AMED - Kadın cinayetlerinden işçi ölümlerine, ekolojik yıkımdan ekonomik eşitsizliğe uzanan küresel tablo, mevcut sistemin toplumları nasıl derin bir çıkmaza sürüklediğini ortaya koyuyor. Raúl Zibechi'nin "İktidarı Dağıtmak" adlı çalışması ise bu kriz karşısında yükselen direnişlerin izini sürüyor.
Kadın cinayetlerinden işçi ölümlerine, ekolojik yıkımdan derinleşen ekonomik eşitsizliğe uzanan küresel tablo, kapitalist modernitenin ve devletçi sistemin toplumları nasıl derin bir çıkmaza sürüklediğini gözler önüne seriyor. Bu tarihsel bağlamda Raúl Zibechi'nin Otonom Yayınlarından çıkan "İktidarı Dağıtmak: Devlet Karşıtı Kuvvetler Olarak Toplumsal Hareketler" adlı çalışması, dünyanın farklı coğrafyalarında yükselen halk direnişlerinin teorik ve pratik çerçevesini sunuyor.
KAPİTALİST MODERNİTENİN YARATTIĞI KÜRESEL ÇIKMAZ
Güncel olmamakla birlikte, uluslararası kurum ve örgütlerin verilerine göre dünyada her gün ortalama 137 kadın, yakın ilişkide olduğu erkekler tarafından öldürülüyor. Bu, yılda yaklaşık 50 bin kadının, aile içi şiddet sonucu yaşamını yitirdiğine işaret ediyor. Dünya genelinde iş cinayetlerine ve meslek hastalıklarına bağlı ölümler, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) tahminine göre yılda yaklaşık 3 milyon insanı buluyor. Bu ölümlerin büyük bölümü uzun vadeli hastalıklardan kaynaklanıyor ve bu sayı her gün binlerce işçinin hayatını kaybetmesine denk geliyor.
EKOLOJİK YIKIM
Doğa ve ekosistem açısından, küresel ölçekte doğa ve türler üzerindeki baskı devam ediyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) gibi kuruluşların raporları, uzun vadeli barındırma verilerine göre birçok türün popülasyonunda dramatik düşüşler olduğunu gösteriyor. Örneğin belirli türlerde yüzdesel düşüşler ve tehdit altındaki tür sayıları gibi veriler. Gıda, ekolojik tahribat ve çevre kirlenmesi gibi faktörlerle ilgili kanser risklerinin küresel olarak analizinde, sanayi ve çevresel kirleticilerin katkısı belirgin biçimde vurgulanıyor. Bu ilişkiler sağlık uzmanlarınca küresel ölçekte önemli risk faktörleri olarak tanımlanıyor.
EKONOMİK EŞİTSİZLİK
Ekonomik eşitsizliklerde ise dünyanın en büyük şirketleri ve servet sahipleri arasındaki uçurum hızla büyümeye devam ediyor. 2020'lerin verileri, en zengin şirketlerin ve bireylerin küresel gelir ve servet üzerinde orantısız bir etki sahibi olduğunu ortaya koyuyor: Dünyanın en büyük özel şirketlerinin GSYH payı ve en zenginlerin servetleriyle alt gelir gruplarının gelirleri arasındaki büyük farklar. Bu çerçevede, son yıllarda süper zenginlerin servet artışı ile genel halk gelirleri arasındaki farkın büyüdüğü, servet yoğunlaşmasının sürdüğü, ekonomik büyümenin eşitsiz dağılımı ile toplumdaki refah uçurumunun derinleştiği belirtiliyor.
KAPİTALİST MODERNİTE VE AHLAKİ-POLİTİK ÇÖZÜLME
Bu tablo, hiyerarşik–devletçi düzenin sürdürücüsü olan kapitalist modernitenin, toplumlu aklın değerler sistematiğini ve karar alma mekanizmalarını nasıl çürüttüğünün, politik ve ahlaki bir yıkıma sürüklediğinin belki de en somut göstergesidir.
