AGIRÎ - Avukat Azad Akbulut, Abdullah Öcalan'ın “umut hakkı”nın tanımamasının işkence ve kötü muamele yasağı ile eşitlik ilkesine aykırı olduğunu söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), tahliye imkanı olmaksızın PKK Lideri Abdullah Öcalan'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3'üncü Maddesi'nde düzenlenen "işkence ve kötü muamele yasağına" aykırı bularak "umut hakkı" ihlali yönünde kararı verdi. 2014'te verilen ve Türkiye'den kararın uygulanması için gerekli yasal düzenleme yapılmasını isteyen AİHM'in kararının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen Türkiye, bu konuda henüz bir adım atmadı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kararın uygulanması için bazı şartlar öne sürmesi, Türkiye'de hukukun "siyasi şantaj" aracı olarak kullanıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bahçeli'nin açıklamalarıyla Türkiye kamuoyunda geniş yer bulan umut hakkı kararını değerlendiren Avukat Azad Akbulut, Türkiye'nin taraf olduğu AİHS'e uyma zorunluluğunun bulunduğunun altını çizdi. Kararın uygulanması için yasal değişikliklerin yapılmasının gerekliliğine işaret eden Akbulut, "Özünde, umut hakkı, ömür boyu hapis cezasına mahkum edilen bireylerin özgürlük umutlarının canlı tutulması ve bir gün özgür olabilecekleri inancıyla infaz sürecinin tamamlanmasına işaret eden bir haktır. Bu hak, AİHM'in verdiği emsal kararlarda, azami sınır olarak 25 yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin tamamlanmasının ardından, tutsağın özgürlüğü tartışılacak, koşullu salıverilmesi konusundaki değerlendirme ise idari ya da yargısal bir mekanizma aracılığıyla yapılacaktır" ifadelerini kullandı.
Avukat Azad Akbulut
'TMK'IN DERHAL DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKİR'
“Umut hakkı”nın uygulanması için Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) İnfaz Kanunu'nun değiştirilmesi gerektiğine işaret eden Akbulut, "TMK'nın 17'nci Maddesi'nin son fıkrasında, bazı suç grupları ve mahkumlar açısından umut hakkının değerlendirilemeyeceği, koşullu salıvermeden yararlanamayacakları yönünde engeller bulunmaktadır. Bahsedilen kanun hükümleri, dolaylı yoldan umut hakkının Türkiye'de mevcut olmadığını da ortaya koymaktadır. Oysa Türkiye, AİHM ve AİHS'in bir tarafıdır ve bu sözleşme hükümlerini Türk Anayasası'nın 90'ıncı Maddesi gereğince uygulamak zorundadır. Anayasanın 90'uncu Maddesi'nin 5'inci Fıkrası'nda, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası hukuk metinlerinin, ulusal hukukla çatışması halinde uluslararası hukuk metinlerine üstünlük tanınacağı, bizzat Anayasa ile garanti altına alınmıştır. Türkiye, AİHM kararlarına uymak zorundadır" diye konuştu.
AİHM'in Abdullah Öcalan'a yönelik kararına işaret eden Akbulut, "İhlal kararının ardından uygulanması gereken prosedürün İnfaz Kanunu ve TMK'da, umut hakkına dair engellerin kaldırılması yönünde değişiklik derhal yapılması gerektiğini ifade etti.
Akbulut, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a verilen idam cezasının, 2001'de yapılan anayasa ve 2002'de Ceza Kanunu'nda yapılan değişikliklerle idam cezasının kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildiğini hatırlattı. Değişikliklerin Avrupa Birliğine uyum müktesebatı çerçevesinde yapıldığına işaret eden Akbulut, "Türkiye, AİHM'nin Ek 6 Protokolü'ne uymak zorunda kaldı. Bu protokol, ölüm cezasının barış hali durumunda uygulanamayacağını belirtiyor" dedi.
'UYGULAMALAR YETERSİZ'
AİHM kararlarına uyma konusunda bir tereddüdün olmadığını, ancak Avrupa Konseyi'nin yaptırım uygulamada yetersiz kalması nedeniyle AİHM kararların uzun süreli yerine getirilmediğini ifade etti. AİHM'in Türkiye'yi işkence yasağı ve umut hakkı konusunda mahkum ettiği 4 karar bulunduğunu hatırlatan Akbulut, bu kararların uygulanmaması ve hak ihlallerinin giderilmemesi durumunun liberal hukuk anlayışının iflasını gösterdiğini dile getirdi.
'TÜRKİYE'YE YAPTIRIMLAR UYGULANMALI'
“Umut hakkı” kararının uygulanmamasının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündeminde olduğunu ve Türkiye'ye gerekli düzenlemelerin yapılması için 2025'e kadar süre tanındığın hatırlatan Akbulut, sorunun giderilmediği takdirde durumun yaptırımla sonuçlanabileceğini dile getirdi. Akbulut, bu yaptırımların siyasi dışlanma, ekonomik ambargo ve hatta Avrupa Konsey'inden ihraç etme gibi seçenekleri içerebileceğini söyledi. Akbulut, uluslararası hukukun insan hakları ve devletlerarası güç dengesi üzerinden şekillendiğini ancak insan haklarının tartışma konusu yapılamayacağını belirterek, işkence yasağının istisnası olmaması gerektiğini vurguladı.
“Umut hakkı”nın uygulanmamasının işkence ve kötü muamele yasağı ile eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirten Akbulut, "Bu durum, infazda eşitlik ilkesine ciddi bir aykırılık teşkil etmektedir. Türkiye'deki infaz sisteminde insan haklarına ve eşitlik ilkesine dayalı değişikliklerin zorunlu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca cezaevlerinde hukuksuzluk yaratılmaya çalışıldığını, İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) ile yaygınlaşan tecrit uygulamaları ve cezasızlık politikalarının da sorun teşkil ettiğini vurgulamak istiyorum. Hukukçular olarak, toplumsal barışın sağlanabilmesi için hukuka ve insan haklarına riayet edilmesi gerektiğine inanıyoruz" şeklinde konuştu.
MA / Mehmet Güleş