QAMIŞLO - Trump-Şara görüşmesinin Suriye’ye olası etkilerini değerlendiren Özerk Yönetimi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, tüm halkların siyasi sürece dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. Kurd, Türkiye’nin siyasetini değiştirmesini ve Şam ile diyaloğa destek vermesini istedi.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump ile Suriye Geçici Hükümeti Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara, 10 Kasım’da Washington’da önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumu, Suriye Demokratik Güçleri’nin (QSD) Suriye ordusuna entegrasyonu ve Geçici Hükümet’in DAİŞ’e karşı mücadelede uluslararası koalisyona katılması, görüşmenin önemli başlıklarından oldu. Söz konusu başlıkların detayları kamuoyu ile paylaşılmazken, alınan kararların önümüzdeki süreçte sahada etkisini göstermesi bekleniyor.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, Trump-Şara görüşmesi ve bölgedeki gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Bedran Çiya Kurd, QSD’nin “stratejik güç” rolünün devam edeceğini belirterek, önümüzdeki süreçte bölgede bazı gelişmelerin olabileceğine işaret etti. Bedran Çiya Kurd, Suriye’nin sorunlarını Suriye’yi ilgilendirdiğini ve Türkiye’nin de diyalog sürecine destek vermesi gerektiğini vurguladı.
Trump-Şara görüşmesinin önemli başlıklarından birisi Kuzey ve Doğu Suriye’ydi. Görüşmeden yansıyan kararları nasıl değerlendiriyorsunuz, size yansıyan farklı bilgiler oldu mu?
Görüşmeyi çok önemli buluyoruz, büyük bir anlam veriyoruz. Bu, Suriye için yeni bir başlangıç olacak. Suriye’nin 50’li yıllarda doğu ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerde eksen değişiyor. Suriye için stratejik bir değişim yaşanıyor. Siyaset ve çalışmalarını da ona göre yürütecek ve belirleyecek. Bunun da tüm bölgeye etki etmesini bekliyoruz. Takip ettiğimiz kadarıyla, görüşmede tartışılan konulardan birisi Suriye’nin DAİŞ’e karşı mücadelede uluslararası koalisyona katılmasıydı. Koalisyona katılım Geçici Hükümeti için çok önemli. Tabi iktidarın DAİŞ’e karşı mücadelede ne kadar açık olacağını pratikte göreceğiz. Yine cihadist ve baskıcı gruplara karşı da mücadele vermesi gerekiyor. Çünkü bunlar da ABD tarafından Geçiş Hükümeti’nin önüne konular şartlardan.
QSD, DAİŞ’e karşı mücadelede stratejik bir güç olarak kalacak. Geçiş Hükümeti cihadist ve baskıcı gruplara karşı mücadele vermesi gerekiyor.
Geçiş Hükümeti bu gruplarla arasına mesafe koymalı ve bunlara karşı mücadele vermeli. Nasıl katılacağı çok tartışılıyor. Resmi açıklamalardan anladığımız kadarıyla; sadece bilgi alışverişi noktasında bir katılımları olacak. Askeri açıdan doğrudan operasyonlara katılmayacak. Resmi açıklamalar bunu gösteriyor. Ancak bu rejimin aktif bir üye gibi koalisyonla birlikte hareket etmesi için uzun bir süre gerekiyor. Kendi içinde değişim yaratması gerekiyor. Siyasi, zihni, askeri ve güvenlik açısından çok zaman istiyor ki böylesi bir mücadeleye girebilsin.
QSD, DAİŞ’e karşı mücadelede stratejik bir güç olarak kalacak. Koalisyonun QSD’ye yeteri kadar önem vermeyeceği, Şam üzerinden QSD’nin alternatifini oluşturuluyor gibi söylemler doğru değil. QSD’nin bir görevi var ve bu görevi devam edecek. Şam’a da bazı görevler verilmiş, buna göre hareket edecek. Suriye ordusu ve QSD arasında bir ittifak oluşabilir. Ancak bu görevler devam edecek.
Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’ye dair konuşulan başlıklar konusunda size herhangi bir aktarım yapıldı mı?
