayıda kritik eşik, yani tehlikeli “devrilme noktalası” tetiklenebilir; bu durum da büyük ölçekli değişikliklere neden olur. 
 
SEL, YANGIN, KURAKLIK...
 
Yıl içerisinde yaşanan doğa olayları, yapılan uyarıları doğruluyor. Bu yıl kuraklık, sel, fırtına, tsunami ve orman yangınları hiç son bulmadı. Karadeniz ve Ege'nin birçok ilinde seller yaşandı. Marmaris ve Datça başta olmak üzere Ege'nin pek çok noktasında çıkan orman yangınlarında hektarlarca alan yok oldu. Yüzlerce canlı zarar gördü. 
 
Tüm bunlara rağmen doğaya zarar verecek yeni kararlar alındı. Cumhurbaşkanlığı kararıyla milli park olmaktan çıkarılan Kapadokya'ya iş makinaları yol yapmak için girdi; antik kentlere, doğal sit alanlarına, tarım arazilerinde yapılaşmanın önü açıldı; zeytinlikleri madenciliğe açmak için iki ayrı girişimde bulunuldu. 
 
ÇED RAPORLARI
 
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 1 Ocak-15 Aralık tarihleri arasında 4 bin 9 proje için "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değil"; ÇED süreci işleyen 448 proje için ise "ÇED olumlu" kararı verdi. Karar verilen bu projelerin yarısından fazlası enerji ve maden sektörlerine ait. Enerji ve maden şirketlerinin önünün açılması beraberinde tarım alanları, zeytinlikler, meralar ve dağların talan edilmesi getirdi. Tarım alanları yine sanayi ve konut imarına da açıldı. Balıkesir Bandırma'da büyük bir bölümü birinci sınıf tarım arazisi olan 40 milyon metrekare alana Metal İhtisas OSB; Amasya Taşova'da ise tarım alanı ve mera olarak kullanılan 790 hektara OSB yapılmak için çalışmalar başlatıldı.
 
DİRENİŞ SONUÇ VERDİ
 
Doğa tahribatı ve iktidarın politikalarına karşı yerel ve kent merkezlerinde insanların direnişleri de kesintisiz bir şekilde sürdü. Yurttaşlar, Muğla İkizköy'de termik santrale; Deştin'de çimento fabrikasına; İkizdere'de taş ocağına; Amasya'da OSB'ye; Şirnex'te ağaç kesimlerine; Aydın'da jeotermal enerji santrallerine karşı direndi. Yıl içerisinde yönetmelik ve kanun teklifiyle iki kere zeytinlik alanların maden talanına açılmak istenmesine karşı da kitlesel eylemler ortaya çıktı. Direnişler sonucunda, ilk yönetmelik Danıştay tarafından iptal edildi. Kanun teklifi ise, geri çekildi. İzmir Aliağa'da sökümü yapılmak istenen ve içerisinde 6 yüz ton asbest ve çeşitli kimyasallar bulunan Sao Paulo Gemisi, tepkiler üzerine getirilmedi. Yıl içerisinde ekolojik talana karşı açılan birçok dava kazanılırken, birçok proje de direniş sonucu iptal edildi. 
 
2022 yılında ekoloji alanında yaşanan bazı önemli olaylar şöyle: 
 
"* 4 Ocak: Köylerinde yapılacak taş ocağına karşı 6 aydır direnen İkizdereli kadınlar, Ses Eşitlik ve Dayanışma Derneği tarafından “Yılın Kadınları” olarak belirlendi.
 
* 4 Ocak: TÜMAD Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Çanakkale Lapseki’de yeni altın-gümüş madeni projesi için ÇED başvurusu yaptı. Projenin toplam alanının 2 bin 766 hektar olduğu öğrenilirken, 20 Ocak 2020 tarihli projenin süresinin ise 15 yıl olduğu ifade edildi. TÜMAD’ın yapmayı planladığı maden çalışması sonucunda 429 hektarlık ormanlık alan yok olacak.
 
* 4 Ocak: Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Kastamonu ve Manisa illerinde bazı orman alanları orman dışına çıkarıldı.
 
