ANKARA - Türkiye’nin Suriye politikasına işaret eden DEM Partili Cengiz Çandar, Erdoğan’ın “Şam, Halep bizim olurdu” sözlerini anımsatarak, “Gelinen noktada sakın kendini Yavuz Sultan Selim sanmasın” diyerek, uyarıda bulundu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Ticaret Bakanlığı ile Maliye ve Hazine Bakanlığı bütçeleri kapsamında söz aldı.
KÜRTÇE İLE BAŞLADI
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Genel Kurul’da bulunan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e Kürtçe “Hoş geldin” dedi. Aynı zamanda Meclis’i yöneten DEM Parti Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’e de Kürtçe konuşması esnasında mikrofonu kapatmamasından dolayı Kürtçe olarak teşekkür etti.
Türk olduğunu ve Kürt olan Şimşek ile Kürtçe konuştuğunu aynı zamanda Türk olanların da Kürtçe öğrenmesi gerektiğini belirten Gergerlioğlu, daha sonra Türk İstatistik Kurumu’na (TÜİK) verileri üzerinden tepki gösterdi.
‘ÇIPLAK ARAMA YAPIYORLAR’
Türkiye’nin İsrail ile ticaret yapmayı sürdürdüğünü belirten Gergerlioğlu, Azerbaycan’ın Türkiye üzerinden İsrail’e petrol gönderdiğini ve Gümrük dairelerinin bunu örtbas etmek için rakamlar ile oynadığını ve değiştirdiğini söyledi. Gergerlioğlu, “Başörtüsü başörtüsü diye geldiler kadınlara çıplak arama yaptılar” diyerek, AKP’ye tepki gösterdi.
‘KENDİNİ YAVUZ SULTAN SELİM SANMASIN’
Söz alan Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Türkiye ekonomisinin bir türlü dikiş tutturamadığını söyledi. Şimşek’in kapı kapı gezdiğini dile getiren Çandar, Erdoğan’ın da Arap ülkelerinden medet umduğunu söyledi. Çandar, bu durumları ise Türkiye’nin Ortadoğu ve Suriye politikalarına bağladı. Erdoğan’ın “Birinci Dünya Savaşında bölgemizde sınırlar belirlenirken şartlar başka olsa, acaba ne olurdu? Muhtemelen Halep, İdlip, Şam gibi şehirler vilayetimiz olacaktı” şeklindeki sözlerini anımsatan Çandar, “Gelinen noktada sakın kendisini Yavuz Sultan Selim zannetmesin. 1516’da, 1916-18 değiliz. Suriye savaşının patlak verdiği 2011 yıllında da değiliz” diye uyardı bulundu.
FİDAN’A TEPKİ
Türkiye’deki yetkililerin Suriye’ye ilişkin yaptığı konuşmaların Suriye iç barışına zarar verdiğini ifade eden Çandar, “Gerek Cumhurbaşkanı gerek Dış İşleri Bakanı ve gerekse onlara eklemlenen Savunma Bakanını kastet ediyorum. Bu vesile ile söyleyeyim; Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken Hakan Fidan DEM Parti sıralarına hitaben, ‘Suriye denilince aklınıza Kürtten başka bir şey gelmiyor. Kürt denilince de PKK’den başkası gelmiyor’ dedi. Bu sözlere en uygun bizzat kendisi. Hangi vesile ile Suriye’den söz etse tehditkar bir dille Kürtleri hedef alıyor” dedi.
Türkiye’nin Suriye’de Barzani’ye yakın olan örgütleri desteklediğini paylaşan Çandar, “Siz bu örgütlerin federasyon yanlısı olduğunu biliyor musunuz? Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin Roj adlı peşmergelerinin olduğundan haberiniz var mı? Irak’taki durumun aynısını istiyor. Peki Türkiye Suriye’de ne istiyor? Beli değil. Bir de Suriye’nin istikrara ulaşmasına katkı sunulacak deniliyor. Şu ana kadar yapılan açıklamalar ve ortaya konulan tavır ile bu mümkün değil” diye konuştu.
‘İŞÇİYE YÜK GETİREN BİR BÜTÇE’
Söz alan Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, bu yılki bütçenin de diğer yıllarda hazırlanan bütçeler ile hemen hemen aynı olduğunu söyledi. Bütçe tercihlerine de dikkat çeken Oluç, “İrrasyonel dönem ile rasyonel dönem arasında radikal bir fark görünmüyor. Bir kez daha sermayeye mükâfat, emekçiye, yoksula, emekliye, işçiye yük getiren bir bütçe ile karşı karşıyayız” diye konuştu.