Duyduğumuz kadarıyla QSD ve 10 Mart Anlaşması gündemdeydi. ABD yönetimi, Şam yönetimine diyaloğun (Özerk Yönetim ile) nasıl devam ettiğini sormuş. İyi mi kötü mü sürüyor diye. Anladığımız kadarıyla pozitif (Şam) yaklaşmışlar. Amerika yönetiminin diyalog ve müzakere sürecinin hızlı olması ve ilerlemesi gerektiğini iletmiş. 10 Mart Anlaşmasının uygulanmasına da destek verdiklerini söylemişler.
Önümüzdeki günlerde bu diyalog süreci için yeni görüşmelerin olacak, yarım kalan tartışmaları sürdüreceğiz. Tartışmalarımız, bıraktığımız yerden sürecek. Tartışmalar bir kez daha başa dönmeyecek. Çünkü sözlü olarak bazı noktalarda anlaşmışız. Artık bazı detaylar kalmış. Bunun üzerinden tartışmalar yürütülecek. Özellikle QSD ve Asayiş üzerinde. Tartışmalar sonrası sonuç alınacak.
Şam, DAİŞ’e karşı mücadelede üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirse bu durum bölgede nasıl bir değişimi beraberinde getirir?
Şam Geçici Hükümeti yeni şart ve sorumluluklara göre hareket etmeli. Bu şartlardan birisi, bu yabancı gruplara karşı mücadeledir. İkincisi, bütün halkların hakları tanınmalı. Bir daha ihlaller yaşanmamalı. Üçüncü, Suriye halklarının tümü siyasi sürece dahil edilmeli. Bu da Geçici Hükümeti’nin siyasi ve İslami renginden uzaklaşması anlamına gelir. Bütün Suriyelilerin dahil olacağı siyasi bir süreç… Tüm bunlar Geciçi Hükümeti’nin önünde olan şeyler. Bunu yapacaklar mı yapmayacaklar mı? Bu yabancı gruplara karşı savaşacak mı mücadele verecek mi? Çünkü bahsettiğimiz gruplar ile Geçiş Hükümeti güçleri arasında çok da mesafe yok. Birçok noktada aynı şeyleri düşünüyorlar. İdeolojik olarak yakınlar. Tüm bunlar Geçici Hükümet açısından ciddi bir sorun. Bu nedenle bu yabancı gruplara karşı mücadele için süreye ihtiyaçları olduğunu söylüyoruz.
Bütün halkların hakları tanınmalı, bir daha ihlaller yaşanmamalı. Bütün halklar siyasi sürece dahil edilmeli. Bunlar yapılırsa siyasi süreçte değişim devam eder. Aksine koalisyon güçleri tarafından bu gruplara müdahale gelişebilir.
Eğer tüm bunları yaparlarsa Suriye’deki siyasi süreçte değişim devam eder. Suriye’ye dönük ekonomik yaptırımlar 6 ay uzatıldı. Eğer sorumluluklarını yerine getirirse ilerleyen süreçte bu yaptırımlar tamamen ortadan kaldırılmaya varana kadar kaldırılır. Tüm bunlar Şam’dan isteniyor. Tabi bunları yapacak mı yapmayacak mı gibi soru işaretleri var. Eğer yapmazlarsa bu ekonomik yaptırımlar yeniden geri gelir. Koalisyon güçleri tarafından bu gruplara karşı yeni bir müdahale gelişebilir. Eğer yapmazlarsa koalisyon güçleri kendileri müdahale eder. Bu da Suriye’yi daha ağır bir sürece doğru götürür. Bu nedenle Geçici Hükümeti’nin katılımını (DAİŞ ile mücadeleye) önemli buluyoruz. Çünkü bazı çalışmalar yapmak için aramızda ortak işler yapılmalı. Bu siyasi gelişmelerin, askeri gelişmelerin önünü açar. Bu nedenle bunları önemli buluyoruz. Geçici Hükümeti’n de sorumluluklarını yerine getirmesini diliyoruz.
Kimi çevreler, görüşmenin sonuçlarının Kuzey ve Doğu Suriye’yi olumsuz etkileyeceğine işaret ediyordu. Sizin konuşmalarınızdan aksini anlıyorum, doğru mu?