* 5 Ocak: Muğla’nın Bodrum ilçesinde Devlet Su İşleri (DSİ) 21’inci Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmak istenen Bodrum Barajı projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “ÇED olumlu” kararı verdi. 
 
* 7 Ocak: Cumhurbaşkanı Kararı’yla Mersin ve Ankara’da 376.494 metrekarelik alan orman sınırı dışına çıkarıldı.
 
* 18 Ocak: Mersin‘in Toroslar ilçesine bağlı Musalı Mahallesi‘nde bulunan MMK Madencilik‘e ait krom atık arıtma ve depolama havuzunda çökme oluştu. Zehirli atıklar Deliçay Deresi'ne ulaştı. 
 
* 24 Ocak: İzmir Çeşme’nin Altınkum Beşevler bölgesinde birinci derece SİT alanındaki ağaçlar, ‘beach club' için kesildi. 
 
* 12 Şubat: Çanakkale Nara Burnu açıklarında yeniden müsilaj görüldü. 22 Şubat'ta ise İstanbul Maltepe’de görüldü.
 
* 4 Mart: Van'da AKP'li Edremit Belediyesi'nin Van Gölü sahilini yapılaşmaya açan imar planı askıya çıkarıldı. Plan nedeniyle sahilde çok katlı binaların inşasının önü açıldı. 
 
* 5 Mart: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kesin korunacak ve hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ile sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarının tespitine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı yönetmelikte değişikliğe gitti. Değişiklikle birlikte, doğal sit alanlarında madencilikten hidroelektrik santrallere (HES), rüzgâr ve güneş santrallerinden doğalgaz hatlarına birçok faaliyetin yapılabilmesinin önü açıldı.
 
* 24 Mart: Çeşme Dalyan, Sakarya Mahallesi ve Ayayorgi bölgesinde Nazım İmar Planı Değişikliği yapılarak, dünyaca ünlü Ayayorgi imara açıldı. 
 
* 31 Mart: Muğla İkizköy’de Limak Holding ve YK Enerji kamulaştırılan alanda 40 ağacı söktü. 
 
* 4 Nisan: Aydın'da Madran Dağı‘nda Eysim Madencilik tarafından işletilen taş ocağı yöre halkının tepkisine neden oldu. Yaşam alanlarına karşı tepki gösteren köylüler silahla tehdit edildi. 
 
* 12 Nisan: İzmir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Bergama Kozak Yaylası’nda 39 bin 847 hektarlık alanda granit ocağı açılması için ÇED süreci başlattı. 
 
* 19 Nisan: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla Aydın’ın iki mahallesinde acele kamulaştırma yapılacağı duyuruldu. Mezeköy ve Uzundere mahallelerinde 19 parsellik alan kamulaştırılacak. 
 
* 3 Mayıs: Wan'ın Şax (Çatak) ilçesi Övecek mahallesindeki ormanlık alanda, karakol yapımı için ağaç kesimi yapıldı. 
 
* 11 Mayıs: Balıkesir‘in Bandırma ilçesinde birinci sınıf tarım arazileri üzerine Metal İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) inşaatı başladı.
 
* 26 Mayıs: Düzce, Manisa, Bilecik ve Mersin’de 530 dönümlük orman arazisi, ‘orman’ sınırları dışına çıkarıldı.
 
* 21 Haziran: Erzincan İliç ilçesindeki altın madeninde bulunan siyanür solüsyonun borulardan birinin yırtılması sonrası bölgeye 20 ton siyanür solüsyonu sızdı. Fırat Nehri‘yle Keban Barajı havzasına bulaşan siyanürlü sular, nehir üzerindeki İliç Barajı‘na ulaştı.
 
* 21 Haziran: İzmir’in Dikili ilçesinde Denizköy, Bademli ve Karagöl‘ün ikinci derece sit niteliği değiştirildi. Böylece hem yapılaşmanın hem de maden ve taş ocaklarının önü açıldı. Bölgenin tamamına yakınında asırlık zeytin ağaçları ve endemik bitki türleri yer alıyor.
 
