İSTANBUL - Çözümün kaçınılmaz olduğunu belirten dilbilimci Necmiye Alpay, “Barış çağrıcıları olarak çağrımızın takipçisi olmaya kararlıyız” dedi. Faruk Ünsal ise, İmralı görüşmesindeki müzakere vurgusunun tüm taraflara mesaj niteliğinde olduğunu söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da 28 Aralık’ta gerçekleştirdiği görüşme, kamuoyunun en çok tartıştığı gündem olmaya devam ediyor. Görüşmede yedi madde ile genel çerçeveyi ortaya koyan Abdullah Öcalan’ın mesajında, “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır. Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır” başlıkları önce çıktı. İstanbul’da 14 Aralık’ta kamuoyuna duyurulan “Barışa Çağrı” deklarasyonunun imzacılarından Dilbilimci Necmiye Alpay ile insan hakları aktivisti Ahmet Faruk Ünsal, görüşmeye dair değerlendirmelerde bulundu.
‘DEMOKRATİK ÇÖZÜM BİR GEREKLİLİK’
Abdullah Öcalan’ın görüşmeden sonra paylaşılan açıklamasının beklendiği gibi barışın gereklerine uygun bir açıklama olduğunu belirten Necmiye Alpay, “Bu tavrın sürecin hayati boyutlarında etkili olacağını umabiliriz. Umut hakkı hepimizindir. Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi bir gerekliliktir. Bu, bir açıdan tam 40 yılı, bir başka açıdan yüzyılı bulan bir gerekliliktir. Bu gereklilik karşısında devletin politikası ise, realiteyi benimsemek yerine baskı ve şiddet yoluyla asimilasyonu hedeflemek oldu. Sonuç, dörtte üçü Kürt özgürlük hareketi mensubu olmak üzere 40 binden fazla insanımızın kaybı ve sayısız insanımızın çeşitli biçimlerde yaralanması oldu” ifadelerini kullandı.
‘DEVLETTE İNANDIRICI İŞARETLER YOK’
Devlet yetkililerinin 2013-2015 yılları arasında İmralı’da gerçekleştirdiği görüşme sürecini hatırlatan Necmiye Alpay, şunları belirtti: “2013 ile 2015 çözüm süreci yanlışın kabul edildiği, çözüme yönlenme konusunda ufuk açıklığı sağlar gibiydi. Ancak karşılıklı hatalar yapıldı ve süreç yine kayıplarla dolu bir çıkmaza sürüklendi. İç içe ve yan yana yaşayan halklar olarak barışı kurmaktan ve özellikle karşılıklı saygıdan başka bir çıkar yolumuzun olmadığı bugün her zamankinden daha açık bir biçimde ortaya çıkmış durumda. Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 ile başlayan çıkışı bir yandan barıştan başka bir çıkış yolu olmadığını, devletin de bunu kavradığına işaret olarak okunabilecek sözler içerirken, diğer yandan ‘Kürt sorunu yoktur’a dönen sözleriyle iktidar olarak kendi bekalarının hesabını yaptıkları anlamını taşıyor. Demokratik bir yönetimi amaçladıklarına ilişkin yeterince inandırıcı işaretler göremiyoruz. Belediyeler ve ifade özgürlüğüyle ilgili tahammülsüzlükleri bunun en açık kanıtıdır” diye belirtti.
‘ÇAĞRIMIZIN TAKİPÇİSİYİZ’
Necmiye Alpay, adı ne konulursa konulsun çözümün formel (biçimsel) boyutunun yani siyasi kararlarla ilgili çerçevenin tarafların yetkilileri arasında konuşulmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Necmiye Alpa, şöyle devam etti: “Taraf dediğimiz sorunun farklı boyutlarını oluşturan kesimlerdir. Silahlı boyut, siyasal boyut ve halkla ilgili yani toplumsal (sivil) boyut, farklı tarafları oluşturuyor. Örneğin bizler ‘Barışa Çağrı’nın imzacıları olarak toplumsal barışın savunucularıyız ve aramızda farklı kimliklerden kimseler bulunuyor. Diyebilirim ki bizim oluşturduğumuz topluluk barışın ete kemiğe bürünmüş mütevazı bir örneğidir. Barış çağrıcıları olarak tüm etkili ve yetkili kesimleri barışın gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Çağrımızın takipçisi olmakta da kararlıyız.”
‘GÖRÜŞME NOTLARI MESAJ NİTELİĞİNDE’
Ahmet Faruk Ünsal da, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın açıklamalarına işaret ederek, “Suriye’deki son gelişmelerin arz ettiği hayati önem Sayın Öcalan tarafından net bir şekilde ortaya konmuştur. Suriye Kürtlerin kazanımlarının Türkiye Kürtlerinin doğrudan ilgi alanında olduğu ima edilmiş, çatışmacı imhacı yaklaşım yerine Meclis merkezli müzakereci yaklaşımın altı çizilmiştir” dedi. Ünsal, “Görüşme notlarının, yöntem olarak çatışmanın değil müzakerenin esas alınmasının vurgulanması hem PYD’ye ve PKK’ye hem de Türkiye ve Suriye yöneticilerine mesaj niteliğindedir. Türkiye, bir taraftan kendi iç barışını diğer taraftan komşu ülke Kürtlerinin statü kazanmasını engellemeye çalışarak, bölgesel barışı zora sokan bir şekle dönüşmeye başladığını görmelidir” dedi.
MA / Ömer İbrahimoğlu