Doğrudur. Şam-ABD ittifakının QSD ve Özerk Yönetimi dışarıda bırakacağı söylemi doğru değil. QSD 10 yıldır aktif bir şekilde uluslararası koalisyonla çalışıyor. Bu çalışma sürecek. Bu konuda ciddi bir problem olmayacak. Başta dediğimiz gibi uluslararası koalisyonun bütün hesapları QSD’ye göredir. DAİŞ’e karşı mücadelede en aktif güç olarak görüyorlar. Diğerleri için uzun bir süreye ihtiyaç var.
Önümüzdeki günlerde Özerk Yönetimi ile Şara arasında bir görüşme öngörülüyor mu?
Kuşkusuz olacaktır. Çünkü görüşmelerimizde yarım kalan tartışmalar vardı. Onların Washington ziyareti araya girdi. Döndükten sonra görüşmelerimiz olacak ve tartışmalarımız kaldığı yerden devam edecek.
Görüşmelerde hangi konuların konuşulduğu merak ediliyor. Olası görüşmede hangi konuları gündeme getireceksiniz?
QSD ve Asayiş dosyaları öncelikli olarak öne çıktı. Biz de bunların yanı sıra başka dosyalar vardı, onların tartışılmasını istiyorduk. Eğitim, hizmet, kapı (sınır), nüfus müdürlüğü, emniyet gibi konuları tartışmak istiyorduk. Geçici Hükümet, bu konularda kendini hazır görmedi. Asayiş ve güvenlikten sonra diğer konuları tartışabileceklerini söylediler.
Siz ne yanıt verdiniz?
Biz diyaloğun sonuç almasını istiyoruz. İttifak kurup, anlaşmak istiyoruz. Bu hem Kuzey ve Doğu Suriye için hem de Suriye içindir. Diyaloğun tıkanmasını istemiyoruz. Bu nedenle askeri ve güvenlik dosyaları öne çıkmasına rağmen diyaloğa devam ettik. Diğerlerini de tartışmak için hazırlanıyoruz.
En çok merak edilen başlıklardan birisi entegrasyon. Bu konu bazı çevrelerce “erime” ya da asimilasyon olarak değerlendiriliyor. Özerk Yönetim nasıl bir entegrasyon süreci öngörüyor?
Bu konuyu birçok şekilde tartıştık. 10 Mart Anlaşması yapıldığında entegrasyon üzerine konuştuk. Onlar da karşı çıkmadı. Bu konuda öne çıkardığımız şey; birbirini tamamlayan bir entegrasyon olmalı, demokratik bir entegrasyon olmalı. Bölge halklarının kimlik ve iradesinin tanınması anlamında. Bu çok önemli. Bu halkımızın varlığını gösterir. Birbirini tamamlayan, demokratik entegrasyondan geri adım atmamız mümkün değil. Şimdi bizim bazı doğal haklarımız var. Özsavunma hakkı, siyasi iradeyi savunma hakkı, kimliği, dili ve kültürü savunma hakkı, yine hizmet kurumları gibi. Tüm bunlar bir kimlik oluşturuyoruz, varlığımızı ortaya koyuyor. Bunları en doğal hakkımız görülüyor ve her türlü savunacağız. Bu haklar hangi zeminde ya da sistemde korunacak?
Birbirini tamamlayan bir entegrasyon olmalı, demokratik bir entegrasyon olmalı. Haklar, demokratik bir sistemde korunabilir. Sözlü olarak değil, haklar anayasada güvence altına alınmalı.
Bu haklar, merkezi olmayan bir sistem, demokratik bir sistemde korunabilir. Bunun dışındaki hiçbir sistemde korunamaz. Şam yönetiminde bazı taraflar “merkezi olmayan bir sistem olmaz” diyor. “Merkezi bir sistem olmalı” diyor. Merkezi olan sistemde haklarımızı savunamayız. Halkımız merkezi sistemde bu haklarını kullanamaz ve yaşayamaz. Aksine, merkezi sistem erimedir ve asimilasyondur. Yıllardır bu politika yürütüldü. Merkezi sistem, milliyetçi sistem yürütüldü. Bunlar bizim halkımızın inkarına neden oldu. Dilimizi, kültürümüzü, tarihimizi, varlığımızı ortadan kaldırdı. Bir kez daha bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bizim mücadelemiz bir seviyeye geldi, kazanımlarımız bir seviyeye geldi. Bu hakları savunacağız. Bu hakların savunulması da merkezi olmayan bir siyasi bir sistemdir.