* 27 Haziran: Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Kıyıkışlacık köyünde yapılmak istenen 2. Maden Yükleme Limanı‘nın ÇED süreci sona erdi, ÇED onayı verildi. 
 
* 18 Temmuz: Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Resmi Gazete‘de yayımlanan genelgesiyle ülkenin farklı bölgelerinde 51 arazi, turizm amaçlı yatırımlar için tahsise açıldı. Tahsise açılan alanların 28’i ise Hazine’ye ait ormanların bulunduğu parseller.
 
* 28 Temmuz: Ordu'nun Fatsa ilçesi Sefaköy köyünün tek su kaynağı, bir alabalık firmasına kiralandı. Ekiplere direnen köylüler, jandarma ve asker tarafından darp edildi. 
 
* 15 Ağustos: UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alan Kapadokya’da peri bacaları ve Bizans dönemi manastırları üzerinde devam eden yol yapımına ait görüntüler sanal medyaya düştü. 
 
* 22 Ağustos: Aydın Köşk ilçesine bağlı Mezeköy ve Uzundere mahallelerinde jeotermal kaynak araması yapan şirkete karşı nöbet tutan köylüler, jandarma tarafından darp edilerek gözaltına alındı.
 
* 8 Eylül: Soma'da 16 saat süren orman yangınında 600.00 metrekare alan kül oldu.
 
* 16 Eylül: Balıkesir, Kütahya, Bingöl, Bolu, Çorum, İzmir, Kastamonu, Rize, Sinop, Mersin ve Karabük‘te bazı alanlar orman sınırları dışına çıkarıldı.
 
* 17 Eylül: 2 yılı aşkın süredir Cudi Dağı’nda yaşanan ağaç kıyımına tepki göstermek için ülkenin birçok tarafından Şırnak’a gelen çevre aktivistleri ve STÖ temsilcileri, yol boyunca engellemelere maruz kaldı. Basın açıklamasına izin vermeyen asker ve polisler, kalabalığa tazyikli su ve gaz bombaları ile saldırdı.
 
* 28 Eylül: Bodrum'a bağlı Bitez mahallesinde, bir kısmı 1. Derece Doğal Sit Alanı olan 50 dönümlük bölümün koruma statüsü “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı (SKKKA)" seviyesine düşürüldü.
 
* 19 Ekim: Amasya Taşova’ya bağlı Çambükü köyünde yapılmak istenen Organize Sanayi Bölgesi’ne (OSB) karşı çıkan yurttaşlara jandarma saldırdı. 
 
* 25 Ekim: Endüstri Bölgeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis'te kabul edildi. Düzenleme ile Endüstri Bölgeleri’nde inşa edilecek alanlar için ÇED süreci devre dışı bırakıldı. Kanunla Hazine arazileri 'yatırımcılara’ peşkeş çekildi. 
 
* 31 Ekim: Manisa Soma'da üç farklı adadaki parseller için acele kamulaştırma kararı verildi. Soma Kolin TES elektrik üretim tesisi için verilen alan, termik santrala 2 kilometre uzak ve ormanların ortasına yer alıyor.
 
* 5 Aralık: 58 ilin 222 noktasında, büyük çoğunluğu ormanlık olan 125 bin 945,64 hektarlık alanı maden arama çalışmalarına açıldı. Duyuruda ihale tarihinin ileriki günlerde açıklanacağı bildirildi. İhaleye konu olan 222 noktanın tamamı ‘avlak’ alanları olarak belirlenmiş. 126 bin hektarlık alanın neredeyse tamamı ise 4. Grup maden sahaları olarak işaretlendi."
 
GÜMÜŞEL: DOĞA SAVAŞIYOR!
 
2022 yılı içerisinde yaşanan ekolojik talanı değerlendiren ekoloji aktivisti ve çevre mühendisi Deniz Gümüşel, yıl boyunca derinleşen ekonomik krizin bedelini doğa ve ekosistemin ödediğini söyledi. İnsanların ekonomik krize verdiği savaş gibi doğanın da talana karşı savaştığını belirten Gümüşel, "AKP'nin yanlış ekonomik politikaları nedeniyle yer altında ve üstünde yapılan enerji ve alt yapı yatırımları, 2022 yılının ekoloji gündemini belirledi. Özellikle uluslararası piyasalarda ithal kömür ve doğalgaz fiyatlarının yükselmesine bağlı olarak ulaşımın zorlaşması bahane edilerek, kömür madenciliğine ve termik santrallere öncelik verildi. Bu zeytinliklerin, tarım alanlarının tahribatını beraberinde getirdi. Bu projelerin önemli kısmı 2023 yılı için projelendirilmiş durumda" dedi.
 