‘AZ KAZANANDAN ÇOK VERGİ ALIYORSUNUZ’
Oluç, “Çok kazandan çok, az kazanandan az vergi almıyorsunuz. Bu adımları bir türlü atmıyorsunuz. Çünkü kararlar politika alanda veriliyor. Politik irade bu kararlarda sermayenin yanında yer alıyor. O nedenle çok kazanandan çok vergi almıyorsunuz. Az kazandan çok vergi alıyorsunuz. Esas mesele bu” diye kaydetti.
‘EŞİTSİZLİK ARTIYOR’
Vergi yükümlülüğü bakımdan güdülen eşitlilik nedeniyle var olan eşitsizliğin büyüdüğünü söyleyen Oluç, “İktidarın ekonomik politikaları nedeniyle gittikçe yoksullaşan milyonlarca dar gelirli, temel tüketim harcamaları üzerinde yüksek oranda vergilendirmeye tabi tutuluyor. Türkiye’de vergi sistemi düşük gelirliyi korumak yerine, yüksek gelir elde edenleri koruyacak şekilde düzenleniyor. Siz de bunu değiştirmiyorsunuz. Bu arada adaletsizlik bunla da bitmiyor” diye belirtti.
TÜİK verilerinin halkta yansımalarını ortaya koyan haberlerden örnek veren Adalet Kaya, yurttaşın TÜİK verilerine güvenmediğini belirtti. Adalet Kaya, “İnsanlar fakirleştikçe gelirlerinin çoğunu beslenmeye harcarlar. Gıda fiyatlarının aşırı arttığı ülkede halkın yüzde 70’i gelirinin yarıdan fazlasını gıdaya harcamak zorunda kalıyor. Kiraların neredeyse 3 katına çıktığı 2024 yılında önceki yıla göre 2,42 puan düşmüş. Kendinizce kurnaz yöntemlerle yurttaşları kandıracağınızı sanıyorsunuz ama az önce verdiğim örneklerde de görüldüğü gibi yurttaşlar kalmıyor. TÜİK açlık ve yoksulluk sınırına dair rakamları açıklamıyor, açıklamadığınız da açlık ve yoksulluk ortadan mı kalkıyor diye sormak istiyoruz? Günlerdir burada konuştuğumuz gittikçe derinleşen açlık ve yoksulluk. Verileri çarpıtmayı o kadar abarttınız ki TÜİK 98 yıllık tarihinde ilk kez uluslararası kuruluşlardan uyarı aldı” sözlerini kullandı.
‘BÖLGESEL EŞİTSİZLİK ARTIYOR’
Kürdistan kentlerindeki bölgesel eşitsizlikleri ortaya koymak için kürsüde istihdam, işsizlik ve sosyal sermaye bakımından verileri gösteren haritaları sunan Adalet Kaya devamında şunları söyledi: “Ülkedeki yoksulluk, işsizlik, kayıp çocuklar gibi verileri gizlemeye çalıştığınızı cümle alem biliyor. Bir de gizleyemediğiniz veriler var. TÜİK’in en iyi yaptığı hakikati çarpıtmak ve gizlemektir. Ama bu konuda oldukça mahir olmasına rağmen bölgesel eşitsizlikler konusunda ne yazık ki gördüğünüz gibi başaralı değil. Sağlık hakkına, eğitim hakkına erişim de bu haritalardaki gibi. Kürtlerin yaşadığı yerlerde her şey geri kalmış durumda.”
‘YÜZYILLIK TABLO’
Adalet Kaya, “Bu tablo yüzyıllık bir tablo. Şark Islahat Planı’ndan bugüne sürdürülen ve bugün de kayyımlar eliyle derinleştirilen Kürdü ret ve inkâr siyasetinin bir sonucudur bu harita. Bu harita bu meselinin ekonomi politiğidir. Yine bu haritaların da açıkça gösterdiği bölgesel eşitsizliklerin nedeni Kürt sorunun demokratik ve eşitlikçi bir çözüme kavuşturulmamasıdır. Aynı anlayış dış politikada da devam ediyor; Suriye’nin geleceğine bombayla, silahla, savaşı büyüterek katkı sunamazsınız. Tüm halkların ve tarafların haklarını ve kimliklerini tanıyan bir yaklaşımla barışa katkı sunulur ve bütçeyi savaşa harcamak yerine asgari ücretliye, emekliye, memura, öğrenciye, memura harcayabilirsiniz. Barış sadece çatışmanın sonlanması değil diyalog ve çözüm yollarının açılmasıdır” ifadelerini kullandı.