Bu haklar Suriye’nin anayasasında güvence altına alınmalı. Sözlü olarak olmaz. Rejimin merkezi olmadığı ve demokratik olduğu Suriye’nin anayasasında tarif edilmeli. Birbirini tanımalı. Bu şekilde haklarımız korunmuş olur. Buna göre sistem kurulmalı. Kuzey ve Doğu Suriye’de merkezi olmayan çok güçlü bir sistem oluşturuldu. Bu kurumların da merkezi olmayan sistemin bir bölümü olmasını istiyoruz. Eritilmesi değil, şahıs, memur, asker ya da kişi olarak değil. Kurumlar kendi kimlikleriyle, iradeleriyle devletin kurumlarına dahil olmalı. Bir mekanizma oluşturulur ve ortak mekanizma etrafında çalışma yürütülür.
Kürtler ve bölgedeki diğer halkların haklarından taviz vermemiz söz konusu değil diyorsunuz?
Doğru. Bunlar bizim için stratejik konular. Bu uğurda binlerce şehit verildi. Mücadele edildi. Bunu ne halk kabul eder ne biz kabul ederiz. Hiç kimse kabul etmez bu haklardan taviz vermeyi. Bu hakların savunulması için ne gerekirse de yaparız. Birleşik bir Suriye’de bu kazanımları korumak istiyoruz. En başta da Suriye’nin anayasasında bunun (hakların) korunmasını istiyoruz.
Entegrasyon ve çözüm noktasında Şam öncelikli olarak hangi adımları atmalı?
Stratejik yerlerden (konulardan) başlanmalı. Bizim bahsettiğimiz entegrasyon olursa; Suriye’de yeni bir anayasayla başlanmalı. Bütün haklar korunmalı. Bu yeni anayasa, Suriye’nin merkezi olmayan bir sistemle yönetilmesinin garantisi olacak. Aynı zamanda herkesin demokratik, siyasi ve kültürel haklarının, kimliklerinin korunmasının garantisi olacak. Bu kapsamda Geçici Hükümet yeni bir anayasa ilan etti. Biz bunu kabul etmedik. Birçok eleştiri yönelttik.
Neden?
Çünkü 10 Mart Anlaşması tamamen ayaklar altına alındı. Bu ilan edilen yeni anayasaya dair bizimle bir tartışma yürütülmedi. Bizim görüşmelerimiz alınmadı. Sadece kendi oluşturdukları komiteyle yeni anayasayı hazırladılar. Bu anayasada ne oluşumların hakları dile getirilmiş ne kadınların hakkı savunulmuş ne de demokratik haklara değinilmiş. Bütün erkler cumhurbaşkanına bağlanmış. Despot ve merkezi bir sistem örgütleniyor. Biz bunun tam tersini düşünüyoruz. Bu Suriye’de çözüm yolu olmaz. Zaten Suriye’nin mevcut sorunları bu siyasi rejimin şeklinden kaynaklandı. Sorunlar derinleşti. Bu nedenle bunun değişmesini istedik ve önerilerini yaptık.
10 Mart Anlaşması ayaklar altına alındı. Bütün erkler cumhurbaşkanına bağlanmış. Ulusal bir Suriye konferansı yapılması. Bütün herkes rengiyle bu konferansa katılmalı.
Siyasi ve değişim sürecinde ulusal bir Suriye kongresi yapılmalı. Bütün herkes rengiyle bu kongreye katılmalı. Rejim bir kongre yaptı, sadece kendi rengiyle yaptı. Kendisi ve kendilerine yakın gruplarla kongre yaptılar. Bu büyük bir yanlıştı. Bununla bir kez daha Suriye’nin bütün renkleri ötekileştirildi. Parlamento için seçimler yapıldı. Bütün bunlar aynı hatta sürdürüldü. Tek renkli ve tek yollu bir hattı. Kurulan kurumlar da Suriye’nin tamamını temsil etmiyor. Bugün Suriye toplumunun renkleri bu değişim sürecinden razı değil. Herkesin eleştirileri var. Suriye’de bugün geniş bir arayış var; fikir sahibiler, projeleri var. Suriye’nin geleceği için yeni prensipler ortaya koyuyorlar. Bizim de görüşlerimiz var. Tüm oluşumlarla ortak bir siyasi görüş oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun gelişmesi gerekir.