GIDA KRİZİ BÜYÜYECEK
 
Altın ve bakır madenciliği bahaneleriyle Anadolu'da girilmeyen yer kalmadığını ifade eden Gümüşel, hükümetin yandaş şirketler için tarım alanları, bozkır ekosistemleri, vadileri ve dağları madenciliğe açtığını aktardı. Gümüşel, zarar gören alanların başında tarım alanlarının geldiğine işaret ederek, "Türkiye'de hala küçük çiftçilik oldukça önemli bir yer tutuyor. Fakat acele kamulaştırmalar, ÇED yapılmadan madenciliğe açılan sahalarda çok önemli miktarda çiftçi üretimden çekilmek zorunda kalıyor. İklim krizinin getirdiği kuraklık, seller, donlarla birlikte düşündüğümüzde, tarımın bir bütün olarak tehdit altında olduğunu söylemek mümkün. Özellikle Türkiye'de. Çünkü Türkiye iklim krizinden en çok etkilenen Akdeniz Havzası içerisinde. Şiddetli hava olayları gittikçe daha da artacak. Sermayenin eliyle talan edilen tarım arazileri de buna eklendiğinde yakın zamanda çok daha fazla dışa bağımlı bir gıda arzı gündeme gelebilir" uyarısında bulundu. 
 
'GEÇ DEĞİL'
 
İklim krizi nedeniyle yaşanacak felaketlerin çok küçük bir kısmının bilimsel çalışmalar sonucu tahmin edilebileceğini kaydeden Gümüşel, şunları söyledi: "Ancak bilim insanları yüzde 95 güven aralığı içerisinde bir takım çalışmalar yapıyor. Buna göre eğer 2030 yılına kadar küresel ısınmayı 1.5 derecede sınırlı tutmazsak, dünya üzerindeki insan türü ve milyonlarca canlının yaşaması için gerekli ideal koşullar geri dönüşü olmayacak şekilde ortadan kalkacak. Aşırı hava olayları barınmayı, gıdaya erişimi ve hayatta kalmayı zorlaştıracak. Dünyadaki ekosistemler biyo çeşitlilik, su kaynakları, karbon, fosfor, azot gibi temel döngüler açısından kendini yenileyebilme sınırına ulaşmış durumda. Ya daha fazla ertelemeden kapitalizmin yarattığı tahribata 'dur' diyeceğiz ya da gerçekten geri dönüşsüz bir ekolojik krizin içinde yuvarlanmaya devam edeceğiz. Ancak bugün hayatta kalan türler ve insanlar için eşitlikçi, özgürlükçü bir dünyayı kurmak için geç değil. Umudu yitirmemek, elimizi çabuk tutmak lazım."
 
'ÖNCELİK DOĞA OLMALI'
 
Saldırılara karşı yerel dinamiklerin yaşam alanları için mücadele ettiğini belirten Gümüşel, mücadelelerin politikaya evrilmesi gerektiğini vurguladı. Gümüşel, şöyle devam etti: "Politikaya dair yerelden söz söylemesi ve bunun yasalara yansıması için ciddi bir siyasi mücadelenin de devam etmesi gerekiyor. Aslında önümüzdeki seçim sürecinde halkın net bir mesaj vermesi gerekiyor. 'Sermayeyle aranıza mesafe koymadığınız sürece sizin iktidarınızda da aynı şekilde yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz' demeliyiz. Dolayısıyla iktidara kim gelirse gelsin önceliği doğanın, insanın ve diğer canlıların yaşam hakkını tanımak zorunda. Bunu politika haline getiren ittifaklara ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde mücadelemiz kalıcı olabilir."
 
MA / Tolga Güney