Hükmetmenin, toplumsuz aklın ve ahlaki çözülmenin kaynağı olarak tarif edilen bu zihniyetin egemen olduğu bir dünyada, sorunlardan, krizden, buhrandan ve kaostan söz etmemek mümkün değildir. Doğadan kopuş ve doğaya karşıtlık üzerine kurulu hiyerarşik–ataerkil devletçi düzen, beş bin yıldır doğa ve toplumun öz aklıyla oynayarak; birey–toplum, kadın–erkek, insan–doğa, ezen–ezilen ilişkilerini gerçek doğasından koparmış, insanlığı vahim bir sapmanın içine sürüklemiştir.
DEVLETÇİ DÜZENİN TARİHSEL TAHRİBATI
Son beş yüzyılda bu düzenin en güçlü sürdürücüsü olan ve sınırsız büyümeyi hedefleyen kapitalist modernite, kendi ihtiyaçlarını karşılamak adına bireyi toplumdan koparmış, toplumsuz aklı kalıcılaştırmak için halkların hem maddi hem de manevi varlığını çürütmeye yönelmiştir. Ancak 21'inci yüzyıla gelindiğinde bu sistem artık toplumların hiçbir sorununa cevap veremez hâle gelmiş, kendi krizleri içinde boğulan bir yapıya dönüşmüştür. Buna karşılık halklar ve toplumlar bu düzeni reddetmekte, sert ve görkemli direnişlerle karşı koymaktadır.
İSYANLAR VE ROJAVA DEVRİMİ
Son yıllarda özellikle Mağrip, Afrika, Amerika ve Ortadoğu, tarihin en sarsıcı isyanlarına, iktidarların dağılmasına ve diktatörlüklerin çöküşüne tanıklık etmektedir. Bu tarihsel sürecin en çarpıcı örneklerinden biri de, iki yüzyıldır rejimin kıskacı altında yaşayan ve işgale maruz kalan Rojava Kürtlerinin direnişi ve devrimidir.
İşte bu yüzden, dünyanın neresinde olursa olsun baskıcı, otoriter devletin ötesinde, kolektif eylemin kurucu gücüyle inşa edilen yaşamı tahayyül edenlerin mücadelesi, aynı sorunlardan mustarip olan herkesin dikkatini çekmektedir. Tıpkı Raúl Zibechi'nin, Güney Amerika'nın kalbinde, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle büyüleyici bir coğrafyada yaşayan Bolivya'nın Aymara halklarının devletçi sisteme karşı geliştirdiği toplumlu akıl ve komüniter direnişi anlattığı "İktidarı Dağıtmak: Devlet Karşıtı Kuvvetler Olarak Toplumsal Hareketler" adlı çalışmasında olduğu gibi.
İKTİDARI DAĞITMAK
Daha elli yıl öncesine kadar başkanlık sarayının önündeki meydana adım atmaları dahi yasaklanan El Alto toplulukları —yani ötekileştirilen Aymara halkı— neoliberalizme, devlet baskısına, Taylorist ve Fordist üretim biçimlerine karşı topluluk kavramının özgürleştirici gücü etrafında birleşti. Ortak üretim, ortak yaşam ve komüniter mücadele dinamiğiyle, militer devlet makinesini bozguna uğrattılar.
BİR DİRENİŞ ANLATISI
Bu kitap, bireyi yalnızlaştıran ve "lanetin hizmetine giren toplumsuz aklı" dayatan neoliberal biyopolitikalara karşı, kendi estetiğinde, kendi kutsallarında ısrar eden, iktidarın diliyle konuşmayı reddedenlerin hikâyesidir.
OKURA ÇAĞRI
Kitapta, düşünür John Holloway şu sözlerle okura sesleniyor: "Bu seninle ilgili bir kitap. Umutlarınla, korkularınla, yaşama ve hatta hayatta kalma olanaklarınla ilgili bir kitap. De te fabula narratur, sevgili okur; Bolivya'daki isyana sen de dahilsin. Bunu sakın unutma."
MA / Rêdûr Dîjle