Sadece kendiniz için değil, bütün halkların sorunlarının çözümünü talep ediyorsunuz…
Doğru, çünkü Suriye’nin sorununun sadece bir parçada çözülüp, diğer parçada devam etmesi gibi bir durum mümkün değil. Bu kalıcı bir çözüm olmaz. Biz kalıcı bir çözüm istiyoruz. Bu da yeni anayasa, yeni hükümetin kurulması ve bütün çevrelerin katılımıyla olur. Bu, sorunun çözümünün garantisi olur. Sadece bir bölümde sadece bazı restorasyonlarla, bazı kısmi değişimlerle sorunlar çözülmez. Sorunların tümü demokratik bir şekilde çözülmeli.
Entegrasyon kapsamında 3 komutanın isminin belirlendiği söylendi. Belirlenmiş isimler var mı?
Bu bilgiler (3 komutan) doğru değil. Bazı çevreler kendi kendilerine konuşuyor. Ancak bazı isim ve listeler koalisyona verildi. İsimler üzerinde anlaşalım diye. Yapılan toplantılarda da bu konular tartışılıyor. Çok bilgi yayılıyor, bazı bilgiler paylaşılıyor, ancak doğru değiller. Bu konularda bir ittifak oluştuğu söylentisi doğru değil. Bazı çevreler doğru olmayan bilgiler paylaşmak istiyor. Hangi konularda anlaşırsak halkımızı bilgilendiririz.
Türkiye ile ilişkiler hangi düzeyde ya da bir iletişiminiz var mı?
Bazı istişareler var. Ancak bu istişareler istenilen düzeyde değil. Biz Türkiye ile ilişkilerimizin gelişmesini istiyoruz. Çünkü komşu bir ülke. Suriye sorunuyla ilgili bir ülke. Kuzey ve Doğu Suriye, Kürt sorunuyla çok bağlantılı. Bazı tutumlarının diyalog süreçlerini nasıl etkilediğini görüyoruz. Tartışabileceğimiz bir çok konu var. Bir diyaloğun olması ve ilerlemesini istiyoruz. Bunun için de çaba gösteriyoruz.
QSD’nin silah bırakmasına dair sürekli çağrı yapılıyor, böylesi bir tartışılıyor mu, sizin gündeminizde böylesi bir durum söz konusu mu?
QSD’nin silah bırakmasına dair birçok kez onlara da söylendi, kamuoyuna da açıklandı; QSD konusu Suriye’nin konusudur. Suriye ile ilgilidir. Şam ile bir diyalog geliştiriyoruz ve 10 Mart Anlaşması oluşmuş. Bu ittifak çerçevesinde Suriye’nin sorunlarını Suriyeliler olarak çözmek istiyoruz. Bu bizim için önemli. Türkiye’nin barış sürecini getirip Kuzey ve Doğu Suriye ve QSD ile bağlaması doğru değil. Bizim sorunlarımız Suriye’nin sorunlarıdır. Bütünleşmiş bir Suriye’de sorunlarımızı çözmek istiyoruz. Siyasi çözüm yolumuz da bu.
QSD konusu Suriye’nin konusudur. Şam ile bir diyalog geliştiriyoruz, Türkiye de bu diyalog ve müzakereye destek olmalı.
Türkiye bu dilini gözden geçirmeli. Bu dil ve hitabın sürekli kullanılması gerginlik oluşturuyor. Çözüm dili değil. Bu dil diyalog ve müzakere sürecini bozuyor. Bu sürecin engellenmesi kimsenin çıkarına değil. Türkiye bundan fayda görmez. Bazı rantçı çevreler, bazı savaş isteyenler hem Suriye'de hem de Türkiye’de var. Bu esas alınmamalı. Sayın Öcalan tarafından barış ve demokrasi için ortaya konulan çözüm haritası esas alınmalı. Bunda Türkiye’nin çıkarı var, Suriye'nin var, bölge halkının var. Bundan kaynaklı Türkiye’nin siyaseti ve duruşu pozitif olmalı. Şam ile olan diyalog ve müzakerelerimize destek olmalı.
Türkiye’deki Barış ve Demokratik Toplum Süreci başarıya ulaşırsa burayı nasıl etkiler?
Barış ve Demokratik Toplum Süreci tüm bölge için önemli. Ortadoğu'nun tümüne etki edecek. Sadece Türkiye ve Kuzey Kürdistan değil. Sayın Öcalan, çağrısıyla on yıllardır süren savaşın önünü kapattı. Barış ve demokratik siyaset yoluyla bu mücadeleyi sürdürmeye karar verdi. Bu çok önemli. Ortadoğu'da savaşın ilerlediği bir dönemde Sayın Öcalan tarafından böylesi bir karar, başka bir savaşın önünü kapatıyor. Artık çözümün ulusal yollarlar çözülmesini istiyor. Türkiye’de, Suriye’de, İran’da, Irak’ta, hatta İsrail-Filistin’de… Tüm bölge için çözüm formülüdür. Bu nedenle bu sürecin bizim bölgemize olumlu bir etkisi oldu. Çünkü Türkiye bugüne kadar Kuzey Kürdistan ile Kuzey ve Doğu Suriye konularını birlikte ele alıyordu. Bu doğru değil. Biz kendi sorunlarımızı Suriye’de çözmek istiyoruz. Kuzey Kürdistan sorunu ise Türkiye ile çözülür. Hepsinin aynı şekilde ele alınması doğru değil.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci tüm Ortadoğu’yu etkileyecek. Sürecin bizim bölgemize olumlu etkisi oldu.
Türkiye bazı ilerlemelerin olduğunu görüyoruz ancak ağır ilerliyor. Sürece göre ilerlemiyor. Türkiye bu siyasetiyle birçok kez sürecin önünde engeller çıkarıyor. Ancak önemli olan savaş ve gerginlik durmuş. Ateşkes bakımından bazı adımlar atılmış. Bunlar önemli. Hak ihlallerine rağmen bu sürecin de böyle ilerlemesini istiyoruz. Türkiye’ye bağlı gruplar tarafından kimi ihlallerin olduğunu görüyoruz. Ancak bu konuların hepsinin önünü almayı istiyoruz. Şam ile başlayan diyalog, askeri açıdan düşen tansiyon… Tüm bunlar Türkiye’de başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin sonuçları olduğuna inanıyoruz.
Türkiye’de iktidar sizi hep “tehdit” olarak görüyor. Siz MA aracılığıyla Türkiye halklarına neler söylemek istersiniz?
Bu söylemler doğru değil. Türkiye rejimi ve aklı her zaman Kürt sorununun çözümünü kendisine tehdit olarak görüyor. Çünkü cumhuriyet Kürtlerin inkarı, demokratik hakların inkarı üzerine kuruldu. Kürt hakları gündeme geldiğinde de kendi ulusal güvenliği açısından bunu tehdit olarak görüyor. Bu doğru değil. Türkiye, eğer güçlenecekse Kürt sorununun çözümüyle güçlenebilir. Kürtlerin kabulüyle, haklarının kabulüyle güçlenir. Tarihte buna dair birçok örnek var. QSD ya da YPG hiçbir zaman Türkiye’ye tehdit oluşturmadı. DAİŞ’e karşı savaştık. Bölgemize dönük saldırı olduğunda savaşıldı. Türkiye ile yaşanan savaş Suriye topraklarında oldu. Çünkü Suriye içinde bize karşı savaşıldı.
QSD hiçbir zaman Türkiye’ye tehdit oluşturmadı. Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik siyasetini değiştirmeli.
Biz hiçbir zaman sınırın dışında Türkiye ile savaşmadık. Bu nedenle onların bahsettiği tehdidin doğruluk payı yok. Bu akıl terk edilmeli. Kürtler de bu bölgenin kadim halklarından birisi. Doğal hakları var ve bu haklar güvenceye alınmalı. Diğer halklar gibi ilişkiler geliştirmeli, ortak yaşamın bir parçası olmalı. Kürtler ve diğer halkları dışarıda bırakan inkar siyaseti yürütülmesi Türkiye’yi sona doğru götürür. Artık inkarcı, merkezi ve despot rejimler sona eriyor. Bu nedenle Türkiye’nin özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik siyasetini değiştirmesine ihtiyaç var.
MA / Azad Altay
